Hoş Geldin Ya Şehr-i Ramazan
Zaman, insana bahşedilmiş en kadim sırdır. Günler birbirini takip ederken, bazı aylar vardır ki zamanın içinden sıyrılıp âdeta ruhu olan bir misafir gibi gelir ve insanın kalbine dokunur. İşte Ramazan da böyledir. Yalnızca bir ay değildir Ramazan; insanın kendini aradığı, kalbinin pasını sildiği, gökyüzüne açılan pencerelerin çoğaldığı bir vakittir. Adı bile, içinde gizli bir derinlik taşır.
Ramazan kelimesi, Arapça kökenlidir ve “ramad” kökünden türemiştir. “Ramad”, kavurucu sıcak, yakıcı taş ve sert güneş anlamlarına gelir. Eskiden, ayları belirlerken mevsimlere göre adlandırmışlardır ve Ramazan ayı da en sıcak zamanlara denk geldiği için bu adı almıştır. Fakat kelimenin anlamı yalnızca bu kadar değildir; zira bu ay, tıpkı güneşin toprağı kavurup arındırması gibi, ruhları da arındıran, gönülleri yıkayan bir zaman dilimidir.
Ramazan, kalbin taşlaşmış yanlarını eritip incelten, insanı yumuşatan bir ateştir. Yunus Emre’nin, “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.” sözleriyle işaret ettiği gibi, insanın gerçek benliğini bulması için içindeki fazlalıklardan sıyrılması gerekir. Ramazan da tam olarak bunu yapar; insan, sadece bedenini değil, nefsini de terbiye eder, fazlalıklarından arınır, varoluşunu saflaştırır.
Türk milleti, İslâm’la yoğrulmuş medeniyetini her zaman kelimelerle, şiirlerle, destanlarla inşa etmiştir. Ramazan da bu edebî dünyada derin izler bırakmış, şairlerin ve yazarların mısralarında bir kandil gibi yanmıştır.
Fuzûlî, ilahi aşka susamış bir gönülle şöyle der:
Aşk imiş her ne var âlemde,
İlm bir kîl ü kâl imiş ancak.
Ramazan, aşkın en saf hâlidir. İnsan, açlığın ve susuzluğun içinde, aslında dünya nimetlerinden değil, maneviyattan doyduğunu fark eder. Fuzûlî’nin “aşk” dediği, sadece beşerî bir sevda değil, insanın varoluş sebebine duyduğu özlemdir. Ramazan da insanı o hakikate davet eder. Ramazan, yalnızca bir ay değildir. Ramazan, insanın kendini yeniden inşa etmesidir. Açlığın içinde şükrü, sabrın içinde teslimiyeti, ibadetin içinde aşkı bulduğu bir zaman dilimidir.
Mehmet Akif’in dizelerinde Ramazan, hem bir ibadet hem de toplumsal bir uyanış vesilesidir. Safahat’ta geçen şu satırlar, Ramazanın yoksullukla empati kurma boyutunu anlatır:
Yalnız açlık mı, terbiyye, yalnız mideler mi?
Bir de aç kaldı mı, ruh anlar o derdi, o elemi.
Oruç, yalnızca bedene değil, ruha da açlığı öğretir. Aç kalmayan, tokun hâlinden anlayamaz. Ramazan, işte bu yüzden insanı insan yapan değerleri yeniden hatırlatır. Aynı zamanda oruç, yalnızca yememek, içmemek değildir. Oruç; gözünü, dilini, kalbini ve zihnini de aç bırakmaktır. Oruç; insanın kendini hesaba çekmesi, içindeki fazlalıkları eritmesidir.
Ramazan, yalnızca bir arınma değil, aynı zamanda bir sevinç ayıdır. Bu ayda gökyüzü, yeryüzüne daha yakın gibidir. Çocukların iftar sofralarına coşkuyla oturduğu, sahurda uykulu gözlerle davul sesine kulak kesildiği, duaların semaya karıştığı, mahyaların gecenin karanlığında kandil gibi yandığı bir vakittir. Sevinç, sadece bayram sabahına mahsus değildir; Ramazan boyunca süren her iftar, her sahur, her dua, ruhun sevinciyle dolar.
İstanbul’un taş sokaklarından Anadolu’nun eski evlerine, Konya’nın türbelerinden Bursa’nın ulu camilerine kadar, Ramazan, bu toprakların ruhuna işlemiş bir mevsimdir. Ve her yıl geldiğinde, bizlere içimizi, kalbimizi, ruhumuzu bir kere daha gözden geçirme fırsatı sunar.
Ve belki de en güzel dua, Ramazan’ın ruhunu anlayan bir gönülden yükselendir:
“Bize Ramazan’ı yalnızca bir ay değil, bir ömür yaşat Yâ Rab!”
H. İklil ABBASOĞLU
YazarBizleri arınma ve bağışlanma ayına kavuşturan Rabb’imize sonsuz hamd ve şükür, âlemlere rahmet olarak gönderilen Kâinatın Efendisi Peygamberimiz Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa'ya binlerce salât ve sel...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
"İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektirSen kendini bilmez isen, ya nice okumaktır."Anadolu Türkçesini yoğurup şiir dili hâline getiren büyük ozan, Türkçe şiirin öncüsü, mutasavvıf ve halk şa...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Bazen kokulardır nostalji… Alır götürür sizi bir yerlere… Çocukluk koklarız en çok da. O tarifsiz bir güzelliktir; gül gibi, leylak gibi...Çocukluğumun geçtiği iki katlı, çokça odası olan bir evdi bab...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Bir uhrevî mevsim başlar,Aşk gönüle nazır gelir.Yeşerir mü’mince düşler,Soluklara huzur gelir.Kanma âlemin süsüne,Kulak ver Hakk’ın sesine,Kurul Kur’an sofrasına,Cümle nimet hazır gelir.Hele buğulansı...
Şair: Satılmış ŞEN