DAĞGÜLÜ
Genç dağ keçisi kaşlarını çattı. Esen soğuk rüzgâr hoşuna gitmemişti. Dağların zirvelerinde, kayalıkların arasında yaşamak onu mutlu etmiyordu. Her an düşme korkusu yaşıyor, adımlarını korkarak atıyordu. Kulaklarını kımıldatıp kardeşine seslendi: - Hızlı, aşağıdaki otlak ne güzel. Orada yaşamak isterdim. - Bizim için bu saatte en güvenli yer, burası Dağgülü. Bu dağlar bizim evimiz. Bak ilerideki kayaların arasında ne çok ot var. Bir güzel karnımızı doyuralım. - O otlara ulaşmak zor. Bu kaya ile o kayanın arasında büyük boşluk var. Hızlı, “Biz dağ keçisiyiz unutma!” derken gülümsedi. Koşup, kayadan kayaya atlayarak otlara ulaştı. İştahla yerken, Dağgülü’ne seslendi. - Haydi gel. Kendine güven azıcık. Dağgülü boşluğa baktı durdu. İçi ürperdi. Durduğu kayadan diğerine atlayamayacağını düşünüyordu. Yavaşça otlağa inmeye başladı. Hızlı, onu bekleyedursun o yemyeşil otlarla kaplı düzlüğe vardı. Otlayan sığır sürüsüne yaklaştı. Tatlı bir buzağıyla göz göze geldiler. Buzağı: - Adım Karanfil. Sen kimsin? - Adım Dağgülü. Burası ne güzelmiş. Hiç kaya yok. Bende size katılabilir miyim? - Ama sen bir dağ keçisisin. - Ne olmuş dağ keçisi isem. Ağzına aldığı otları yutmaya çalışan koca inek Sarıkız, bakışlarını Dağgülü’ne dikti. Sonra: - Çomar sürüye yabancıları almaz. Git buradan Dağgülü. Senin için buralar tehlikeli. Ait olduğun yere dön. Ancak orada güvende olursun. - Kayalardan düşeceğim diye korkuyorum. - Tırnakların mükemmel yaratılmış. Kayalıklarda yürümek senin için çok kolay. Sen dağ keçisisin. Bugün bu sözü ne kadar çok duymuştu. Bir havlama sesiyle yerinden sıçrayan Dağgülü tüm hızıyla kayalıklara doğru koşmaya başladı. Çok korkmuştu. Kayalara varınca da hızlıca tırmandı. Bir ara durup, arkasına baktı. Çomar, çok gerilerde kalmış, ancak havlamakla yetiniyordu. Bu duruma sevindi. Tekrar koşmaya başladı. Kayaların üstünde, uçurum kenarlarında koşmak, rüzgârla yarışmak ne hoştu. Kendini tanıdıkça kendine güvenmeye başladı. Kardeşinin sesini yine duydu: - Dağgülü neredesin? - Geliyorum. Bana bak! Hızlı, Dağgülü’nü önce havada sonra yanında gördü. Dağgülü: - Atladım Hızlı, sonunda atladım. - Atlayacağına emindim. Şimdi otlarımızı yiyelim sonra en tepeye çıkıp orada dinlenelim. Kayalığın tepesine çıktıklarında Dağgülü düzlüğe baktı. Sürü hâlâ oradaydı. Sığırlar yukarıdan küçücük görünüyordu. Çomar ise nokta kadar. Sarıkız’a seslendi. - Haklıymışsın Sarıkız. Ben başka yerde yaşayamam. Buranın manzarası harika... Me me...
Emine Yılmaz DERECİ
YazarOtobüs, durakta durmuş yolcularını indiriyor, binmek için sırada bekleyenleri yavaş yavaş içerisine alıyordu. Ömer ve annesi de bu otobüsün içindeydiler. Ömer kafasını otobüsün penceresine dayamış dış...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Kar taneleri dört bir yanı beyaza boyuyordu. Kara kış yüzünü açıktan açığa göstermeye başlamıştı. Etrafta büyük bir sessizlik vardı. İki kuş gün boyu yiyecek aramışlar fakat bulamamışlardı. Bir evin s...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
İnebolu’ya bağlı Üçlüce köyünde doğdum, büyüdüm. Köyümüzde yardımlaşmak, birlik ve beraberlik içinde zorlukları aşmak gelenek hâline gelmişti. İmeceye katılmayı her köylü kendine vazife bilirdi. Bunu ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Herkes farklı bir hayata açar, farklı bir ortama açar gözlerini. Herkesin yaşam şekli, yaşadığı ortam birbirinden farklıdır. Ama ortak olan duygular vardır. Sevgi, saygı, mutluluk, öfke, üzüntü, korku...
Yazar: Naciye BEYZA