Hediye
Dedemlerin bizi ziyaretinin ikinci günüydü. Dedem her fırsatta Peygamberimiz’i anlatmaya devam ediyordu. Hadislerin, Peygamberimiz’in sözleri, sünnetleri ise yaptıkları olduğunu hemen kavramıştım. Peygamberimiz’i tanıdıkça ona olan sevgim daha da artmaktaydı. Oturma odasına girdiğimde dedemi, gömleğinin kopan düğmesini dikerken görünce şaşırdım.
- Dedeciğim, sen dikiş dikmesini de mi biliyorsun?
- Elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Her zaman diyorum ya Faruk, biz Peygamberimiz’in izinden yürümeye çalışıyoruz. O da kendi işlerini kendi yapardı.
- Dikiş de mi dikerdi?
- Elbette. Hz Aişe’den öğrendiğimize göre ayakkabısını tamir eder, elbisesini dikip yamarmış. Koyunlarını sağarmış. Evini süpürürmüş, çarşıdan aldığı erzakları bizzat kendisi evine taşırmış. Günlük işlerinde ailesine yardımcı olurmuş. Peygamberimiz her canlıya hizmet etmekten dolayı sevap alınacağını haber vermiş ve kendisi de her canlıya hizmet etmiştir.
- Onun güzel ahlakından bir kıssa daha anlatır mısın dedeciğim?
- Anlatayım. Bir gün Peygamberimiz Hz. Aişe’nin yanından bir şey taşıyarak çıkan bir kadınla karşılaşmış. Bu nedir, diye kadına sormuş. Kadın; “Bunu Hz. Aişe’ye hediye getirmiştim ama o kabul etmedi.” diye cevap vermiş. Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Aişe’nin yanına girince; “ O kadının hediyesini kabul etseydin ya!” demiş.
Hz. Aişe de “Ya Rasûlallah, o muhtaç birisi, getirdiği hediyeye benden daha çok ihtiyacı var.” diye söyleyince Peygamberimiz (s.a.v.) “Peki hediyesini kabul edip ona daha iyi bir şey veremez miydin?” buyurmuşlar. Yine ne ince bir düşünce. Hem hediye verenin hediyesini alıp onu sevindirmek ve daha iyi bir şey hediye edip onun eksiğini gidermek. O bizlere her haliyle örnekti. Onu anlatamadıysak, size yeteri kadar tanıtamadıysak hata bizde diye düşünüyorum.
Bu arada dedem gömleğine düğmesini güzel bir şekilde dikti. İğneyi ipliği kenara koyarken yüzüme tebessüm ederek baktı. Onun gözlerinde o büyük sevgiyi görüyordum.
Emine Yılmaz DERECİ
YazarBilge Leylek yuvasından etrafı seyrediyordu. Köyün içinden koşa koşa giden çocuğa baktı. Çocuk hem koşuyor hem de coşkuyla bağırıyordu;- Yaşasın İstanbul’a gidiyorum, duyun ağaçlar, duyun kuşlar, duyu...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Köy evinin kileri oldukça büyük olmasına rağmen içi tıkış tıkıştı. Bir köşeye un çuvalları, yağ tenekeleri, bir köşeye pirinç, şeker, tuz paketleri dizilmişti. Kilerin duvarındaki raflarda tencereler,...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Dedem köyden gelirken kestane ve ceviz getirmişti. Kestaneler iri ve renkleri parlaktı. Dedeme sordum:- Dedeciğim, bu kestaneleri nereden topladınız?- Tarlalarımızın kenarlarında ve ormanlık alanlarda...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Çocuk kutuyu yavaşça açtı. İçindeki kartonları tek tek önüne dizdi. Dört büyük karton ve onlarca minik pulu da kartonlardan büyük olanın üzerine koydu. Arkadaşlarını çağırmadan önce son kontrollerini ...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT