Çeşm-i Cihân'a Ağıt
Geçen seneki yaz yolculuğunun nihai amacı, Fâtih'in ''çeşm-i cihân'' olarak tavsif ettiği Amasra idi... Fâtih'in izinde Amasra'ya kral yolundan, Kuşkayası Anıtı'ndan şehri temâşâ ederek ulaşmak, cihânın gözbebeğini yukarıdan seyretmek istedik.
Bizi Bartın'da karşılayan değerli dostum Yakup Civelek'in rehberliğinde eski yoldan şehre girmemiz iyi oldu. Böyle bir rehberlik olmasaydı, tünelden şehre girecektik ve birdenbire şehirle karşılaşacaktık. O vakit, yukarıdan bu güzelliği temâşâ edip, ''çeşm-i cihân'' nitelemesini idrak edemeyecektik. Şehirlere yukarıdan, bakacak denilen zirvelerden bakmak, şehrin panoramik fotoğrafını çekmeye imkân veriyor.
Evet, yukarıdan bakarken Fâtih'in ''Lâla, lâla! Çeşm-i cihan bu m'ola?" seslenişindeki heyecanı duyumsuyorsunuz. Bu büyük Sultan'ın rûhâniyetinin şehrin güzelliğine güzellik kattığını da fark ediyorsunuz. Belli ki, Amasra'yı Koca Sultanın mânevî rehberliğiyle gezmeli... Şehre indiğimizde, çarşıları ve sokakları dolduran yerli ve yabancı turistlerin, yerli ahalinin, yeni yapılan binaların, çevre düzenlemelerinin arasında hep o rûhu arıyorum.
Lâkin nâfile arayış benimkisi. Fakat bu rûhun öyle hemencecik kaybolup gitmediğini de müşâhede ediyor, seviniyorum. Amasra'nın bütün sokaklarında, Arnavut kaldırımlarında hep o rûhu arıyorum. Ve nihayet onu kale içinde, Fâtih Camii'nde uzlete çekilmiş bir hâlde buluyorum. Münzevî rûh, şehri gözetlemeye devam ediyor.
Kale içinde surların üzerlerine inşâ edilen ''aburcubur'' evlerin arasından geçiyor, Amasra'nın dillere destan konaklarını, mimarîsini, medrese ve tekkelerini hafızadan silen ve orayı sadece denizden, kumdan ve balıkçılıktan ibâret sanan ''küçük insan'' gölgesinde, Semavi İyice Üstadıma selâm veriyor, yeni nesil şarkıcılarından Barış'a merhaba diyorum. Limanı, sükûnete eren Karadeniz'in dalgalarını, yeşilliğin derinleştirdiği ufku, şehri savaşmadan bir güzel cümleyle teslim alan Sultanın hatırası eşliğinde temaşa ediyorum.
Bu yolculukta şunu bir daha öğreniyorum:
Biz tarihine sahip çıkamayan, mimarî dokuyu basit taleplerle tahrip etmekten kaçınmayan, mânevî değerleri bir kısım ideolojik kaygılarla yok ettiğimiz gibi çevreyi de kolayca değiştirip dönüştüren bir milletiz...
Esasen bizim milliyetçiliğimiz de budur, dindarlığımız da. Biz, hepimiz, adı konulmamış birer kapitalistiz! Aslında bu zihniyetimizle, erken fark etseydik o kale içindeki konakların daha çok para ve itibâr getirdiğini, onlara gözbebeğimiz gibi bakardık. Maalesef biz işte buyuz...
Çeşm-i cihân'ı elbette şiiriyetle anlatmayı çok isterdim... Yine de burası, şiirler yazılacak, şarkılar bestelenecek bir güzel şehirdir. Ne var ki, aradığım ''o güzelliğin'' yanlış şehir ve mimarî politikalarla bozulduğunu görünce, şöyle kenara çekilip şehirle dertleştim, dertlerim arttı. Bu yüzden ''âh'' etme hakkımı kullanarak ağıt yakıp iki gözüm iki çeşme şehrin talihine ağladım.
Bilal KEMİKLİ
Yazarİslâm dünyası, iki milyara merdiven dayamış bir nüfusa sahip. Bu nüfusun kâhir ekseriyetini gençler oluşturuyor. Hâlâ buna rağmen İslâm dünyasının kendi aleyhine yönelik askerî, fikrî, kültürel ve siy...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Bu toprakları maddî ve mânevî anlamda işleyip bizlere kazandıran aziz ve büyük ruhların huzurunda sizleri selamlıyorum. Bir düşünürümüz diyor ki; “Büyük mezarların üstünde büyük vatanlar vardır.” Sonr...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Şimdi oturmuş, otomobil ve hayat arasında bir ilişki kurmaya çalışıyorum. Temel tartışma konum; bir otomobili sabır ve metanetle iyi kullanan şoförlerin hayatı da o şekilde metin ve sabırlı yaşayıp ya...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Bilim tarihinin erken dönemlerinden itibâren pek çok İslâm âlimi, yaptıkları çalışmalarla adlarından söz ettirmişlerdir. Birçok bilim dalının temellerinin atılmasında, ilmî ve kültürel alanlarda mühim...
Yazar: İsmail ÇOLAK