Bırakın Nefes Alsınlar
Tanıdığım yaşlı bir teyze vardı. Önceleri sadece evinin nerede olduğunu bilir, kendisini de ara sıra görürdüm. Eşinin vefat ettiğini haber alınca taziye için ilk defa evine gittim. Sonra samimi olduk. Sık sık görüşmeye başladık. Meğer ne sevecen ne hoş sohbet ne cömert hatta ne becerikli bir kadınmış. Evinin her köşesinde yaptığı elişlerinin eseri vardı. Dantel örtüler, iğne oyası yemeniler, namaz örtüleri...
Bir keresinde yine ona misafirliğe gittik. Çocuğumu uyutmak istediğimi söylediğimde beni, iki katlı ahşap evinin üst katındaki misafir odasına çıkardı. Çocuğu uyuturken çevremde gördüğüm nostaljik eşyalara hayran hayran bakınmaya başladım.
Bilmem kaç yıl öncesinden güzel günler veya misafir ağırlamak için hazırlanmış fakat öylece duruyorlardı. Yeni adına pek bir şey yoktu ve bu odada zaman durmuş gibiydi. Çayın hazır olduğunu söylemek için geldiğinde, bu hayranlığımı dile getirdim.
Önce derin bir "Aaaahh!" çekti, sonra ayaküstü eşinden bahsetti. Onu hiçbir yere çıkarmadığından, hiç misafir kabul edemediğinden... "Şu odada doğru dürüst misafir ağırlamadım kızım, arada bir gelen oluyordu alt kattaki yıkık-dökük mutfakta veya yanındaki odada ağırlar, çabucak gönderirdim, çok çektim çoook! Ne yokluklarla büyüttüm iki çocuğumu.
Elişi parasıyla kızımı gelin ettim, oğlumu evlendirdim. Kimseye halimi anlatmadım ama sen gel de bana sor. O öldükten sonra gün görmeye başladım. Fakat şimdi de her tarafım hasta. Ne kadar gün görürsem artık. Allah yine de bundan geri koymasın... Benim yaşadıklarım öyle ayaküstü anlatılacak şeyler değil. Allah'tan, rahmetlinin emekli maaşı var da kimseye muhtaç değilim. Parasını da ancak gördüm. Neyse... Çocuk uyuduysa hadi gel, masayı hazırladım." deyip gitti.
Onun ardından gönlüme serpiştirilmiş bir dolu yükle indim aşağı. Daha sonraki zamanlarda, alt kattaki oturma odasını restore ettirdi. Mutfağını tamirattan geçirdi, yeni ve şık mutfak dolapları yaptırdı, yeni eşyalar aldı. Âdeta geçmişinin izlerini silmek istiyordu. Aradan biraz zaman geçince de evini müteahhide verip daire aldı. Yeni dairesi eski evinin olduğu caddeye değil de diğer tarafa bakıyordu. Bunun nedenini sorduğumda:
"O tarafı kendim istemedim kızım. Eskiden ağlayarak camdan baktığım günler aklıma geliyor. Karşımdaki evde mutlu bir aile vardı. Onlar gibi olmayı isterdim hep. Ne zaman bizimki kavga etse, pencereden ağlayarak bakar, 'Bir gün benim de yüzüm gülecek mi?' derdim.
Allah'a hep dua ederdim ölmeden bir gün yüzü göreyim diye. Şimdi elhamdülillah, o günleri yaşıyorum. Allah'a çok şükür, nihayet huzurluyum ama işte yaşlılığın getirdiği hastalıklar, geçmişin yorgunluğu... Ne kadar fırsat verirse. Yine de her halimize şükür kızım." dedi.
Her ölüm yıldönümünde eşinin ruhuna dua okutmayı da ihmal etmedi. "Onun parasını yiyorum." der, "Toprak sıkmasın." diye de dua ederdi. Daha sonra biz o mahalleden ayrıldık. Onu da bacakları çok ağrıdığı için iş yapamadığından kızı yanına almış. Göreceği gün "ikindi güneşi" kadarmış.
Yine de çok şükür. Zifiri karanlıkta kalıp sabahı beklerken dünyaya veda eden çok kadın var. Kimileri bu teyze gibi eşinin vefatından sonra kimileri de eşinin elinden canını kurtardıktan sonra bir atımlık da olsa nefes alıyor.
Diyeceğim o ki; Allah, şu kadın kullarının yardımcısı olsun. Onları erkek şerrinden korusun. Koca, baba, evlat fark etmez. Zalimin uzağı-yakını yok. Zulmün de zamanı yok. Gecesi-gündüzü, baharı-kışı, genci-yaşlısı, gelini-kızı, anası-bacısı yok.
Zalim bir erkeğin çevresinde bu zulümden bir şekilde pay almamak kimsenin garantisinde değil. Psikolojik-biyolojik bir şekilde zulüm veya şiddet mağduru çok. Bir kadını yeşil yaprak eden de kara toprak eden de erkektir. Elbette hemcinslerimizden de bazı sorunların başkahramanı olanlar var. Ama kabul edelim ki çok küçük bahanelerle eşine zulmeden nice insan var.
"Kim zerre kadar iyilik yaparsa karşılığını görür, kim de zerre kadar kötülük yaparsa karşılığını görür."
Ayşe Gül PINAR
YazarGelen her günü, diğer günler gibi yaşayacağımızı sanıyoruz. Ama olmuyor. O gün belki de ebediyete davet bekliyor bizi. Hepimizin göz göre göre aldandığı bir gerçek bu. Ölümün bize verdiği en büyük der...
Yazar: Esra GÖKTEPE
“Yaratılmışı severim yaratandan ötürü.” diyen Yunus Emre, bizlere yaratılmışa hizmet misyonunda rehberlik ediyor.Yaratılmışa sevgi ve şefkat kalbimize de en büyük huzurdur. Bu şuurla yol alan insan dü...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Teknolojinin hiç uğramadığı, oldukça sapa, dağ başındaki bir köy okulundan aynı senenin sonunda mezun olan otuz öğrencinin hepsi birden yıllar sonra oldukça dikkat çekici bir başarıya imza atar. O sen...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Nedir bu sınav kaygısı?Sınav kaygısı, sınava çalışmak yerine sınavı kaybettiği takdirde başına gelebilecek olumsuzlukları düşünmektir. Sınav kaygısı, dikkatini sorulara vermek yerine, daha çok sınav s...
Yazar: M. Emin KARABACAK