Bilgin ile Kayıkçı
(Bu hikaye Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî’nin bir hikayesinden uyarlanmıştır.)
Kendini beğenmiş bir gramer yani nahiv bilgini vardı. İlim sahibi olduğundan kibirliydi. Kendini yükseklerde görüyordu.
Bir gün boğazdan karşıya geçmek için bir kayık kiraladı. Havalı, kendini beğenmiş bir tavırla geçip kayığa oturdu.
Kayıkçı kürekleri çekmeye başladı. Olgun ve alçak gönüllü bir insandı kayıkçı. Hiç ses çıkarmadan küreklere asılıyordu. Yolcusunu sağ salim karşıya geçirmek için kürekleri çekip duruyordu. Üç beş kuruş kazanıp evine ekmek götürecekti.
Yolculuk başlamıştı. Kayık suda ilerleyip gidiyordu.
Denizin orta yerine gelmişlerdi. Bu sırada bilgin küçümser bir eda içinde kayıkçıya sordu:
“Sen hiç gramer okudun mu?... Dil biliminden anlar mısın?”
Kayıkçı, “Hayır efendim.” dedi. “Ben cahil bir kayıkçıyım, dediğiniz şeylerden hiç anlamam. Ben kayıkçılık yapar dururum.”
Bilgin daha da büyüklenmişti.
“Vah vah!” dedi. “Ömrünün yarısı boşa geçmiş!..”
Bilgin ile kayıkçı kayıkla karşıya doğru ilerleyip gidiyorlardı. Böyle bir süre ilerlemişlerdi.
Bir süre sonra rüzgâr çıktı. Şiddetini artırıyordu rüzgâr. Fırtınaya dönüştü. Deniz dalgalanmaya başladı. Dalgalar da büyüdükçe büyüyordu. Fırtına şiddetleniyordu. Nahiv bilgini korkmaya başladı.
Yüzerek karaya çıkmaktan başka çare kalmamıştı onlar için.
Kayıkçı denize atladı kenara doğru yüzmeye başladı. Canını kurtarmaya çalışıyordu.
Nahiv bilgini kayıkta oturup duruyordu. Dalgaların salladığı kayıkta o da sallanıp duruyordu. Tabiî korkusu da artıyordu. Yüzme bilmiyordu.
Bu sırada kayıkçı bilgine haykırdı:
“Efendim, yüzme bilir misiniz?”
Bilginin sesinden çok korktuğu anlaşılıyordu.
“Ne yazık ki bilmiyorum.” diye inledi.
O zaman kayıkçı üzgün üzgün konuştu:
“Vah vah!” dedi. “Şimdi ömrünün hepsi boşa gidecek! Keşke gramerle beraber yüzme de öğrenseydiniz. Yüzme bilseydiniz canınızı kurtarırdınız.”
Mustafa AKGÜN
YazarTarihin en büyük Hicreti gerçekleşiyordu. Peygamberimiz (s.a.v.) ile Hazreti Ebu Bekir (r.a.) Mekke’den yola çıkmışlar, günler süren yolculuktan sonra Medine’ye ulaşmışlardı. Medine’ye ulaştıklarında ...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Zeyd bin Harise çocukken bir kafileyle yolculuk ediyordu.Ancak kafile baskına uğradı. Zeyd de diğerleri gibi esir oldu.Baba Hârise’nin yüreği yanmıştı. Oğlunun elinden alınışı onu üzmüştü.O zamanlar d...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Mesude sekiz yaşındaydı. Sevgi evlerinde kalıyordu. Babası Şükrü Bey bazı hafta sonları onu ziyarete geliyordu.Bir hafta sonu yine kızı Mesude’yi ziyarete gelmişti babası. Sevgi evlerinin kantininde b...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Küçük Gülser’le ninesi bahçede konuşuyorlardı. “Nine, her sabah buraya geliyorsun.” dedi Gülser. “Daha çok da bu sarmaşık güllerini seyrediyorsun. Usanmıyor musun her sabah?”“Kızım gülleri seyret...
Yazar: Mustafa AKGÜN