Antepli Şehitkâmil
Ağustos ayı bizim için ‘zaferler ayı’ dense yeridir. Çünkü bu ayda çok zaferler kazanmışız.
Tarih boyunca çok zaferler kazanmış bir milletiz. Dolayısıyla çok da şehitler verdik.
Tarihimize şan veren pek çok şehitten biri de Antepli Şehit Kâmil’dir.
1920’li yılların başlarında Anadolu’nun pek çok yeri gibi Antep de işgal altındaydı. Fransızlar da Antep’i işgal etmişti.
Antepli Şehit Kâmil o sıralarda henüz çocuk yaştaydı. 14 yaşlarındaydı. 1906 yılında Antep’te doğmuştu Kâmil. Alaca işleyen fakir bir babanın oğluydu.
21 Ocak günü Kâmil annesiyle birlikte yolda gitmektedir. Üç Fransız askeri Kâmil ve anasının yolunu keser. Annesinin peçesini açmak isterler.
Anne, ‘Kâmil yetiş!..’ diye çığlık atmaktadır. Oğlundan medet ummaktadır.
Kâmil Fransızlara taş atmaya başlar. Ancak Fransızlar Kâmil’i süngülerler. Küçücük Kâmil yere serilmiştir. Fransız süngüsünün verdiği acıyla kıvranmaktadır.
‘Ah anam… Vurdular beni!...’ diye inlemektedir. Fransız gâvurunun süngüsü Kâmil’i şehid etmişti.
Kâmil çığlık atmakta, annesi feryat etmektedir. Bunun üzerine halk onların bulunduğu yere koşuşmaya başlar. Zamanla büyük bir kalabalık meydana gelir.
Fransız askerleri,korkudan yakınlarındaki askerî fırına kaçarlar. Fırın onlara aittir. Kapılarını da kapatırlar.
Halkta büyük bir heyecan ve üzüntü vardır. Kâmil’in kanlı cesedini alıp evlerine getirirler. Cesedi avlunun ortasına uzatırlar.
Evin içi, avlu, sokaklar insanlarla dolup taşmaktadır. Herkes acılı, kinli ve öfkelidir.
Şehit Kâmil’in cenazesini 22 Ocak Cuma günü kaldırırlar. Muazzam bir kalabalık vardır. Bütün Antep cenazeye gelmiştir. Dükkânlar kapanmış, alışveriş durmuştur.
Kâmil’in cenaze töreni, Fransızlara gözdağı verme gösterisine dönüşmüştür.
Kâmil’i defnedilir.
Hadisenin sebep olduğu öfke ve heyecan günlerce yatışmamıştır.
Şu uzun havanın bir dörtlüğü o günlerin acısını hâlâ hatırlatmaktadır:
Sürerim sürerim gitmez kadana
Fransız kurşunu değmez adama
Kara haberimi verin anama
Vurun Antepliler namus günüdür
Vurun Türk Milleti kavga günüdür
Mustafa AKGÜN
YazarOrhan, her yaz olduğu gibi bu yaz da dedesinin köyüne gelmişti. Dedesinin köydeki evi, şirin bir evdi.Evin önünde geniş bir avlu vardı. Avlunun bir tarafında, dedesinin tarlada ve bahçede kullandığı â...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Ramazan günüydü. Annesi Bilal’e mutfaktan seslendi:“Oğlum Bilâl, biraz gelir misin?”Bilal salondaki koltuklardan birine oturmuştu. Orucun verdiği bitkinlikle sessiz ve hareketsiz duruyordu. Annesinin ...
Yazar: Mustafa AKGÜN
O gün çok heyecanlıydım. Babamın epeydir görmediği Ayşe Yengesini ziyaret edecektik. Öğleye doğru hazırlanıp yola çıktık. Yolda babam;-Çok oldu yengemi görmeyeli. Aynı şehrin içindeyiz ama epeyd...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Bahar geldi.Etraf yemyeşil oldu. Ağaçlar yemyeşil elbiseler gidi.Sanki çimenler yeşil halıdır. Bu yeşil halıyı çiçekler o kadar güzel nakışlıyor ki…Çocuklar çimenler üzerinde yuvarlanmaktan nasıl...
Yazar: Mustafa AKGÜN