Esmâü’l-Hüsnâ: El-Muksit
El-Muksit: Adâletle Hükmeden, Adâletle Paylaştıran
El-Muksit, Arapçada, “âdil olmak” anlamındaki “kıst” kökünden türemiş, Yüce Allah’ın en güzel isimlerinden biri olup “adâletle hükmeden, âdil” mânâsına gelir. Her ne kadar Kur’ân-ı Kerim’de el-Muksit, Allah’a nisbet edilmese de “kıst” ve “iktisat” kavramları O’na izafe edilmektedir.
Aynı kökten gelen el-iktisât ise başkalarına, âdil olarak paylaştırılan payını ve hissesini vermektir. Bu ise alışverişte adâlettir. Buna insaf da denilir. Bundan dolayı bir adam zâlim, haksız, adâletsiz ve zorba bir biçimde davrandığında, ”Hak yoldan saptı.” anlamında “kaseta’r-racülü” denilmiştir. Kur’ân’da da bu kullanım vardır: “Hak yoldan sapanlara gelince onlar cehenneme odun olmuşlardır.”
Bu sebeple Yüce Allah, inananlardan iki grup savaştıkları zaman mü’minlere aralarını bulmayı emredip bu iki gruptan birisi haddi aştığında aralarını düzeltmede takip etmeleri gereken yöntemi anlatırken şu uyarıda bulunmuştur: “Aralarını adâletle bulun, adâletli davranın çünkü Allah adâletli davrananları sever.”
Nitekim bir rivâyette Hz. Peygamber (s.a.v.), mü’minlere kardeşlerinin arasını düzeltme konusunda tavsiyelerde bulunmuştur. Enes b. Mâlik (r.a.) naklediyor: “Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) otururken birdenbire, dişleri görünecek şekilde güldüğünü gördük. Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle sordu: ‘Anam babam hakkı için söyler misin ey Allah’ın Elçisi! Seni güldüren şey nedir?’
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle cevap verdi: ‘Ümmetimden iki kişi, izzet sahibi olan Yüce Allah’ın huzurunda diz çökmüşler, onlardan birisi şöyle diyor: ‘Ya Rabbi! Kardeşimden benim hakkımı alıver.’ Yüce Allah da (suçlanana), ‘Kardeşinin hakkını ver.’ buyurur. O da, ‘Ya Rabbi! İyiliklerimden (ona verecek) hiçbir şeyim kalmadı.’ der.
(Suçlayan kimse), ‘Ya Rabbi! Öyleyse günahlarımdan bir kısmını yüklensin.’ der. Bu esnada, Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.)’in gözleri yaşlarla dolar. Sonra şöyle buyurur: ’Bu (kıyâmet günü) gerçekten korkunç bir gündür. Öyle bir gün ki insanlar günahlarından bir kısmının (başkası tarafından) yüklenilmesine ihtiyaç duyacaklardır.’
Sonra Allah Elçisi sözlerine şöyle devam etti: ‘Aziz ve Celil olan Allah, şikâyet sahibine şöyle diyecek: ‘Başını kaldır ve cennet bahçelerine bak.’ O, başını kaldıracak ve şöyle haykıracak: ‘Ya Rabbi! Gümüşten şehir ve incilerle süslenmiş altından köşkler görüyorum. Bu hangi peygambere, hangi şehîde aittir?’
Bu söz üzerine Yüce Allah, ‘Bana bedelini verenindir.’ buyuracak. Sonra o kimse, ‘Peki, buna kim sahip olabilir ya Rabbi!’ diyecek. Bunun üzerine Yüce Allah, ‘Ona sen sahip olabilirsin.’ diyecek. Kul ise, ‘Ya Rabbi! Ben buna nasıl sahip olabilirim?’ dediğinde, kendisine, ’Kardeşini affetmekle.’ denilecek. Bunun üzerine kişi, ‘Öyleyse ya Rabbi, kardeşimi affettim gitti!’ diyecektir. Bu söz üzerine Yüce Allah, ‘Kardeşinin elinden tut ve onu cennete koy.’ buyuracaktır.’ Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
‘Allah’tan korkun! Aranızdaki münâsebeti düzeltin. Şüphesiz Allah, kıyâmet gününde, mü’minlerin arasını düzeltir.” Bu rivâyette de görüldüğü gibi, her hak sahibi âhirette hakkını alacaktır. Mü’min bu dünyada haksızlık yapmazsa âhirette bu korkunç durumlar başına gelmeyecektir.
Editör
Yazar
Çiçek, toprağı sevmek için bir sebepti.Çayır, çimen, ağaç, meyve, yemiş…Bin bir nimetin kalbi olan toprağın sunduğunu fark edinceKalbimi sevdim.Ay, bulut, gökkuşağı, yıldız, mavi gökyüzü...Hepsi göğü ...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Sevgili çocuklar; Bu sayımızda sizlerle çok önemli bir konudan bahsetmek istiyorum. Öğrenmek ve öğretmenin değeri Allahu Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de Zümer Suresi’nin, 9. ayetinde “Hiç bile...
Yazar: Editör
Değerli okuyucularım, insanî değerlerimizin başında merhamet gelmektedir. Merhamet şefkattir, gönüllülüktür, hissetmektir, önemsemektir, güvenmektir, güven vermektir, paylaşmaktır, fedakârlıktır, sevg...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Zeyd bin Sabit Hazretleri, “Peygamberimiz (s.a.v.)’in toplum içine katılarak çeşitli konularda sahabesi ile sohbet ettiğini” belirtiyor. Katıldığı davetlerde sırf arpa ekmeği ve hurma bile olsa onu şe...
Yazar: Sema KORKMAZ