İnandığımız Gibi Yaşamalıyız
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.”
Allahu Teâlâ, Saff Sûresi 2-3. âyetlerde şöyle buyurmaktadır:
﴿يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللَّهِ أَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ﴾
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.”
Bu âyetteki “Ey iman edenler!” cümlesindeki muhâtapların kimler olduğu hususunda İslâm âlimleri iki farklı yorum yapmışlardır. Bunlardan birincisi: Bu âyette söz ve fiilleri birbirine uymayan mü’minlere hitâp edilmiş ve onlar uyarılarak söz ve eylemlerinde tutarlı olmaları istenmiştir. İkinci yorum ise: bu âyette söz ve filleri birbirine uymayan ikiyüzlü insanlara hitâp edilmiş ve kınanmışlardır. ‘Ey iman etmiş görünümünde olan insanlar” anlamına gelmektedir.[1]
Bu âyetle çelişkili söz ve davranış sergilemekten kaçınmak gerektiği vurgulanmaktadır. Yani insanın, iman ettikten sonra inandığı gibi yaşaması gerekir. Başka âyetlerde de Allah’ı unuttukları için kötü âkıbete uğrayan insanların durumuna düşmekten kaçınmak gerektiği ifade edilerek uyarılmaktadır.[2]
Bu uyarılara samîmiyetle uymak, hayatımızı Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda devam ettirmekle mümkün olabilir. O hâlde hayatımız boyunca bütün tutum ve davranışlarımızda Allah’ın rızâsını gözetmeli, özümüz sözümüze, sözümüz de davranışlarımıza uymalı, riyâ/gösterişten sakınmalıyız.
Hakîkî mü’min, yapabileceğini söyler, yapamayacağını aslâ söylemez ve söz vermez. İşte bu bağlamda Yüce Allah, tefsirini yaptığımız yukarıda zikredilen âyette “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında son derece nefret edilen çirkin bir davranıştır.” buyurmaktadır. İslâm dininde itikâdın rûhu tevhid, ibâdetlerin rûhu ihlâs, dünyevî işlerin rûhu da adâlet ilkesine uymaktır.[3]
Müslümanlara en güzel örnek olarak gönderilen Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayatını incelediğimiz zaman onun hayatı boyunca sözleriyle eylemlerinin uyum içinde olduğunu görmekteyiz. Nitekim onun İslâm dâvetinde başarılı olmasının en önemli sebeplerinden biri de sözleriyle fiillerinin birbiriyle uyum içinde olmasıdır. Zira o yapmadığı şeyleri insanlara anlatmıyordu. Yani Allah’ın emirlerini önce kendi hayatında uyguluyor, sonra insanları o hakîkatlere davet ediyordu.
Dünya ve âhirette başarı ve kurtuluşun en önemli şartlarından biri söz ve eylem uyumudur. Balın tadını cam kavanozun dışından almak mümkün olmadığı gibi dinin evrensel ilkelerini hayatımızda tatbik etmeden gerçek huzura erişmemiz mümkün değildir.
İslâm dininde insanın sözleriyle eylemlerinin birbirine uymaması nifak alâmeti sayılmıştır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), bu hususta şöyle buyurmuştur: “Münâfıklığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler. Söz verince sözünde durmaz. Kendisine bir şey emânet edilince hıyânet eder.”[4] İnsanın sözüyle eylemlerinin birbirine uymaması, nifak alâmeti olarak sayıldığı için böyle hâllere düşmekten sakınmalıyız.
Netice olarak diyebiliriz ki, inanan insan, inancının gereğini yapmalı ve hayatı boyunca Yüce Allah’ın emir ve buyrukları doğrultusunda hareket etmelidir. Bu konuda da âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber (s.a.v.)’i örnek almalıdır. Şayet insan inandığı gibi yaşamazsa belirli bir süre sonra yaşadığı gibi inanmaya başlar ki, o zaman insan ziyân içerisinde olur.
Yüce Allah yapabileceğimiz şeyleri söylemeyi nasip etsin, yapamayacağımız şeyleri söyleyerek gazabına uğramaktan bizleri muhâfaza eylesin. Âmin.
[1] Hayrettin Karaman, vdğr., Kur'ân Yolu, (Ankara: D.İ.B. Yay., 2007), 5/332.
[2] 59/Haşr, 19.
[3] Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, (İstanbul: 1991), 240.
[4] Buhârî, İman, 24, Şehâdât, 28, Vesâyâ, 8, Edeb, 69; Müslim, İman, 107-108; Tirmizî, İman, 14; Nesâî, İman, 20.
Mehmet SOYSALDI
YazarÇocukluk yıllarımızdan itibâren Tarık bin Ziyad bizim için diğer İslâm kahramanları gibi öncüydü ve büyük fetihlerin efsâne komutanıydı. Sonra bir fetret döneminde hem bu yiğit öncüyü hem de Endülüs r...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Yüce Allah Ankebût Sûresi 45. âyette şöyle buyurmaktadır:“(Rasûl’üm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibâdet...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Yüce Allah Tevbe Sûresi 34-35. âyetlerde şöyle buyurmaktadır:“Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah yolund...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Buhârâ, yedi Nakşbendî pîrine ev sahibi yapmasıyla meşhûrdur. Fakat öncelikle ifade edilmelidir ki bu şehirde cennetle müjdelenen on sahâbîden Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ın makamı da bulunmaktadır. Ebû Ubey...
Yazar: Hamit DEMİR