Esmâü’l-Hüsnâ: El-Mâcid
El-Mâcid, Yüce Allah’ın güzel isimleriyle ilgili olarak Tirmizî’nin rivâyetinde geçmektedir. el-Mâcid, Cenâb-ı Hakk’ın rahmet ve cömertliğinin çokluğuyla birlikte, kudretinin kemâline delâlet eder. Mutlak mâcid, Allahu Teâlâ’dır. Bu sebeple, O’nun bir ismi olan el-Mâcid; şan ve şeref sahibi, hayrı, ihsanı, keremi, lütfu ve müsamahası bol olan anlamındadır.
“Gerçekten, Rabb’imizin şanı yücedir.” Allah cömerttir, cömert olanı ve güzel ahlâk sahibini sever. Düşük ahlâktan nefret eder. Kur’ân ve sünnette, O’nun el-Mâcid isminin tecellileri değişik alanlarda anlatılır. En çok da kullarına olan ihsân ve lütfunda kendini gösterir. Yüce Allah’ın asî ve günahkâr kullarına hilmiyle muamele etmesi, onların günahlarını örtmesi ve yine isyan ehlinin günahlarını bağışlaması O’nun el-Mâcid oluşundandır.
El-Mâcid, kullarını maddî ve manevî anlamda doyuran, itminana ulaştıran demektir. El-Mâcid, şan ve şeref sahibi demektir. İşte, Yüce Allah’a inanan ve O’nun indirdiği ilâhî öğretiyi yaşam kılavuzu haline getirenler de bu şereften nasiplenmiş olurlar.
Çünkü şerefli Kur’ân, O’nun sözüdür. İçerdiği dünyevî ve uhrevî keremler, ona inanan ve onu hayat düsturu edinen kimseleri yüceltir ve şereflendirir. Bu ümmet, Kur’ân’ı salt lafza indirgediği ve onun ihtivâ ettiği ilâhî mesajları hayata taşımadığı zamandan beri önderliği kaybetmiştir.
Bugün ümmetin hâli, pürmelâl… Sahabeden Ebu Sevban (r.a.) anlatıyor: “Efendimiz, sohbet esnasında, ‘Bir zaman gelecek, obur kimselerin çanağa eğilip toplandıkları gibi, diğer milletler de her cihetten sizin aleyhinizde toplanıp birleşecekler. Hâliniz nice olur?’ buyurdu.
Bizler, ‘Yâ Rasûlallah, biz o gün sayıca az mıyız?’ dedik. Peygamberimiz, ‘Belki siz o gün çok olacaksınız, fakat siz sel suyunun taşıdığı çer çöp gibi dağınık olacaksınız. Düşmanlarınızın kalbinden korku çıkacak, sizin kalbinize ise vehn girecek.’ Biz, ‘Vehn nedir?’ diye sorduk. Rasûlullah, ‘Vehn; dünya hayatını sevmek, ölümü hoş görmemektir.’ buyurdu. Tam da dünyevîleşmenin adı, bu. Bugün, halkı Müslüman olan ülkelerdeki durum tam da bu.
Yaklaşık bir buçuk milyarı geçmiş koskoca bir İslâm âleminin her tarafından iniltiler geliyor bugün. Gözyaşı, ölüm, vahşet kol geziyor bütün köşelerinde. Çocuklar yetim, kadınlar dul ve sahipsiz. Binlerce Müslüman, mülteci konumuna düşürülmüş vaziyette.
Ümmet, imamesi kopmuş tespih taneleri gibi, sağa sola savrulmuş vaziyette. İslâm coğrafyalarında devam eden bu acıların dinmesi gerekir. Artık, Müslümanlar her türlü zâlim, fasık ve inkârcının hedef tahtası olmaktan kurtulmalıdır. Onun için yeni bir bilgi, yeni bir anlayış ve yeni bir fıkhî bakışa ihtiyacımız vardır.
Fıkıh, kişinin aleyhine ve lehine olan şeyleri bilmesidir. Bu tanımda geçtiği gibi, öyle bir Müslüman insan yetiştirilmelidir ki her alanda aleyhine ve lehine olan şeyleri bilsin ve oyunları bozsun. Böylece, içten ve dıştan gelebilecek olan tehlikelerin tuzağına düşmesin. Yeter artık Müslümanların av olmaları, avcılar fark edilsin.
Nasıl yeniden ümmet bilincini elde edip tarihteki mescidimizi, şan ve şerefimizi yakalayacağız, ortak kaderimize birlikte nasıl hükmedeceğiz? Bu mümkün müdür? Evet, mümkündür. Yüce Allah’tan ümit kesilmez. Cemaat halinde kılınan namazlar, ümmet bilincini korumak için… Her sene hac ve umre ziyaretleri, ümmet bilincini ayakta tutmak için değil midir?
Gelin, aramızda sevgiyi hâkim kılarak, ümmete giden yolun taşlarını birlikte döşeyelim. Hz. Peygamber (s.a.v.), “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.” buyurdu.
Editör
Yazar
Sevgili çocuklar;Gözlerinizi kapatıp bir ormanı hayal edin: Kuşların cıvıltısı, rüzgârda sallanan yapraklar, sevimli tavşanlar, koşan sincaplar... İşte Rabb’imizin bize sunduğu bu güzellikler, sadece ...
Yazar: Editör
Gazze’de yaşanan zulüm ve katliamı ne yazık ki tüm dünya seyrediyor. Filistin’de öteden beri devam edegelen ve özellikle de son günlerde Gazze’de gerçekleştirilen sivillere yönelik insanlık dışı katli...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Hazreti Âsım (r.a.), Müslüman olduktan sonra hiçbir müşrike dokunmamaya ve müşriklerden hiçbirini de kendine dokundurmamaya karar vermişti. Bu kararında sabit olması için de devamlı olarak Cenâb-ı Hak...
Yazar: N.Nida DURAN
Nakîb: Halkın İyisi, Kavmin Seçkini (s.a.v)İslâm peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v), sadece bir toplumun değil, bütün insanlığın rehberi olarak gönderilmiştir. Onun üstün ahlâkı, eşsiz merhameti ve kusur...
Yazar: Editör