Safiye Hüseyin
Safiye Hüseyin, Osmanlı’nın ilk hasta bakıcılarındandı. Savaş sırasında Reşit Paşa Vapuru Hastanesinin baş hastabakıcısıydı.
Burada, yüzlerce Mehmetçik’in yarasını bir anne şefkatiyle sarmıştı.
Safiye Hüseyin, yüzlerce yaralının, gözlerinin önünde şehitliğe yürüyüşüne şahit olmuştu.
Bekir Çavuş da kollarında can verenlerdendi.
Ağır yaralı bir şekilde hastaneye getirilen Bekir Çavuş’un bir ayağı kangren olmuştu. Öteki ayağını da ameliyat masasında kaybetmişti.
Durumu çok kritikti. Ölmesi an meselesiydi.
Fakat beklenmedik olaylar meydana geliyordu. Bunlardan biri, Safiye Hanım’ın anlatımıyla şöyle gelişmişti:
O gece sabaha karşı kamaramın kapısı hızlı hızlı vuruldu. Kalktım dışarıda bir ses;
- Başhemşire... Başhemşire! Hani ayağını ameliyat ettiğimiz ağır yaralı yok mu? Kendisine bir hâl geldi hemşire. Tek bacağıyla ayağa kalktı. Odanın içinde dolaşmak istiyor, diye bağırıyordu.
Hemen koştum. Bekir Çavuş ayağa kalkmıştı.
Yanına gittim. Bileğinden tuttum; müthiş ateşi vardı.
- Aman Bekir Çavuş! Ne yapıyorsun? Bu hâl ile ayağa kalkılır mı, dedim.
Bekir Çavuş kendisini kaybetmiş bir hâlde şöyle dedi:
- Aman, ne diyorsun? Yüzbaşım seslendi. Emri yerine getirmem lazım. Tabii kalkacağım...
Bir ara Bekir Çavuş’un yüzüne birkaç su damlası düştü. Başını kaldırıp baktığında, Safiye Hanım’ın ağladığını gördü.
Kendi halini unuttu, ibret verici sözlerle hastabakıcıyı teselli etmeye koyuldu:
- Kulun kul için ağlayacağı zaman değildir... Beni bu kutsal topraklardan ayırmayın, gömüleceksem buraya gömün!
Safiye Hüseyin, Bekir Çavuş’un sabaha kadar başında bekledi.
Bu yiğit askerin, şehit düşeceği ana kadar Kur’an-ı Kerim’den ezberlediği ayetleri okuduğuna şahit oldu.
Bekir Çavuş, sabahın alaca karanlığında ruhunu teslim edene değin devamlı olarak annesini, yavuklusunu, komutanının emrini sayıkladı.
İsmail ÇOLAK
Yazar22 Mayıs 1919’da Kadıköy’de düzenlenen mitingde, adından söz ettiren kadın bir öğretmen adayı vardı: Münevver Saime Hanım... “Asker Öğretmen” ya da “Asker Saime” lakabıyla anılıyordu. Saime...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Tütün illeti, şifalı ot adı altında Batılı tüccarlar tarafından Osmanlı Ülkesine sokulduktan kısa zaman sonra kendine ticarî kazanç sağlayacak bağımlı bir kitle ve pazar bulmayı başarmıştır. Osmanlı t...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Bilim tarihinin erken dönemlerinden itibâren pek çok İslâm âlimi, yaptıkları çalışmalarla adlarından söz ettirmişlerdir. Birçok bilim dalının temellerinin atılmasında, ilmî ve kültürel alanlarda mühim...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Koluna baktı çocuk. Saati kaçırmamalıydı. Babasına döndü. Babası da sürekli saatini kontrol ediyordu. O gün yaşananları unutmamışlardı. Aradan yıllar geçmişti. Hayat devam etmişti. Hayat hep dev...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT