Hayatım Şekil
Şehir uzaktan izleyenler için oldukça dikkat çekici. Çekici ve şekilci! Düzensiz bir düzene, ilginçliklere ve aşırılıklara hazır olun çünkü burası...
Burası üçgenlerin, dörtgenlerin, çokgenlerin ve adını şu an tam da bilemediğim çeşit çeşit şekillerin yaşadığı bir şehir. Sadece yaşamaz, tüm şehir şekilli bir düzen içindedir. Biraz şekilsiz ve karmaşık bir düzen. Mesela ağaçların bazısı üçgen bazısı dörtgendir burada. Piramit şeklinde çiçekler, ok şeklinde böcekler görebilirsiniz örneğin...
Şehirde komşuluk ilişkileri de çok kuvvetli gözlemlerime göre. Fakat ev ziyaretleri söz konusu olduğunda biraz sıkıntılı anlar yaşanabiliyor. Örneğin üçgenler, çember arkadaşlarının evlerine gittiklerinde kapıdan girmekte birazcık sıkıntı çekiyorlar. Çemberlerin kapıları da çember şeklinde çünkü. Ya dörtgenlerin yıldız dostlarını ziyaret edişleri?
Tam bir komedi. Kapılardan giremeyen dörtgenlerin yıldızlarla yaptıkları kapı önü sohbetleri oldukça neşeli, bunu kabul etmeli. Komşuluk denilen bu tatlı duygu duvarlara sığdırılamayacak kadar değerli! Çok iyi anladım bunu!
Bir gün kapı önü sohbetlerinden birine denk gelmiştim. Bir dikdörtgenle bir hilâl en uzağa hangi şeklin zıplayabileceği konusunda birbirleriyle şakalaşıyorlardı. Dörtgen çemberleri savunuyor, hilâlse kendi türlerinin zıplama konusunda ne kadar yetenekli olduğundan bahsediyordu. Sohbet uzadıkça etraftan farklı şekiller konuya dâhil oluyor ve sohbet koyulaşıyordu.
Sonunda şehrin ileri gelenlerinden sayılan bir silindir bu konuda bir yarışma düzenlemeyi teklif etti. Böylece en uzağa zıplayan şeklin kim olduğu anlaşılacaktı. Herkes yarışma gününe hazırlanmaya başladı. Görüntüler evlere şenlikti doğrusu. Gülmekten arada bir buraya geliş sebebimi unutuyordum...
Yarışma oldu bitti ama benim de pilim bitti doğrusu. Tüm şekiller dillere destan bir performans sergilediler. Sonucu siz tahmin edin isterim ama!
Şekiller şehrinde her şey çok şekilliydi ve hayat farklı farklı şekillerde devam ederdi.
Unutmadan söyleyeyim, ben henüz bu şehirde yaşamıyorum. Hep uzaktan seyretmekle yetiniyorum. Biraz çekiniyorum doğrusu. Ya sayılar şehrinden gelen birini kabul etmezlerse?
Seda BAYRAK DURGUT
Yazar
Koluna baktı çocuk. Saati kaçırmamalıydı. Babasına döndü. Babası da sürekli saatini kontrol ediyordu. O gün yaşananları unutmamışlardı. Aradan yıllar geçmişti. Hayat devam etmişti. Hayat hep dev...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Soğuk mu soğuk bir kış günü pencereden bakıyordu. Kar taneleri gökyüzünden damla damla akıyordu, diye bir giriş yazacaktım kiiiii. En parlak hâliyle gözlerime çarpıp kısa bir süreliğine görmemi engell...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Eline iki kalem aldı çocuk ve kelimeleri... Kırmızı kalemle kelimeyi, mavi kalemle anlamını... “Şefkat” yazdı önce. Fazla düşünmesine gerek yoktu. İki gün önce bir arabanın altında uyuyakalan ked...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Çocuk iki gündür geçmeyen karın ağrısıyla bugün de baş etmek zorunda kalacaktı. Uyandığından beri karnında olan anlam veremediği o ağrı, yine canını yakıyordu. Annesi çocuğun hâline üzülüyor ve elinde...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT