Bir Kış Günü
Soğuk mu soğuk bir kış günü pencereden bakıyordu. Kar taneleri gökyüzünden damla damla akıyordu, diye bir giriş yazacaktım kiiiii. En parlak hâliyle gözlerime çarpıp kısa bir süreliğine görmemi engelleyen güneş, yazıma bodoslama giriş yaptı.
Bu şehrin kışı da bir acayip. Taşındığımızdan beri dört değil 54 mevsim yaşadık sanki. Taşındığımız için hayatıma eklenen 50 mevsimi yenilik ya da avantaj olarak gördüğümü zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Keşke tek mevsim yaşasaydım da evimden, arkadaşlarımdan, yaşadığım yerden ayrılmasaydım...
Ama zaten bana soran da olmadı gitmek istiyor musun istemiyor musun diye. Gitmek zorundaymışız. Babamın işleriymiş. Mecburmuş. Hayat zormuş. Neyse sonuç olarak takvime bakarsak kışın ortasındayız ve ben hâlâ kartopu yapamadım. Düşünebiliyor musunuz? Ben düşünemiyorum. Düşünmek istemiyorum.
Heh, Ali de geldi. Hem de tam düşünmek istemediğim şu zamanda. Arkadaşım evet. Farkındayım. Çok da iyi bir arkadaş. Ama ben buraya alışamadım. Niye kimse derdimi anlamıyor. Niye kimseye derdimi anlatamıyorum? Alışamadığım bir yerde hevesim de olmuyor işte. Hay Allah! El salladığına göre dışarıya çağırıyor. Kar olmayan bir kış mevsiminde ne oynayacaksak sokakta. Peh!
Evet Ali, çıktığıma göre saklambaç, yakalamaç ve misket oynamak istemediğimi biliyorsundur. Belki dokuztaş. Aslında hiç fena olmaz, taşları toplamak için gezelim görelim dersen bak o en güzeli!
Dün yağmurdan sonra çıkan salyangozlara basmamak için epey çaba sarf etmiştim. Bugün de bıraktıkları izleri takip etmek için epey çaba sarf ediyorum. Ne kadar garip. Güneşten sırtım yandı. Aralık ayındayız diyorum. Kar nerde kar? Akdeniz ikliminin “ak” kısmını görmek isterdim doğrusu. Bu Ali de beni nereye çekiştirip duruyor anlamadım gitti...
Taşınalı neredeyse 11 ay oldu. Ve hiçbir şeye alışamadım... Alışan var mı bir şeylere? Alışmaktan korkuyorum. Alışınca unutuyorsun çünkü. Unutmaktan korkuyorum...
En iyisi ben gidip yazımı tamamlayayım sıkıldım ve yoruldum, diyecekken Ali’ye... Arkamdaki görüntüyle donakaldığımı size altı çizili harflerle söylemem gerek. Evet, donakaldım hem de hava 20 dereceyken. Çünkü bana hazırladıkları yapay karla dolu bahçeyi görüp de donakalmamak mümkün değil. Bugün benim doğum günüm. Ve Ali bunu unutmamış. Unutmamakla kalmamış. Herkesi organize edip özlemini çektiğim karlarla dolu bir sürpriz yapmış bana.
Sanırım yazıma yeni bir giriş cümlesi yazacağım. Alışmakla ilgili olabilir. Ve biraz mutlulukla. Neyse. Şu karlardan biraz kartopu yapayım, sonra düşünürüm. Görüşürüzzzzz!
Seda BAYRAK DURGUT
Yazar“Ortalıkta kimse yokken şu kutuyu kapının önünden alıvereyim.” dedi kıvırcık saçlı uçarı çocuk. Evlerinin önünde duran büyük karton kutuyu aceleyle odasına götürdü. Yağmur yağmak üzereydi. Kutu ıslanm...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Eline iki kalem aldı çocuk ve kelimeleri... Kırmızı kalemle kelimeyi, mavi kalemle anlamını... “Şefkat” yazdı önce. Fazla düşünmesine gerek yoktu. İki gün önce bir arabanın altında uyuyakalan ked...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Karahindibalara baktı. Gözleri parladı. “Anne, baksana şunlara hadi koş hemen üfleyelim hepsini!” diyip yeşilliğin içine daldı küçükkız. Kırmızı elbisesi koyu yeşil çimenlerin arasında parıldıyordu......
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Aysel Hanım sallanan koltuğunda oturmuş örgüsünü örüyordu. Arda somurtarak ninesinin yanına geldi. Aysel Hanım gözlerini örgüsünden torununa çevirdi ve sordu “Anladığım kadarı ile canın sıkılmış Ardac...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR