Şeyh Saadeddin’in Kahramanlıkları
Milli Mücadele’yi destekleyen İstanbul’daki tekkelerden biri de Eyüp sırtlarındaki Hatuniye Tekkesi’dir. Bu tekkenin kahraman şeyhinin ismi, Saadeddin Ceylan Efendi idi. Hatuniye Tekkesi, işgal devletlerinin cephane depolarına yakın bir yerdeydi. Tekkenin kahraman dervişleri, düşman askerlerinin kontrolündeki silah depolarını gizlice boşaltıyorlardı. Kaçırdıkları silah ve cephaneyi İnebolu yoluyla Anadolu’ya gönderiyorlardı.
Şeyh Efendi, yaptığı hizmetlere ve fedakârlıklara göre oldukça alçakgönüllüydü. Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra tekkenin hizmetlerinin yazılması ve anlatılması gerektiği tavsiye edildiğinde buna şiddetle karşı çıktı. Kendisine ve dervişlerine, “İstiklal Madalyası” verilmesi yönündeki teklifleri, saygıyla geri çevirdi. Bu esnada dile getirdiği şu sözler, tarihe geçecek kadar büyüktü:
- Biz bu işi, madalya almak için yapmadık! Biz derviş adamlarız. Bize, din ve vatan yolunda bir hizmetin karşılığı olarak madalya almak yakışmaz!
Fakat oğlu Nazmi Ceylan Efendi ısrarlara dayanamamış ve tekkelerinin gerçekleştirdiği hizmetler hakkında şu bilgi ve hatıraları paylaşmıştı:
O zaman İstanbul’da, bu silah kaçırma işini idare etmek üzere, Mim Mim Grubu adıyla gizli bir cemiyet vardı. Bizim tekke ile bu gizli teşkilat arasında iletişimi sağlayan edebiyat öğretmeni Hafız Kemal Bey’di. Kemal Bey, Beyazıt’taki bir kahvehanede herhangi bir müşteri gibi oturur ve teşkilatı idare ederdi. Ben de gazete satmak bahanesiyle kahvehaneye girer, istediği bir gazeteyi verirken, içine iliştirilmiş veya bir kenarına şifreli olarak not edilmiş haberi, ona ulaştırırdım.
Gazete satarak bir süre dolaştıktan sonra, tekrar yanına geldiğimde bana şöyle derdi:
- Al oğlum, bu gazeteyi okudum. Sen bunu satarsın...
İade ettiği gazetenin uygun bir yerine, cevabını veya emirlerini not ederdi. Civar sırtlarındaki silah depolarından kaçırdığımız silah ve cephaneleri önce tekkemizin bitişiğindeki küçük caminin minaresine doldurup saklardık. Silâhları, etrafı gözetleyerek tenha bir zamanda, genellikle de geceleyin Kaşgari Tekkesi’nden aşağıya doğru indirirdik.
O zaman orada İplikhane Hastanesi vardı. Babam Saadeddin Ceylan Efendi, aynı zamanda oranın imamıydı. Onun bu vazifesi, işimize çok yarıyordu. Hastaneden ayarladığımız tabutlar içine silahları yerleştirir, sanki birisinin cenazesini taşıyormuş gibi tekkenin bitişiğindeki camiye getirirdik.
Bir defasında, Ramazan dolayısıyla Ramazan davulu çalıyormuş gibi bir mana vererek, davulun içinde el bombalarını kaçırdım. Bu faaliyeti, bir hayli devam ettirdikten sonra cephede çarpışmak üzere, silah kaçıran motorlardan biriyle Anadolu’ya geçmeye teşebbüs ettik.
Fakat yakalanarak, Arabyanhan’a götürülüp hapsedildik. Kurtulur kurtulmaz, eski vazifeme daha hırslı olarak yeniden başladım. Bu hizmeti idare ettiği için Saadeddin Ceylan Efendi’yi vazifesinden attılar. Fakat şükürler olsun hizmeti aksatmadan yürütebildik...
İsmail ÇOLAK
YazarÇanakkale’nin köylerinden her gün bıyığı henüz terlememiş, çocuk denilebilecek yaştaki yüzlerce genç, savaşa katılmak üzere birliklere katılıyordu. Kısa süreli bir eğitimden sonra bölük bölük cepheye ...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Eğitim, bireyleri yetiştirmek ve geliştirmek, toplum içinde yer alabilmelerine, bilgi beceri elde edebilmelerine, kişiliklerini geliştirebilmelerine yardım etmektir. Eğitim değerleri öğretir, inançlar...
Yazar: Erdal KARASU
Çalışmak insan hayatında en önemli faktördür. İnsan çalışırsa bir şeyler elde eder ve kazandığı şeyleri hayatının devamı için harcar. Bu durum maddî konular için olduğu gibi ilim ve irfan yolunda kaza...
Yazar: Editör
Zengindir Türkçemiz, sohbetler kısırDillerin ucundan uçmuş sözcüklerHepimiz suçluyuz bizdedir kusurYaralı kuş gibi kaçmış sözcüklerBeş on kelimedir güne yayılanGünaydını zor der düşten ayılanLisanımız...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ