İyi Ki Yuva Oldum Size
Çisil, Çisil! Beni duyuyor musun güzel kız? Biliyorum, çok heyecanlısın bugün. Kolay değil tabi anaokulundan mezun oluyorsun. Beyaz elbisen ne de güzel yakışmış. Sarı bukle bukle omuzlarına dökülen saçlarını süsleyen kırmızı kurdeleler. Çil basmış yanakların ve gülümseyince beliren gamzenle meleklere benziyorsun güzel kızım.
Şu an beni duymuyorsun ama ben yine de duygularımı paylaşacağım çünkü büyüdükçe beni anlayacağına inanıyorum.
On yıl kadar önceydi. Çiçeği burnunda bir evdim o zamanlar. Aynı site içinde yirmi ev, hepimiz birbirimize benziyorduk. Arkadaşlarımdan satılanlar, kiralananlar olmuştu. Sıra ne zaman bana gelecek, diye sabırsızlıkla bekliyordum. Bir gün anne ve babanla tanıştım. Odalarımı, mutfağımı, banyomu gezmişlerdi. Beğenmiş olacaklardı ki emlakçıyla konuşurlarken satın alındığımı işittim. Birkaç gün içerisinde taşınacaklardı. İçimi korku kapladı. Anlaşabilecek miydik acaba? Beni sevecekler miydi?
Taşındılar. Dört sene kadar sonra sen dünyaya geldin benim güzel kızım. Minicik bir şeydin. Anneciğin sana itinayla baktı. Babacığın oyunlar oynadı. İlk doğum gününü verandamda kutladınız. Eş, dost, akraba… Nasıl da coşkulu bir gündü, aynı bugün gibi. Büyüdün yavaş yavaş. Bahçemde koştun, oynadın, ağaçlara tırmandın, salıncağımda sallandın.
Bense… Yağmurdan, rüzgârdan, güneşten korudum sizi. Kol kanat gerdim. Bana geldiğinizde rahat edin istedim. Geldiniz, ağladınız güldünüz, konuştunuz, duş aldınız, yattınız kalktınız, hasta oldunuz, tartıştınız, parti verdiniz, misafir ağırladınız, verandada kahve keyfi yaptınız. Kirlendim, temizlediniz. Çatım aktı, su borularım patladı, tamir ettirdiniz. Bir evden daha fazlası, başınızın üstündeki çatıdan daha çoğu oldum sizin için, yuva oldum, ailem oldunuz.
İlk ayrılışımızı hatırlıyor musun Çisilciğim? Tatile gidiyordunuz, nasıl da heyecanlı nasıl da mutluydunuz. Oysa ben o kadar üzgündüm ki beni bırakıp gittiğiniz için. Terk edildiğimi sanmış, siz gelene kadar gözyaşı dökmüştüm. "Evim evim, güzel evim. İnsanın evi gibi yok." diyerek kapıdan içeri girdiğinizde dünyalar benim olmuş, çektiğim tüm sıkıntıları unutmuştum. İki tatlı söz, gönül almaya yetiyordu işte. Artık biliyordum nereye giderseniz gidin dönüp dolaşıp yine bana gelecektiniz. O beş yıldızlı otellerin albenisine kapılmayacaktınız.
Bu senin ilk mezuniyetin Çisilciğim. Daha ne mezuniyetler ne güzel günler göreceksin. Ben de hepsine tanıklık edecek, seninle gurur duyacağım.
Farkındayım sözü uzatıp duruyorum ancak ne var ki anılar da birikiyor gün geçtikçe ve içimden o güzel günleri haykırmak arzusu geliyor. Diyeceğim o ki iyisiyle kötüsüyle geçiyor günler. Birlikte yaş almaya devam ediyoruz. İyi ki ailem oldunuz Çisil’im, iyi ki yuva oldum size, iyi ki kesişti yollarımız. Yok, yok ağlamıyorum, gözüme toz kaçtı güzel kızım. Güle güle Çisil’im mezuniyetinin tadını çıkar, gel. Ben, burada seni bekliyor olacağım her zamanki gibi.
Sibel UNUR ÖZDEMİR
YazarHevazin Kabilesiyle Müslümanlar arasında yapılan Huneyn Savaşı bitmişti. Müslümanlar bir sürü esir almıştı. Peygamber (s.a.v.)’in süt ablası Şeyma da esirlerin arasındaydı. Şeyma Peygamberimiz’in süta...
Yazar: Mustafa AKGÜN
İnsan, doğum kapısından girip ölüm kapısına doğru giden bir yolcudur, derdi dedem...Asıl amacı, yolu tanımak, yolun sahibini tanımak olan bir yolcudur insan. Selametle ilerleyebilmek için yolun iniş v...
Yazar: Esra Elif ŞAHİN
Anne, baba ve çocuklardan oluşan topluluğa “aile” deniyormuş arkadaşlar. Böyle yazıyor sözlükte. Bence “aile” bu tanımdan çok daha fazlası. Gelin size, benim ailemi ve aile kelimesinden ne anladığımı ...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Aysel Hanım sallanan koltuğunda oturmuş örgüsünü örüyordu. Arda somurtarak ninesinin yanına geldi. Aysel Hanım gözlerini örgüsünden torununa çevirdi ve sordu “Anladığım kadarı ile canın sıkılmış Ardac...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR