Editör: Dostlara İkram
İslâm'da Allah (c.c.)'la kulları arasındaki sevgi karşılıklıdır. Allah kullarını sever, kulları da O’nu sever. Kur'an şöyle der: "Ey iman edenler! İçinizden her kim dininden dönerse, Allah onların yerine öyle bir kavim getirir ki Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler." İslâm inancına göre Allahu Teâlâ vedûd ve velîdir. Yani mü’min kullarını çok sever ve onları dost edinir. Allah'ın sevgisini kazanmada rabıtayı sağlayan ve onun dostluğunu kazanmış şeyhine hitaben ve derin ifade ile sevgiliye atfen şöyle hitap eder Hulûsi Efendi Hazretleri:
"Ümid kapında recâ tapunda kulluğum sana
Ey pâdişâh-ı hüsn kapında kul senin atâ senin"
(Sana kavuşmayı ve sevgini kazanmayı ümid ederek kapıda beklemekteyim. Ümid ile recâ arasında arzımı sana iletiyorum. Ey güzellikler sultanı kapı da senin, bu âciz kul da senin, ihsan da senindir.)
Dost ve ahbapları yedirmekte, onlara ikram etmekte büyük faziletler vardır. Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde "Kim Allah'a ve ahirete inanıyorsa misafirine ikram etsin." buyurmaktadırlar. Misafire gönülden koparak yapılan ikram, kişinin mükemmel bir iman sahibi olduğunun delillerinden biridir.
Cafer bin Muhammed (r.a.); "Dostlarınızla sofraya oturduğunuzda oturmayı uzatın. Çünkü bu sofra başı, ömrünüzün Allah huzurunda hesabını vermeyeceğiniz bir parçasıdır." diyor. Hasan-ı Basrî (Allah rahmet etsin); "Kişi kendisine, aile efradına, anne ve babasına yedirdiği yemekten mesuldür. Nereden kazandığının hesabını verecektir. Yalnız dost ve ahbaplarına yedirdiğinden mesul değildir. Allahu Teâlâ bunu sormaktan hayâ eder." demiştir.
Abdullah bin Ömer (r.a.); "İyi ve bol azık alarak yolda arkadaşlarına ikram etmek, kişinin şeref ve mürüvvetindendir." buyurdu. Sahabe-i kiram; "Bir sofrada toplanmak, ahlâkî faziletlerdendir." derlerdi. Onlar, Kur'ân okumak için bir araya toplanır ve sonunda bir şey tatmadan yâni hafif bir şey yemeden ayrılmazlardı. Denildi ki bazı dostların böyle samimiyet havası içinde toplantılar tertip etmeleri, dünyalık değil, âhiret işidir.
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin misafirsiz sofrasının olmadığı bilinmektedir. Sohbetlerini de sofrasını da gönlünü de daima dostlarına açmıştır.
Ayet-i kerimede; "Size rızk ettiklerimizin iyilerinden yiyin." buyurulmuştur. Ebû Süleyman Dârânî; "Yemeklerin iyisini yemek, Allahu Teâlâ'nın rızasını celbeder." demiştir. Bütün bu tayyibât, temiz ve iyi yemekler, bir de soğuk su içmek ve sonunda ılık su ile elleri yıkamakla tamamlanır.
Me'mûn; "Buzlu su içmek, Allah'a şükrü gerektirir." dedi. Ediplerden biri; "Dostlarını davet edip onlara koruk aşı ve borani yedirip bir de soğuk su içirdin mi işte ziyafeti tamamlamış oldun." demiştir. Bir ziyafette fazla masraf eden hane sahibine, hekimin biri; "İyi pişmiş ekmeğin, keskin sirke ve bir de soğuk suyun bulundu mu kâfi, bu masraflara hiç de lüzum yoktu!" dedi.
Hulûsi Efendi Hazretleri, her zaman dostlarına ikram etmeyi çok severdi. Bizim de büyüklerimizi örnek alarak dostlarımıza ikramlarda bulunmamız elzemdir.
Editör
YazarEl-Berr: Kullarına Karşı Şefkatli, Onlara İhsanda Bulunan ve İyiliği Bütün Mahlûkatına Yaygın OlanYüce Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan el-Berr, "iyilik eden, va'dini yerine getiren" demek...
Yazar: Editör
Mahremiyet, en temel anlamıyla kişilerin özel alanlarını koruma hakkıdır. Bu kavram, ailede öğrenilir ve toplumda önemli bir yere sahiptir. Aile içinde ve dışında mahremiyeti zedeleyecek davranışlar y...
Yazar: Editör
El-Afüvv: Çok Affeden, Çok BağışlayanAllah'ın en güzel isimleri arasında yer alan ‘el-Afüvv’; çok affeden, çok bağışlayan anlamındadır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim'de, "Hiç şüphesiz ki Allah, çok affedendi...
Yazar: Editör
Bel tutulması, ani ya da ters hareket sonrası bel bölgesinde meydana gelen travma, kas-tendon veya ligamen zedelenmesi ve ağır kaldırma gibi sebeplerin meydana getirdiği, günlük aktiviteleri yapmayı z...
Yazar: Nesibe AYDIN