Vakıf Kültürü ve Allah İçin İnsanlara Yardımcı Olmak
Bu fânî âlemde geçici dünya nimetleri Müslümanlar için bir imtihan vesilesidir. Hakiki mü’min, gönlünde dünyalığa bir yer ayırmadığı gibi, eline geçeni de Allah rızası için elden çıkarabilecek erdeme sahip olandır. Sevgili Peygamberimiz bir gün, dünya nimetlerinin aldatıcılığından bahsederek, kaygılarını şu şekilde dile getirir: “Sizin için korktuğum şeylerden biri de, Cenab-ı Allah’ın size vereceği dünyanın ziynet ve güzelliğidir.”
Peygamberimiz (s.a.v.), bir taraftan, zengin olup da infakta bulunan zengin Müslümanları övmüş diğer taraftan da hayır noktasında ihmalkâr davrananları her zaman uyarmıştır. Zenginliğin ancak infakla bir değer taşıdığını aksi takdirde sosyal ve manevî tehlikelere yol açabileceğini sık sık hatırlatan Peygamberimiz (s.a.v.), takvasız bir zenginliğin kişi üzerinde menfî etkilerinin olacağını her zaman hatırlatmıştır.
Yine bir seferinde sahabi Hz. Ebû Ubeyde b. Cerrah (r.a.), Peygamberimizin emriyle Bahreyn’den topladığı cizyeleri Medine’ye getirip Peygamberimize teslim etmişti. Mescid-i Nebevî’de sabah namazını kıldıktan sonra Hz. Ebû Ubeyde, oradan ayrılmıştı. Ne var ki; diğer yoksul sahabiler, bir türlü camiden çıkmıyordu ve Peygamberimizi izliyorlardı.
Rasûlullah (s.a.v.) da onlara tebessüm ederek baktı ve şöyle dedi: “Zannederim ki Ebû Ubeyde’nin geldiğini ve onun bir şeyler getirdiğini haber aldınız.” Sahabiler, “Evet, ya Rasûlallah.” dediler. Rasûl-i Ekrem, bunun üzerine onlara şu çarpıcı gerçekleri anlattı: “Sizi müjdelerim, hepiniz mesrur (mutlu) olacaksınız. Allah bilir ki ben sizin yoksulluğa uğramanızdan endişe etmem. Endişem, dünyanın sizden öncekilere açıldığı gibi size de açıldığı zaman sizin rekabete düşmeniz, eskiler gibi rekabetle meşgul olmanız, onlar gibi iğfal olunmanızdır.”
Peygamberimiz (s.a.v.), bu sözleriyle ümmetinin ileride maddî yönden refaha kavuşacağını müjdelemekle beraber, zenginliğin hırs ve rekabet gibi doğurabileceği değişik sosyal sapmaların manevî tehlikelerine de işaret etme ihtiyacı duymuştu.
Allah için seven, peygamberlerle, velilerle cennette beraber olmak isteyen her salih kul, mü’minlere Allah rızası doğrultusunda yardımcı olmalıdır. Bunun adı vakıf kültürüdür.
* Musa Tektaş
Editör
Yazar
Zü’l-Celâli Ve’l-İkrâm: Azamet ve Kerem SahibiZü’l-Celâli ve’l-İkrâm, “azamet sahibi, yüce ve noksan sıfatlardan münezzeh ve kemâl sıfatlarıyla muttasıf olmak” anlamında “azamet ve kerem sahibi” demek...
Yazar: Editör
Amr bin Abese, herkesin putlara taptığı bir sırada o, putlardan nefret eder, Yaratıcı’nın birden fazla olamayacağını düşünürdü. Amr, içindeki boşluğu dolduracak bir din arıyordu. Bir gün ehl-i kitapta...
Yazar: N.Nida DURAN
Muzaffer: Zafer Kazanan, Üstün Olan (s.a.v.)Sevgili Peygamberimiz’in mübarek ism-i şeriflerinden biri de “Muzaffer”dir.Hz. Muhammed (s.a.v.)’in zaferleri, hem İslâm tarihinin hem de insanlık tarihinin...
Yazar: Editör
Yüce Rabb’imiz insana; gurur, kibir ve kendini beğenmeyi yasakladığı gibi, bencil bir hayatı da istemiyor. İnsanların diğerkâm olmasını arzu ediyor ve hizmet eden mü’minlere büyük mükâfatlar vaat ediy...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ