Abdullah Bin Cübeyr (ra)
Hz. Abdullah, İkinci Akabe Biatı’nda bulunmuş, hicret ettiği takdirde Rasûlullah’ı hayatı pahasına koruyacağına dair söz vermişti. Putları hiç sevmezdi. Sehl bin Hüneyf (ra.) ile birlikte geceleyin müşriklere ait tahtadan yapılmış putları kırarlar, yakmaları için sahabilere getirirlerdi.
Hz. Abdullah, İslâm’ın kahraman bir mücahidiydi. İyi ok atardı. Peygamberimiz (sav.)’e itaatte kusur etmezdi. Peygamberimiz (sav.) bunu bildiği için Uhud Savaşı’nda onu 50 kişilik okçu birliğinin başına kumandan tayin etti. Okçulara da şu tavsiyede bulundu:
“Bizi arkamızdan koruyunuz, sakın yerinizden ayrılmayınız! Bizim öldürüldüğümüzü görseniz de yardımımıza koşmayınız. Ganimet topladığımızı görseniz de bize katılmayınız. Kuşların bizi kapıştığını görseniz de ben size haber göndermedikçe sakın yerinizden ayrılmayınız. Siz yerinizde durmazsanız biz galip olamayız.”
Peygamberimiz, bu emrini bir defa daha tekrarladı. Sonra da bunu tebliğ ettiğine dair Allah’ı şahit tuttu. Biraz sonra da savaş başladı. Başlangıçta İslâm ordusu büyük bir galibiyet elde etti. Müşrikler kaçışmaya, Müslümanlardan bir kısmı da ganimet toplamaya başladılar. Bunu gören okçulardan bazıları: “Ne duruyorsunuz?! Allah, düşmanı bozguna uğrattı. Kardeşleriniz ganimet topluyor. Siz de ganimet toplayınız.” diye bağırmaya başladılar.
Başta kumandanları Abdullah bin Cübeyr (ra.) olmak üzere içlerinden çok azı, Rasûlullah’ın emirlerini hatırlatarak bunun doğru olmadığını, Allah’a ve Rasûl’üne itaat etmek gerektiğini söyledilerse de dinletemediler. Diğerleri:
“Biz, vallahi gidip ganimetten nasibimizi alacağız.” dediler. Ve vazifelerini terk ederek ganimet peşine koştular. Hz. Abdullah’la birlikte 10 kişi sebat etti.
Halid bin Velid, o sırada henüz Müslüman olmamıştı. İyi bir kumandandı. Savaş taktiklerinde çok başarılıydı. Okçular orada bulunduğu müddetçe muvaffak olamayacaklarını biliyordu. Önce okçuların tamamen susturulması gerektiğine inanıyordu. Tepenin gerisine çekilerek, okçuların bir açığını yakalamak için fırsat kollamaya başladı. Çoğunun tepeyi terk ettiğini görünce de hemen harekete geçti. Abdullah bin Cübeyr (ra.), müşrik süvarilerinin üzerlerine geldiğini görünce, yanında kalan 10 sahabiye, açılıp yayılmalarını, düşmanı öyle karşılamalarını emretti. Mücahitler saf hâlinde dizildiler, müşrikleri oka tuttular.
Hz. Abdullah büyük bir mahcubiyet içerisinde düşmana ok atıyordu. Tepeyi terk eden okçuların mesuliyetini bütün ağırlığıyla üzerinde hissediyordu. Bir ara düşmana atacak ok kalmadığını gördü. Mızrağıyla hücuma geçti. Birkaçını yaraladı. Mızrağı kırılınca kılıcını sıyırdı. Kanının son damlasına kadar müşrikleri oyalamak istiyordu. Neticede müşrikler vücudunu delik deşik ettiler. Böylece Abdullah bin Cübeyr (ra.), ölüm pahasına Rasûlullah’ın emrini yerine getirmiş ve şehadet mertebesini kazanmıştı.
N.Nida DURAN
YazarÂdem Peygamber’den bugüne kadar,Yeryüzünde tüm insanlar kardeşiz.Kucaklaşacağız mahşere kadar,Her ülkede tüm insanlar kardeşiz.Dostunu yaralar dosttan gelen taş,Dünya baki değil, nedir bu telaş?Kavgal...
Şair: Rabia BARIŞ
Hicret’in 10. yılıydı... Mekke fethedilmiş, İslamiyet daha geniş kitlelere yayılmıştı.İslam’ın kurtarıcı eli Becileoğullarına da ulaşmış, 150 kişilik bir heyetle Medine’nin yolunu tutmuşlardı. Cerir b...
Yazar: N.Nida DURAN
Mekke’de hidayete yol bulanlar Hz. Peygamberimiz’in etrafında toplanıyordu. Müşrikler ise bu gidişten endişeleniyorlardı.Bir gün Mekke’de bir sokak başında müşriklerin ileri gelenleri Muhammed (s.a.v....
Yazar: N.Nida DURAN
Hz. Dıhye, Medineliydi. Asıl ismi “Dıhye bin Halife” idi. Fakat o, “Dıhyetü’l-Kelbî” ismiyle meşhur olmuştu. Sima olarak ashâbın en güzel olanıydı. Cebrail birkaç defa Peygamberimiz’e onun suretinde g...
Yazar: N.Nida DURAN