Patlıcan Dolma
Dedemin Bursa’daki asker arkadaşının evine gitmek üzere yola çıktık. Dedem arabayı kullanırken çok keyifliydi. Yolda hep anlatıyordu.
“Bizim Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerimizde çeşitli sebzeler yetiştirilir. Bilecik, Bursa, Balıkesir ve Çanakkale sebzelerin en çok yetiştirildiği yerlerdir. Ege’de de, İzmir, Aydın, Manisa’da çok sebze üretilir. Adana’nın arazisine Çukurova denir. Bizim tarım ürünlerimizin en çok üretildiği yerlerdendir burası da.”
Dedem anlattıkça ben seviniyordum. Demek ki pazarlardan, marketlerden aldığımız onca sebze bu bölgelerde yetişiyordu.
Dedem anlatmaya devam ediyordu: “Sebze deyince akla domates, biber, fasulye gelir. Bamya, salatalık, kabak gelir. Enginar, soğan, pırasa, ıspanak gelir. Gelir oğlu gelir.”
Yol alıp gidiyorduk. Dedem nihayet arabayı bir köy evinin önünde durdurdu. Arabayı evin önüne park etti. Kornayı çaldı.
Dedem devam ediyordu. Eliyle evin önündeki bahçeyi gösterdi.
“Ve de patlıcan gelir. Şu gördüğün bitkiler var ya. İşte onlar patlıcan.”
Bahçe patlıcanlarla doluydu. Patlıcanlar yarım metre veya bir metre uzunluğunda bitkilerdi. Her patlıcan bitkisinin dallarında da patlıcanlar vardı. Kiminde iki-üç, kiminde daha fazla patlıcan vardı. Yeşil yapraklar arasında görünen siyah renkli patlıcanlar ne güzel bir manzara ortaya çıkarıyorlardı.
Bu sıra dedemin asker arkadaşı evinden çıkmış bize doğru yaklaşıyordu.
“Sinancığım, kardeşim. Hoş geldin.”
“Hoş bulduk Bahtiyar’ım. Hoş bulduk.”
“Yoldan geldiniz aç ve yorgunsunuzdur. İçeri buyurun. Sofrayı da kurmuştuk zaten.”
Bana seslendi Bahtiyar amca:
“Sen de hoş geldin yavrum.”
“Hoş bulduk amca.” dedim. Bahtiyar Amca’nın elini öptüm.
“Benim torun Hasan.” dedi dedem.
“Anladım.”
İçeri girdik. Odada bir yer sofrası kurulmuştu. Sofrada da yiyecekler vardı.
“Bir şeyler hazırladık. Ama sana patlıcan dolması yaptırdım. Bilhassa yaptırdım. Çok severdin sen.”
“Sağ olasın Bahtiyarım, sağ olasın. Patlıcan dolmasına bayılırım.”
“Mercimek çorbası yaptırdım. Ispanaklı gözleme yaptırdım. Askerdeyken Uşaklı Kenan’ımız vardı. Uşak’ta böyle gözlemelere bükme derlermiş. Hatırladın mı Kenan’ı?”
“Unutmadım ki hatırlayayım.”
“Onlar ıspanaktan börek de yaparlarmış.”
“Anlatırdı Kenan.”
“Hadi bakalım. Yemekleri bekletmeyin.”
Yemeklerden yemeye başladık. Bahtiyar Amca anlatmaya devam ediyordu.
“Patlıcan deyip geçmeyin ha. Ondan çok yemek yapılır. İmambayıldı, musakka, güveç, karnıyarık, kızartma. Neler neler…”
“Közlemeyi unutma ha. Odun közünde közlenmiş patlıcan ne de güzel olur.”
“Bir de dolma tabiî. Az kalsın unutuyorduk. Patlıcan dolması.” Bahtiyar Amca bana döndü. “Bu dolmalar bahçede gördüğün patlıcanlardan yapıldı Hasan.” dedi.
“Çok güzel.” dedim.
Dedem; “Patlıcan dolması unutulacak yemek mi yahu?” dedi.
Yemeğe devam ediyorduk.
“Bak Sinancığım. Patlıcanla alakalı bir dörtlüğüm var.”
“Söyle o zaman, ne duruyorsun?”
“Sahanda duruyor patlıcan dolma
İmambayıldıdan uzakta olma
Musakka, güveçten hiç ayrı kalma
Şu karnıyarığın lezzetine bak.”
Mustafa AKGÜN
Yazar
Sevgili çocuk dostlarım;Çiftlikte yine hareketli günler var. Hafize Teyze bahçenin bir köşesine üzerinde tren araba, gemi resimleri olan kocaman bir halı serdi ve çok sayıda eğlenceli minderler koydu....
Yazar: Raziye SAĞLAM
Taptuk Emre dergâhı Yunus Emre’nin yetiştiği dergâhtır. Dergâhın başında Taptuk Emre bulunmaktadır.Moğolların en azgın oldukları zamandır. Taptuk Emre Dergâhı’na bir gece baskın yaparlar.Ancak dergâht...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Ramazan günüydü. Annesi Bilal’e mutfaktan seslendi:“Oğlum Bilâl, biraz gelir misin?”Bilal salondaki koltuklardan birine oturmuştu. Orucun verdiği bitkinlikle sessiz ve hareketsiz duruyordu. Annesinin ...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Ali ve Burak yayladaki ormanda dolaşıyorlardı. Ali daha önce bu Güllü Yayla’ya defalarca gelip gitmişti. Kendi yaylalarıydı. Dolayısıyla çevreyi iyi biliyordu. Burak ise ilk defa geliyordu.Bir ara önl...
Yazar: Mustafa AKGÜN