Camgöz ve Koyunların Kırkılması
Sevgili çocuk dostlarım;
Hafize Teyze, İyilik Vakfı’nı kurduktan sonra sizin de bildiğiniz gibi köyün çocuklarının rol aldığı bir oyun sahneye koydu ve ardından kermes yapıldı. Şimdi de büyük bir bina arıyorlar. Zeliş binayı ne yapacağını sorduğunda, aldığı cevap karşısında hem çok sevindi hem de duygulandı. Nedeni ise Hafize Teyze’nin kimsesi olmayan çocukların yaşayacağı bir yetimhane açmak istemesi. Hatırlarsanız Zeliş de böyle bir yetimhanede büyümüştü. Zeliş;
- Babaanne ne güzel bir haber bu. İnşaallah yetimhaneyi bir açalım, ben de gece gündüz çocukların yanında olmaya çalışırım.
- Zaten sizin yardımınız olmadan ben tek başına yapamam ki tatlım. Hatta Uzun Kulak ile Camgöz’e bile iş düşecek.
Hafize Teyze’ye nasıl yardım edeceğimizi bilmiyoruz ama böyle demesine çok sevindik. Koşarak yanına gittik. O da gülerek başımızı okşadı.
Hafize Teyze bu düşüncesini gerçekleştirmek için her sabah kalktığı gibi Rüzgâr’a biniyor ve görüşmeler yapmaya gidiyor. Bunların dışında çiftlikte yoğun bir iş daha var ki; izlemesi çok eğlenceli. Ne olduğunu merak mı ettiniz? Hemen söylüyorum: Koyunların kırkılma zamanı gelmiş.Yaz sıcakları başlamadan, daha iyi gelişmeleri için her sene bu zamanlarda koyunlar kırkılırmış. Çiftliğin kâhyası koyunları kırkarken, biz de keyifle onu izliyoruz. Koyunların bazısı kırkılırken yerinde duramıyor ama kâhyanın elinden de kurtulamıyor tabi. Sık ve uzun tüyleriyle iri görünen koyunlar, kırkıldıktan sonra çok zayıf ama sevimli görünüyorlardı. Kâhya bütün koyunları kırktıktan sonra Karbeyaz’ın eksik olduğunu gördü. Bütün çiftlik arandı ama Karbeyaz yoktu. Uzun Kulak;
- Camgöz sabah ben Karbeyaz’ı gördüm. Atlas’ların çiftliğine doğru gidiyordu.
-O zaman kesin ordadır. Zaten Atlas ve Esma buraya geldiklerinde de peşlerinden hiç ayrılmıyor.
Uzun Kulak’la beraber koşarak Atlaslara gittik. Ömer’le Zeliş de arkamızdan geldiler. Atlas’ın çiftliğine gidince Uzun Kulak kuvvetlice havladı. Onu duyan çocuklar ve Karbeyaz koşarak geldiler. Esmacık Karbeyaz’ın boynuna bir önlük takmış, bir tabağa da patlamış mısır koymuş, bebek gibi ona patlamış mısır yediriyordu. İkisinin de hali o kadar komikti ki; gülmekten kendimizi alamadık. Ömer;
-Esmacık Karbeyaz’ın kırkılması lazım. Siz de gelin kırkıldıktan sonra mısırını yemeye devam edebilir.
Az sonra küçük koyun kırkıldığında Esmacık önce tanıyamadı onu ama Karbeyaz yanına gelip ağzını uzatarak “Meee!” diye mısır isteyince anladı onun olduğunu.
-Sen ne sevimli olmuşsun böyle ama hiç yünün kalmadığı için üşüyebilirsin, dedi ve hırkasını çıkarıp koyuna giydirmeye çalışırken hepimiz kahkahalarla güldük.
Görüşmek üzere çocuklar, hoşçakalın…
Raziye SAĞLAM
YazarEs-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin sevgili eşi Hacı Naciye Hanımefendi’yi, ya da cümlenin dediği gibi, Hacı Validemizi bir nisan gününde ebedi yolculuğuna uğurladık. Hayatımda o kadar müstes...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Sevgili çocuk dostlarım;Çok hareketli günler içindeyiz. Öğleden sonra, yakınımızdaki ormandan birden alevler yükselmeye başladı. Alevleri görünce Uzun Kulak’la birbirimize baktık ve aynı anda;“Ormanda...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Her başlangıç aslında bir 'bitiş'in habercisidir. Baharda çiçekler rengârenk açar, sonbaharla birlikte solar. Solan umutlar değildir asla, onlar yeni baharları, yeni başlangıçları bekler...Her doğanın...
Yazar: Esra Elif ŞAHİN
Ben sekiz yaşındayken, Vefa’dan Fatih’e, otuz altı dairelik büyük bir apartmana taşınmıştık. Komşularımızın çoğu Karadenizli olduğu için, bizim adımız Malatyalılardı. İlk tanışırken, komşumuz Hafız Ha...
Yazar: Raziye SAĞLAM