Cephane Taşıyan Çocuklar
Millî Mücadele yıllarında Karadeniz’den Ankara’ya tek güvenli ulaşım İnebolu’dan sağlanıyordu. 9 Haziran 1921’de Karadeniz’in bu küçük liman kasabasında yine destansı kahramanlıklar yaşanmıştı. Bugünün, o sırada dokuz yaşında bir ilkokul öğrencisi olan Nevzat için de özel bir anlamı vardı.
Nevzat’ın okulu, denize inen yamacın üzerindeydi ve bir kartal yuvasını andırıyordu. Hocası ara sıra sınıfın penceresinden Kerempe Burnu’nu gözlüyordu. Bir süre sonra büyük bir heyecanla ayağa fırladı:
- Çocuklar, vapur göründü. Haydi, vapuru karşılayalım!
Beklenen gemi sahile yaklaşmıştı. Nevzat ve okuldaki çocuklar, yamaçtan sahile koştu. Anadolu’da çarpışan Mehmetçiklerimize ulaştırılacak cephaneler, vapurdan teknelere boşaltılacaktı. Sahil, adeta bir bayram yeri gibiydi. Memleket ve bağımsızlık aşkıyla dolu kahraman İnebolularda, o gün ayrı bir sevinç vardı.
Gemi, sahilden bir mil açıkta demirlemişti. Herkes yarı beline kadar suya daldı. Bu arada yağız yüzlü ve cesur bir İnebolu kayıkçısının gür sesi duyuldu:
- Haydi, kürek başınaaa!..
Bir anda yüzlerce kayık denize açıldı ve dalgalarla boğuşmaya başladı. Cephane sandıkları büyük zorluklarla kayıklara boşaltıldı. Bir cephane sandığını omuzlayan, dik yamaçlara doğru ilerliyordu. Bu sırada bir çelimsiz çocuk, sandala yürüdü ve gözlerini iri yapılı kayıkçıya çevirerek şöyle dedi:
- Koy amca sırtıma koy...
Sırtına konulmasını istediği ağır bir top mermisiydi. Kayıkçı itiraz etti:
- Yavrum, sen bunu taşıyamazsın, hadi bırak!
Gururu kırılan çocuk, kendisinden beklenmeyen bir ses tonuyla kayıkçıya çıkıştı:
- Koy omzuma, sen karışma! Bu, sekizinci seferim...
Biraz sonra düşman gemileri ufukta göründü ve sahile yaklaştı. İnebolular bir taraftan düşmanı oyalarken, öbür taraftan da tellallar şöyle bağırıyordu:
- Ey ahali, düşman bir saat sonra bizi bombalayacak... Son cephane sandıklarını omuzlayın!..
Düşman gemileri ağır toplarını İnebolu’ya çevirdi ve kasabayı bombalamaya başladı. Yer gök inledi, sahil boyunca uzanan tepeler alev alev yanmaya başladı. Ancak kimsenin yılgınlık göstermeye niyeti yoktu. Bütün İneboluların kalbinden geçen ortak düşünce şuydu:
- Şükürler olsun cephanemizi taşıdık. Ölsek de gam yemeyiz!
Dumanlı dağ başlarında çelimsiz vücutlarıyla kağnılar yürüten, yabani otlar ve meyvelerle beslenip günlerce aç ve uykusuz kalarak Anadolu’da yakılan bağımsızlık ateşine cephane taşıyan İnebolu’nun kahraman çocukları, kendi geleceklerini minik elleri ve yürekleriyle işte böyle hazırladılar...
İsmail ÇOLAK
YazarMüslüman bilim insanları, mekanik teknoloji’nin gelişimine hatırı sayılır katkılar sundular. Daha 9. yüzyılda, robotik âletlerin ilk numûnelerini Benî Musa Kardeşler ortaya koydular. Onların çalışmala...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Her başlangıç aslında bir 'bitiş'in habercisidir. Baharda çiçekler rengârenk açar, sonbaharla birlikte solar. Solan umutlar değildir asla, onlar yeni baharları, yeni başlangıçları bekler...Her doğanın...
Yazar: Esra Elif ŞAHİN
Bilim tarihinin erken dönemlerinden itibâren pek çok İslâm âlimi, yaptıkları çalışmalarla adlarından söz ettirmişlerdir. Birçok bilim dalının temellerinin atılmasında, ilmî ve kültürel alanlarda mühim...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Çanakkale’nin köylerinden her gün bıyığı henüz terlememiş, çocuk denilebilecek yaştaki yüzlerce genç, savaşa katılmak üzere birliklere katılıyordu. Kısa süreli bir eğitimden sonra bölük bölük cepheye ...
Yazar: İsmail ÇOLAK