Vefâ Şiârın Olsun
“Kula vefası olmayanın Hakk’a vefası olmaz.” diyor Mevlâna Hazretleri. Arkasından Hz. Ali’nin tüm insanlığa ders niteliğindeki aydınlık sözü geliyor akıllara; “Kimseden vefa görmesem de vefa göstermeye devam edeceğim.”
Dilimize Arapçadan geçmiş olan vefa kelimesi, Türk Dil Kurumu’na göre; sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı anlamına geliyor. Arapça anlamı ise sözünü tutma, borcuna sadık olma, görevini yerine getirme anlamlarına gelmektedir. Kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olsa da tarihte en eski kaynaklarda 1300 yılından önce Atabetü’l-Hakayık’ta ilk defa yazılı olarak kullanılmıştır.
Bir beyitlerinde Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.) şöyle buyurmuştur:
"Keremdir sevdiğim hüsnünce uşşâka vefâ kılmak,
Sana lâyık mıdır terk-i vefâ kılmak cefâ kılmak."
(Ey sevdiğim! Âşıklara güzelliğince vefa kılmak keremdir. Vefayı terk edip eziyet etmek sana yakışır mı?)
Bu beyitten de anlaşıldığı gibi, vefalı olmak bir keremdir. Aslolan, sevgiliye duyulan vefadır. Vefa insanın en güzel olgunluğudur ve bu hasleti terk etmek kişinin kendisine yapacağı en büyük zararlardan biridir. Hem ne demiş Ahmet Telli; “Gökyüzüne mavi ve insana en çok vefa yakışıyor.”
“Aşk ateşinden dünyada sıcaklıklar vardır. Aşkın vefa sütünden cefa bile yumuşar.” diyor Hz. Mevlâna. Sevgiliye duyduğumuz bağlılık ve muhabbet bize verilmiş olan imtihanları dahi kolaylaştırır. Çünkü vefa öyle bir şeydir ki ancak işimize kolaylık, yolumuza aydınlık, derdimize derman olur niteliktedir. Sevgiliye duyulan ahde vefa aslında şifadır.
Vefa yalnızca eşe, dosta, arkadaşa duyulmaz. Vefa, sevgi duyduğumuz her şeyedir. Belki bir anıya, belki bir insana, belki de vatana… Kendimizi neye bağlı ve neye sevgi dolu hissediyorsak vefa onadır. Aynı Peyami Safa’nın Fatih Harbiye kitabında geçtiği gibi; “Bir vatanı üç beş adamın vefası kurtarırdı.” Değil mi ki 15 Temmuz’da da cennet vatanımızı kurtaranlar vefalı şehitlerimizdi.
Bir de vefakâr kelimesi vardır ki o da dilimize Arapçadan geçmiştir. Vefakâr kelimesinin kökü ‘vefa’ Arapça, ‘kâr’ ise Farsçadır. Vefalı olan, sevgisi geçici olmayan hakikatli kişiye vefakâr denir. Ancak her sevgi hisseden ya da her muhabbet duyulan kişi vefakâr değildir.
Ahmet bin Kays’ın dediği gibi; “Cömertlik olmayınca malın, vefa olmayınca arkadaşın hayrı yoktur.” Vefakâr insanlarla olmak gerek. Bigânelerden uzak durup aşinalara muhabbetle bağlanıp kalbimizi vefalı kalplere açmak gerek çünkü Hz. Mevlâna diyor ki; "Vefasızlara gitme, onlar birer yıkık köprüdür."
Tüm bunların yanında vefalı insan için “İftihar duyarak sadık ve vefakâr bir ömür sürmektedir.” diyor Refik Halit Karay da… Bu hakikat gerçekten iftihar duyulacak bir durumdur. Çünkü seven insana yakışan vefadır. Fakat her seven insan da vefakâr olamamıştır.
Buradan çıkarmamız gereken ders, sevgiyle bağlı olduğumuz muhabbet duyduğumuz o sevgiliye vefakâr olup her adımımızda dahi onu kalbimizle zikredip hissetmek, vefasızlıkla sırt dönmenin yalnızca bize zararı olacağını bilmektir. Çünkü asıl gerçek Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin beyitlerinde geçmektedir.
“Vefâ şiârın olsun.” Şiar yol demektir. Umulur ki bizler vefakâr insanlar olalım, vefa da yolumuzu aydınlatan ışık olsun. Vefa şiarımız olsun…
H. İklil ABBASOĞLU
Yazar"İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektirSen kendini bilmez isen, ya nice okumaktır."Anadolu Türkçesini yoğurup şiir dili hâline getiren büyük ozan, Türkçe şiirin öncüsü, mutasavvıf ve halk şa...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Edebiyatımız ve şiir gülşenimiz renk renk açan çiçeklerimizle süslüdür. Edebiyat bahçesinin en güzel ve en görkemli çiçeği mutlaka güldür. O da Sevgili Peygamberimizin remzi, onun sembolü olduğu için ...
Yazar: Editör
“Derdinle hemdem olmayan bir kimseye, ne gönlün yanışı tesir eder ne de sazın iniltisi.” diyor Yavuz Sultan Selim bir şiirinde.Kula bir hemdem gerek. Hatta bize güzel demler getirecek bir hemdem gerek...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Ülke olarak bir seçimi daha atlattık. Bunu yazarken amacımız elbette ki siyaset yapmak değil. Zira oy zamanı gelince herkes aklını, fikrini kullanarak oy verir. Seçimlerin sonunda hükûmeti kuranlarla ...
Yazar: Raziye SAĞLAM