Taş Taşımadık Ama Yorulduk
Bazen kendimizi çok bitkin hissederiz.
Adım atacak hâlimiz kalmaz.
Sırtımızda, sanki günlerce taş taşımışız gibi bir yorgunluk vardır.
Oysa dönüp baktığımızda, bu kadar yorulmamızı gerektirecek bir durum yoktur ortada.
Bu his, çoğu zaman teşhis edemediğimiz, görünmeyen bir yorgunluktur.
Bedenimizden çok, ruhumuzda hissederiz.
Ve fark etmeden bu durum, aileye de sirayet eder.
Evdeki enerji düşer, konuşmalar azalır; gergin bir hava sarar dört bir yanı.
Çocuklar da bu atmosferden nasibini alır; bazen tansiyon yükselir, bazen de sessizlik büyür.
Günün sonunda herkes, mutsuz bir şekilde kendi içine çekilir.
Peki, nedir bu ağırlığın sebebi?
Neden bu kadar yorgun hissederiz?
Çoğu zaman içimizde biriktirdiğimiz, söylenmemiş cümlelerdir sebep.
Karşılık bulmamış çabalar, görülmeyen emekler, fark edilmemiş duygular…
Elbette aile içinde çoğu şeyi karşılık beklemeden yaparız.
Ama bazen, içten bir teşekkür, yorgunluğumuzun fark edilmesini, sessizce söylenen bir “İyi ki varsın.” cümlesini duymak isteriz.
İşte o zaman, beklediğimiz şey gelmediğinde bunu dile getirmek yerine, davranışlarımızla ima ederiz.
Umudumuz, karşımızdakinin hâlimizden anlamasıdır.
Ama çoğu zaman bu imalar da işe yaramaz.
Anlaşılmadığımızı düşündükçe öfke patlamaları yaşayabiliriz.
Sonra geri çekilir, içimize kapanırız.
Yorgunluğumuz katbekat artar.
Oysa Rabb’imiz, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
“Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” (İnşirah Suresi, 6)
Bu döngüyü kırmanın en güçlü yolu, açık iletişimden geçer.
İnsanların bizim aklımızdan geçenleri okumasını beklemek yerine, dile getirmeli; kırgınsak söylemeli, ihtiyaçlarımızı ifade etmeliyiz.
Ve bu durum elbette ki tek taraflı olmamalı.
Tıpkı bizim duyulmak istediğimiz gibi, biz de karşımızdakini gerçekten duymalıyız.
Bize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkasına yapmamalı, yapılmasını istediğimiz şeyleri de önce biz göstermeliyiz.
Bunları yapabilmek için öncelikle ihtiyacımız olan şey, güzel bir üslup ve samimi tavırlardır.
Atalarımızın dediği gibi:
“Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır.”
Çünkü doğru bir üslubun açamayacağı kapı neredeyse yoktur.
Empati ve iletişim, ruhun yorgunluğunu hafifletmenin en güzel yoludur.
Çünkü bazen kavga olmadan da yıpranır insan.
Her şey dışarıdan yolundaymış gibi görünse de içeride sessizce büyüyen bir huzursuzluk vardır.
Oysa bu yükü taşımak zorunda değiliz.
Konuşarak, anlayarak ve anlaşılmayı isteyerek bu görünmeyen yorgunluğu omuzlarımızdan indirebiliriz.
Konuşulmayan yorgunluklar, zamanla kırgınlığa, mesafeye, suskun evlere dönüşür.
Aile dediğimiz şey, yalnızca aynı çatı altında yaşamak değil; birbirinin yükünü fark edebilmektir.
Bazen omuza dokunmak, bazen sessizce bir bardak çay uzatmaktır.
İşte o zaman, her şey biraz daha yoluna girer.
Gülşen CANPOLAT
YazarSultan V. Murad’ın, henüz şehzade iken, eşi Şayan Kadınefendi’den doğan büyük kızıdır. Doğum tarihi 5 Nisan 1870’tir. Hatice Sultan, babasının padişah olduğu 1876 yılında, 6 yaşındaydı. 93 gün de olsa...
Yazar: Bengisu HAYAT
Filistin toprakları, yalnızca savaş ve siyasetin değil, aynı zamanda ezber bozan kadın portrelerinin de sahnesidir. Tam da bu noktada, kadınlar ikiye ayrılır dersek abartmış olmayız: Filistinli kadınl...
Yazar: Gülşen CANPOLAT
Gönül/kalp imanın ve sevginin mahallidir. Gönüllere sevgi, şefkat ve merhametle girilir. Yeni bir teklifle, iş ve durum değişikliği ile karşılaşan insanın önce ikna edilmesi gerekir. Akıl, ikna olmada...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Bir çağı, kapatıp, bir çağı açtın,İstanbul Fatih’i sen büyük sultan.Bizans surlarına karadan uçtun,İstanbul Fatih’i şanlı Komutan,Gönüller sultanı sen büyük Sultan.Beş yüz elli yılın verdiği hızla,Kor...
Şair: Rabia BARIŞ