ŞEMS-İ SİVÂSÎ’NİN OSMANLI PADİŞAHLARINA DÂİR FARKLI BİR DEĞERLENDİRME USÛLÜ
Şems-i Sivâsî, Osmanlı’nın ekonomik, siyasî ve ilmî açılardan gücünün zirvede olduğu XVI. yüzyılda yaşamış bir sûfîdir. Sivâsî, Halvetiyye Tarikatı’nın dört ana kolundan biri olan “Şemsiyye”nin kurucusu ve geride büyük bir ilmî miras bırakan gayretli bir ilim adamıdır. O, eserlerinde dönemindeki Osmanlı sultanlarının bazı ahlakî özelliklerini zikretmiş ve onlara dua etmiştir. Osmanlı Dönemi’nde birçok müellifin eserlerinde görülen bu yöntemin yanı sıra Sivâsî, sultanların isimlerinden hareketle onları, yaptıkları icraatları ve ahlakî meziyetleri üzerinden okuma gayreti içerisinde olmuştur.[1] Çalışmada Sivâsî’nin, eserlerini kaleme aldığı dönemlerin sultanlarına ilişkin bazı dualarına ve onlara dair alışılmışın dışındaki değerlendirme yöntemi olan sultanların isimleri üzerinden onları okuma adımlarına değineceğiz.
Süleymân-ı Zamân: Kânûnî Sultan Süleymân
Kânûnî’nin tahta çıktığı yıl Zile’de dünyaya gelen, onun döneminde temel ve ileri derecedeki ilmî adımlarını atan Sivâsî, yine Sultan Süleyman Dönemi’nde Sivas’a hicret etmiş ve burada vaaz ve irşâd hizmetleriyle meşgul olmaya başlamıştır. Kânûnî Dönemi’nde dört eser kaleme alan Şemsüddîn Efendi,[2] Kânûnî’yi tevhid mührü ile donanmış bir sultan ve küffarı dize getiren bir idareci olarak tarif etmiştir.[3] Sivâsî’ye göre Kânûnî, cihad meydanlarında cengâver bir komutan, ehl-i hâle gerekli imkânları sağlayan bir şefkat pınarı, ilim ehline hürmet edip onlara destek olan bir hayırsever ve cesur bir devlet adamıdır.[4] Şems-i Sivâsî, Kânûnî’de Hz. Ebubekir’in sıdkının, Hz. Ömer’in adaletinin, Hz. Osman’ın hayâsının, Hz. Ali’nin ilim ve cesaretinin tecellî ettiği görüşündedir.[5]
Sivâsî, bu güzel hasletlerinden dolayı Kânûnî’ye cihan durdukça durması, muradına nâil olması, kalbine gam gelmemesi, düşmanına korku salması, bahtının açık olması, güzel ahlakını sürdürebilmesi ve İslâm sancaktarlığını elinde tutabilmesi için dua etmiştir.[6] Yine o, Sultan Süleymân’a Kur’ân ile yoldaş olması, evliyâ ile yol bulması, Hızır ile işlerini yürütmesi, dualarının kabul olması, Hakk’ın ondan razı olması, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şefaatine nâil olması, başarıya ulaşması, ilmi rehber edinip adaleti yayması ve istikâmet üzere işlerini sevk edebilmesi için de dua etmiştir.[7]
Sivâsî’nin Kânûnî’ye dair değerlendirmeler yaparken dikkat çeken tavrı ise onun isminden hareketle bazı değerlendirmelerini şekillendirmesidir. Sivâsî, Kânûnî Dönemi’nde kaleme aldığı “Süleymâniyye” adlı eserinde, eserin adının aynı zamanda Kânûnî’den de ismi olmasından hareketle,[8] Kânûnî’yi “Süleymân-ı zamân” olarak tanıtmıştır.[9] Şems-i Sivâsî, Kânûnî’nin ismindeki beş harfi ve sahip olduğunu söylediği beş özelliği ise şu şekilde dile getirmiştir: Kânûnî’nin “Süleymân” ismindeki “Sîn” harfi “Selâmet”e, “Lâm”, “Yardım bayrağı”na, “Yâ”, “Yümm/Kuvvet/Uğur/Bereket”e, “Mâ” “Düşmanı nefy”e, “Nûn” ise “Hakk’ın nusreti”ne işarettir.[10] Sivâsî’nin bu yöntemi, kendisi gibi o dönemde eser kaleme alan müelliflerin eserlerinde pek de rastlanmayan bir tavırdır.
Adı “Selîm”, Zâtı “Selîm” Padişah: II. Selîm Hân
- Selîm Dönemi’nde Sivâsî, sadece “Umdetü’l-hüccâc” adlı eserini kaleme almıştır. Eserin girişinde padişaha dua geleneğine uygun olarak II. Selîm’e dua eden Şems-i Sivâsî, onu kullar içerisinde Hak için çalışan, düşmana dünyayı dar eden, mazlumların umudu, zalimlerin korkulu rüyası, ehl-i sünnet savunucusu ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’e hizmeti şiar edinen bir sultan olarak tanıtmış ve ona bu güzelliklerini sürdürebilmesi için dua etmiştir. Sivâsî, Kânûnî örneğinde olduğu gibi, II. Selîm’in de isminden hareketle şu şekilde bir duayı eserinde zikretmiştir:
Nâm-ı meymûnı gibi yâ ze’l-metîn,
Hoş selîm et zâtını verme mehîn.[11]
Duacısı “Akşemseddin” Olan İstanbul Fatih’inin Adını Taşıyan ve Duacısı “Kara Şems” Olan Sultan: III. Mehmed Hân
Şems-i Sivâsî, III. Mehmed Dönemi’nde ilmî ve işarî tefsir niteliğindeki “Nakdü’l-hâtır” adlı eseri kaleme almıştır. Eserin girişinde “Duâ-yı Pâdişâh-ı İslâm” başlığını atarak önce mensur şekliyle Sultan’a övücü ifadelerle seslenen ve dua eden Sivâsî,
[12] ardından “Mesnevî” başlığı altında, duasını bu defa manzum şekilde dile getirmiştir.
[13] Sivâsî, Allah’tan III. Mehmed’e yeryüzünde hüküm sürecek bir imkân vermesini dilemiş ve herkesin III. Mehmed’in kapısında ona boyun eğmesi için Hakk’tan dilekte bulunmuştur. Sivâsî, yaratandan, gönüllere Sultan’ın sevgisini lütfetmesini, onun bütün düşmanlarına galip gelmesini ve fetihlerle sultanlık sürecini geçirme nimetine nail olmasını arzulamıştır. Şems-i Sivâsî, Hâlik-i lem yezelden Hızır ve İlyas’ı Sultan’a yoldaş etmesini, dilinde Hakk’ın zikrini daim kılmasını ve Kur’ân’ın hükmü ile hareket etmesi için Sultan’a güç ihsan etmesini istemiştir.
[14]
Sivâsî’nin III. Mehmed Hân’a dâir ismi üzerinden bir okuma yapması ise onun âhir ömründe katıldığı Eğri Seferi vesilesiyle Sultan ile yakınlaşmasından sonra olmuştur. Bu süreçte büyük fedakârlıklar ve kahramanlıklar gösteren Sivâsî, seferin zaferle sonuçlanması üzerine Padişah’ın huzuruna çıkmış, Sultan’a Hakk’ın mutlak güç ve kudretiyle zaferin kazanıldığını ve bundan sonra Allah’tan başka hiçbir kimseye güvenmemesi gerektiğini söylemiştir. Sivâsî, bu telkinlerini, İstanbul’un fethini, İstanbul’un fatihi olan dedesi II. Mehmed’i ve onun duacısı olan Akşemseddîn’i Sultan’a hatırlatarak yapmıştır. Burada Sivâsî, III. Mehmed ile İstanbul Fatih’i dedesi II. Mehmed, İstanbul’un fethi ile Eğri Kalesi’nin fethi, II. Mehmed’in duacısı “Ak Şems” ile kendi lakabı olan “Kara Şems” arasında bir bağlantı kurarak ifade etmiştir. Sivâsî, III. Mehmed’e öğütlerini şu şekilde dile getirmiştir:
“Sizin büyük dedeniz İstanbul’un fatihi ismi Sultan Mehmed Han’dır. Onun yanında eş-Şeyh Akşemsüddîn vardır. Onlara fetih beraber nasip oldu. Şeyh, ‘Sultanların Sultanı fetihten sonra yapman gereken nedir? Allahu Teâlâ, benzeri duyulmamış ve benzersiz iklimi olan bir şehri fethetmeyi sana nasip eyledi. Bu büyük nimetin şükrü nedir bilir misin?’ dedi. Sultan, ‘Onun şükrün nasıl eda edeyim?’ dedi. Şeyh, ‘Hayra vesile olacak binalar inşa etmendir. Cemaat için Cuma camileri, medreseler, müderris ve telif ehli için hücreler, aç erkek ve kadınlar için imaretler, hasta, yaralı ve müptelalar için hastaneler, ihtiyaç sahipleri ve fakirler arasında adaleti tesis etmen gerekir.’ dedi. Sultan, ‘İşittik ve itaat ettik.’ dedi. Ben de şunu diyorum: ‘Ey Sultanım! Senin ismin Mehmed Han, benim ismim de Şemsüddîn’dir. Her iki isim de birbirine muvâfıktır. Bu fetih için adalet ve ihsan ile şükret.’ Sultan, ‘İtaat ettim.’ dedi.”
[15]
Sonuç
Şems-i Sivâsî, ilmî, siyasî ve irfanî adımlarıyla döneminde etkin olmuş bir şahsiyettir. O, velûd bir müellif olarak dönemlerinde eser kaleme aldığı padişahların çeşitli özelliklerini eserlerinde dile getirmiş, onlara dua etmiş ve bazı uyarılarda bulunmuş bir sûfîdir. Sivâsî, döneminin geleneği olarak sultanlara yaptığı dualarda onları kayıtsız şartsız desteklemeyi değil, onları Hakk’a yönlendirmeyi ve onlarda gördüğü eksiklikleri bir usûl dâhilinde ifade etmeyi tercih etmiştir. Sivâsî’nin dile olan kabiliyetinden olsa gerek, padişahlara dua ederken ve onların bir kısım özelliklerini dile getirirken isimlerinden hareketle onlara dâir bazı özellikleri zikretmesi ve onlara dua etmesi, Sivâsî’ye has bir yöntem olarak dikkat çekmiştir. Çalışmada Sivâsî’nin bu yöntemini, gözler önüne serebilmek için Kânûnî, II. Selîm ve III. Mehmed’e yaptığı dualar ve onların isimleri üzerinden gerçekleştirdiği bazı tespitler üzerinde durulmuştur. Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki Sivâsî, yetkin bir âlim ve etkili bir sûfî olarak içerisinde yaşadığı toplumun problemlerine kayıtsız kalmamış, vicdanî ve fizikî mücadelesiyle insanların hizmetinde olma gayretiyle hareket etmiştir. O, bu gayretinde dilin kendisine sağladığı bazı imkânları fark etmiş ve bu imkânları kullanarak kendine has bir usulle bu hizmeti ifa yoluna gitmiştir.
[1] Şems-i Sivâsî’nin hayatı ve eserleriyle ilgili olarak bkz., Hulvî Cemâleddîn Mahmûd,
Lemezât-ı Hulviyye ez lemeât-ı ulviyye, Hazırlayan: Mehmet Serhan Tayşi, Semerkand Yayınları, İstanbul 2013, s.562-563; Mehmed Nazmî Efendi,
Hediyyetü’l-ihvân (Osmanlılarda Tasavvufî Hayat), Hazırlayan: Osman Türer, İnsan Yayınları, İstanbul 2005, s.315-388; Hüseyin Vassâf,
Sefîne-i Evliyâ, Hazırlayanlar: Mehmet Akkuş, Ali Yılmaz, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2006, c.III, s.474-509; Harîrî-zâde Mehmed Kemâleddin Efendi,
Tibyanü’l-vesâili’l-hakâik fi beyâni selâsili’t-tarâik, Süleymaniye Kütüphanesi, İbrahim Efendi Bölümü, Numara: 430-432, c.II, vr.209b; Hoca-zâde Ahmed Hilmî,
Ziyâret-i Evliyâ, Hazırlayan: Selami Şimşek, Buhara Yayınları, İstanbul Tarihsiz, s.101-114; Bursalı Mehmed Tâhir,
Osmanlı Müellifleri, Bizim Büro Yayınları, Ankara 2000, c.I, s.95; Abdülbâki Gölpınarlı, “Şemsiyye”,
İslâm Ansiklopedisi, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, c. XI, İstanbul 1970, s.422.
[2] Bu eserler şunlardır: “
Süleyâmâniyye”, “
Hallü’l-me’âkıd”, “
İrşâdü’l-avâm”, ve “
Zübdetü’l-esrâr.” Bu gerçeği Şems-i Sivâsî,
Menâkıb-ı İmâm-ı A’zam adlı eserinin sonunda (Şemseddin Sivasî,
Menâkıb-ı İmâm-ı A’zam, Hazırlayan: Mehmet Arslan, Sivas Belediyesi Yayınları, Sivas 2015, s.613-615), Receb-i Sivâsî ise
Necmü’l-hüdâ’da (Receb-i Sivâsî,
Necmü’l-hüdâ, Süleymaniye Kütüphanesi, Lala İsmail Kitaplığı No: 694/2, vr.40a) dile getirmiştir. Âlim Yıldız da bu veriyi bir çalışmasında paylaşmıştır. Âlim Yıldız, “Şemseddin Sivasî, Sivas’a ve Sivaslılara Duaları
”, Şemseddin Sivasî, Editör: Murat Kıral, Sivas Valiliği Yayınları, Sivas 2015, s.51-52. Sivâsî, “
İrşâdü’l-avâm” adlı eserde Kanûnî ilgili herhangi bir veri paylaşmamıştır. Şemseddin Sivasî,
İrşâdül-avâm, Hazırlayan: Hüseyin Akkaya, Sivas Belediyesi Yayınları, Sivas 2015, s.53-80. Yine bu dönemde kaleme aldığı “
Hallü’l-meâkıd” adlı eserinde ise sadece eserin Kânûnî döneminde tamamlandığını belirtmiş ve ona kısa bir dua ile eseri tamamlamıştır. Şemseddin Sivasî,
Hallü’l-me’âkid, Hazırlayan: Ahmet Turan Arslan, Sivas Belediyesi Yayınları, İstanbul 2018, s.306.
[3] Şemseddin Sivasî,
Süleymâniyye, Hazırlayan: Hüseyin Akkaya, Sivas Belediyesi Yayınları, Sivas 2015, s.206.
[4] Sivasi,
Süleymâniyye, s.207-208.
[5] Sivasi,
Süleymâniyye, s.211.
[6] Sivasi,
Süleymâniyye, s.210.
[7] Sivasi,
Süleymâniyye, s.211-214.
[8] Sivâsî, “
Çün Sülyemân-ı Nebî’nin kıssasın/ Nazm ediben aldım andan hissesin
Dilerim diyem Süleymân-ı zamân/ Vasfını kim ol durur hân ibn-i hân
Hem gücüm yettikç’idem ana dua/ Dilime vüs’at verirse ol Hüdâ” mısralarıyla Kânûnî’yi anmış, onun güzel hasletlerini sıralamaya başlamış ve ona dua etmiştir. Sivasî,
Süleymâniyye, s.205.
[9] Sivasî,
Süleymâniyye, s.206.
[10] Sivâsî, bu tespitini şu şekilde şiire yansıtmıştır:
“
İsminin şeş harfi şeş emre delil/ Hükmüne baş eğmeyen olsun zelil
Sîn selâmet emrine oldu nişân/ Lâm livâü’l-nasra şâhid bî-gümân
Çün delâlet eyleyiptir yümme yâ/ Ma-adâyı nefy içindir lafz-ı mâ
Nusret-i Hak’tan nişandır lafz-ı nûn/ N’ola gâlib olsa hizb-i mü’minûn.” Şemseddin Sivasî,
Süleymâniyye, Hazırlayan: Hüseyin Akkaya, Sivas Belediyesi Yayınları, Sivas 2015, s.206-207.
[11] Şemseddin Sivasî,
Umdetü’l-hüccâc, Hazırlayan: Fatih Ramazan Süer, Sivas Belediyesi Yayınları, Sivas 2015, s.41. II. Selîm’den sonra tahta geçen III. Murâd ile ilgili Şems-i Sivâsî’nin geniş çaplı değerlendirmeleri çalışmanın sınırlarını aşacağı için III. Murâd ile ilgili “
Şems-i Sivâsî’nin Murâdlarına Nâil Olması İçin Dua Ettiği Sultan: III. Murâd Hân” başlıklı müstakil bir çalışma ile Sivâsî ile III. Murâd arasındaki ilişkiyi ele almayı planladığımızı söyleyerek III. Murâd’dan sonra tahta geçen III. Mehmed’e dâir Sivâsî’nin tespitlerine geçmek istiyoruz.
[12] Şemseddin Sivasî,
Nakdü’l-hâtır, Hazırlayanlar: Recep Toparlı-Durmuş Arslan, Sivas Belediyesi Yayınları, Sivas 2015, s.44-45.
[13] Sivasî,
Nakdü’l-hâtır, s.45.
[14] Sivasî,
Nakdü’l-hâtır, s.45-46.
[15] Receb-i Sivâsî,
Necmü’l-hüdâ, vr.45b-46a.