Sanatkârlardan Aile Saâdeti Manzaraları
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 2025 senesini “Aile Yılı” ilân etti. Bu isabetli karar o kadar çok takdir gördü ki… Duyan herkes, “İyi ki böyle bir karar alındı ve aile özellikle gündeme getirildi. Zira iyi toplumlar, iyi ailelerle ayakta durabilir.” dediler. Doğrusu ben de bu sevinci yaşayanlardanım ve aynı kanaatteyim. Bu yıl içinde çocuklarımıza, gençlerimize aile kurumunun ne kadar önemli, değerli ve hayırlı olduğunu muhtelif vesilelerle anlatmalıyız.
Bu mesele hakkında düşünürken edebiyatçıların, şair ve yazarların, sanatkârların, mütefekkirlerin, kısacası kültür, sanat ve medeniyet insanlarının aileleri gözümün önünden geçiverdi. Bu kıymetli şahsiyetlerin bir kısmını ziyâret etmiş, ailelerini tanımıştım. Bilhassa röportaj yapmak veya ziyârette bulunmak için gittiğim sanatçı evlerinde beni hayran bırakan büyük dayanışmalar gördüm. Demek ki, her başarılı sanatçının arkasında hakîkaten eşi, ailesi vardı.
Hiç unutmuyorum, 1985 yılı olmalıydı. Meşhûr ressamımız Elif Naci’yi evinde ziyâret etmiş ve Türkiye gazetesi için kendisiyle resim sanatı hakkında uzun bir röportaj yapmıştım. Yaşı 80 civarındaydı. Merhûm ressam hoşsohbet ve nüktedandı. Gülerek bana şu hatırasını anlatmıştı: “Bazen bana soruyorlar, ‘Yahu hanımına 60 yıl nasıl dayanabildin?’ Ben de onlara şu cevabı veririm: ‘Efendiler bu bir ‘dayanma’ değil, ‘dayanışma’dır. O bana katlanmasaydı, ben ona katlanmasaydım 60 seneyi huzurla, mutlulukla yaşayabilir miydik?”
Sanatkârların ailelerini düşünürken yine yakından tanıdığım ve üç mensubunu dünya gözüyle görüp, unutulmaz hizmetlerinden ve kurdukları müesseselerden istifade ettiğim “Ayverdi Ailesi” vardır. Mütefekkir yazar Sâmiha Ayverdi, ağabeyi Ekrem Hakkı Ayverdi ve hanımı İlhan Ayverdi… Sâmiha Hanım, edebiyata ve tefekkür hayatımıza büyük hizmetler etti, eser verdi, nesiller yetiştirdi.
Ekrem Hakkı Ayverdi, mimarîmizi îmar ve ihyâ etti. Bir adı da “Rumeli Beylerbeyi”ydi. İlhan Hanım ise 35 yılını bir esere adadı ve Kubbealtı Lûgati’ni irfânımıza armağan etti. Kutlu ömürlerini irfâna, sanata, Türkçeye adamış üç âbide şahsiyet! Muhteşem medeniyetimizin Cumhuriyet devrindeki kurucularından... Eser yazdılar, vakıf kurdular, örnek oldular ve “Üç Ayverdiler” olarak gönüllerimizde taht kurdular.
Bir başka örnek sinema dünyamızdan. Merhum Halit Refiğ de eşi Gülper Hanımefendi’yle muazzam bir ailenin temelini atmışlardı. Yönetmenimiz “Dön’” emrine uyarak âhiret yurduna göçtü. Kıymetli akademisyen Gülper Hanımefendi, hâlâ eşini toplantılarda heyecanla, hatıralarla, rahmetle yâd ediyor. Seneler önce Cihangir’deki evlerinde ziyâret edip mülâkat yaptığımda evlâtları kadar sevdikleri kedilerini görmüştüm. Gülper Hanım’ın can dostlarımıza muhabbeti hâlâ sürüyor.
Edebiyat âleminde merhûm hocamız Ahmet Kabaklı ile eşi Meşkûre Hanım arasındaki büyük sevgiyi unutamam. Aziz Hocamız, yeğenlerini çok severdi. Onların da kendisine hürmeti ve bağlılığı büyüktü. Servet, Serhat ve Esat Kabaklılar bu ailenin unutulmayan üç kuzenidir.
Amcası vefât edince Türk Edebiyatı Vakfı bayrağını devralan Servet Kabaklı, ebedî âleme göç edince bu sefer Serhat büyük bir şevkle amcasının kurduğu ocağı tüttürmeye başladı. Şükürler olsun ki vakfımızın yarım asırlık faaliyetleri, sohbetleri, dergisi, yayınları, kitabevi ve kurs hizmetleri devam ediyor.
Yine bir aile fotoğrafı gözümün önüne geliyor şimdi. Eşi Rezzan Hanım’ı çok seven ve mutlu bir aile babası olan Ziya Osman Saba’nın “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi”… Bu sadece bir eser adı değil sanatkârlarımızın yaşadığı mutluluk hâllerinin ortak ismidir aslında.
Merhûm Mustafa Miyasoğlu Ağabey’imiz de bilhassa son yıllarda iştirak ettiği bütün toplantılarda, sohbet meclislerinde eşi rahmetli Nilüfer Hanım’la bulunurdu. Bazen çocukları Mehmet, Emre ve Eren de bu aile saâdetini tamamlıyorlardı. Aile kenetlenmesi böyle olurdu.
Hâce-i Evvel Ahmet Mithat Efendi, kızı Mediha Hanımı ve edebiyatçı damadı Muallim Naci’yi çok severmiş. Onlarla birlikte aynı sofrayı paylaştığında o vakit keyfine diyecek yok imiş. Muallim Naci’nin vefâtında büyük bir keder yaşamış, teessüre kapılmış ve günlerce etkisinden kurtulamamış. İki edibimiz, kayınpeder-damattı.
“Olvido” şairi Ahmet Muhip Dıranas’ın eşi Münire Hanım’la çekilmiş fotoğrafını görenler, hissî fakat aynı zamanda da hakîkî ve huzur dolu bir karı kocanın sıcak sûretine yürekten tanık olmuşlardır.
Tiyatro, sinema ve edebiyat dünyasından Çolpan İlhan, Sadri Alışık ve Attilâ İlhan’ı unutmak kabil mi? Kerem Alışık, bir yanıyla babası Sadri Alışık’a, öte yandan dayısı Attila İlhan’a ne kadar da çok benziyor. Demek ki sanatkârların bulunduğu ailede, çocukların da kabiliyetleri keşfedilebiliyor. Keşke hepimiz çocuklarımızı kollasak!
Ben merhûm romancımız Bahaeddin Özkişi’ye yetişemedim. Birkaç yıl önce vefât eden hanımı Fatma Özden Hanım’ı tanıdım ve kendisiyle röportaj yaptım. Bahaeddin Bey’i ne kadar çok sevdiğini anladım. Yazarımızın o romanlarını kaleme alan meğer Fatma Özden Hanım imiş. Yani bir bakıma evde kendisine “kâtibe”lik yapmıştı.
Eyüpsultan’ın Ebedî Sakinleri’nde geçenlerde romancımızı rahmetle andık. Kızı Zeynep Hanım ve torunu Elif Hanım da aileleriyle katıldı. Şairliği de olan Elif Hanım şimdi “Dedem Bahaeddin Özkişi” kitabını hazırlıyor. Demek ki, sanat bazen ailelerde nesiller boyu devam ediyor.
Bekir Sıtkı Erdoğan ile eşinin birbirlerine hitaplarını hatırlıyorum. O kibarlığı, zarâfeti, inceliği görmeliydiniz. Kelimelerle bir hayat kuran şairler demek ki önce ailelerine, eşlerine, çocuklarına iyi davranmalıdır. Büyük aruz şairi Bekir Sıtkı Hoca bu konuda da herkese örnek olmuştu. Şimdi Karaman’da yatıyor, rahmet olsun.
Bir güzel aile daha; Cebeci Ailesi. Merhûm şairimiz Dilâver Cebeci ve eşi Ayla Hanım da örnek bir Müslüman Türk Ailesi’ni kurmuş ve yaşatmışlardı. Dilâver Ağabey’in vefâtından sonra Ayla Hanım’la bir röportaj yapmıştım. O cevaplarda hakîkaten büyük bir vefâ duygusu ve kadirbilir rûh görmüştüm. Şairimizin hatıralarına sahip çıkan bir eş ve iki kıymetli evlât; Çağrı ile Nazlı Aspay Cebeci... Eskiler numûne-i imtisâl derlerdi, örnek aile... Darısı herkesin başına.
Ya Meriç Ailesi’ne ne demeli… Cemil Meriç, eşi Fevziye Hanım ve çocukları Mehmet Ali ile Ümit. Bugün bu güzel aileden, kendisine sağlıklı, huzurlu ve bereketli ömür dileğim Ümit Meriç Hanımefendi hayattadır. Diğer Meriçler ebediyete intikâl ettiler. Ümit Hanım babasından, annesinden ve ağabeyinden sitayişle bahsederken hâlâ heyecanlanır. Bu ne büyük sadakat Ya Rabbi! Ümit Hanım çok hayırlı bir evlât ve kıymetli bir kardeş. Meriç Ailesi bir başka saâdet tablosu!
“Bilge Tarihçi”miz Ziya Nur Aksun’un Akatlar’daki evlerine dostlarla gittiğimizde o ortamı mümkünü yok unutamam. Ziya Nur merhûm felçliydi ve yıllardan beri konuşamıyordu. Kız kardeşi Belma Hanımefendi ise tarihçimizin âdeta eli, kolu, gözü, kulağı, diliydi.
Ona hitap ederken evlâdına sahip çıkan bir ‘anne şefkati’ görürdüm. Bu hâl sıradan bir ağabey-kardeş ilişkisinden öteydi. Ve kendisine sıhhatli bir ömür temenni ettiğim Belma Hanımefendi, ağabeyinin üstünde âdeta titriyordu. İbretlik bir manzara! Ah keşke böyle fazîletli insanların davranışlarından hisseler kapabilsek. Ne iyi, ne güzel olur değil mi?
Gönül Sultanları kitabının yazarı İrfan Atagün, basın ve fikir dünyamızın mümtaz sîmâlarındandı. Tam 13 yıl boyunca eve mahkûm bir hastalığa dûçâr oldu. Dile kolay 13 sene. Ama kale gibi ailesi vardı: Hanımı Sevil Atagün ve dünya tatlısı çocukları; Kürşat, Ali, Almula. İrfan Bey’in hastalığına sabırla hatta şükürle katlanan seçkin bir ailenin mensupları.
Her biri birer şefkat ve sevgi kahramanı. Ali kardeşimiz geçen yıl babasının yurduna göç etti. Şimdi babacığıyla aynı mezarlıkta kucak kucağa yatıyor. Atagün Ailesi’ne selâm olsun!
Zihin dünyamı yokladığımda, önüme Orhan Okay ve ailesinin levhası çıkıyor. Eşi Mübeccel Hanım’la Kubbealtı Vakfı’na geldikleri günleri unutabilir miyim? Hele Mübeccel Hanım’ın anlattığı o nükte hepimizi çok güldürmüştü. Aynen şöyle: “Bizim Orhan ile tanışmamız ve evliliğimiz şöyle oldu:
İlk buluşmamızda oturup konuştuk. Ama daha ziyâde ben konuşuyordum, o ise sessizce beni dinliyordu. Bunun üzerine kendi kendime dedim ki; ‘Mademki beni hep böyle dinlemeye devam edecek, bu evlilik niçin olmasın?’ Sonra evlendik. Şükürler olsun ki mesût, huzurlu bir hayatımız oldu.” Okay Ailesi’nin çocukları Fuat ve Cüneyt’i de unutamam. Dünya tatlısı torunlarını da…
Cumhuriyet devrinin en büyük romancısı Peyami Safa hüzünlü de olsa aile saâdetini ve üstün sadâkatini bize gösteren mümtaz bir sîmâ. Nebahat Hanım’ın hastalığına çok üzülen unutulmaz romancımız, yıllar boyunca onun tedavisi ile uğraşmış. Oğlu Merve’nin askerlikte genç yaşta âni vefâtı ise çok yıpratmış. Zaten kısa süre sonra kendisi de fânî dünyaya vedâ etmişti. Şimdi üçü de Edirnekapı Şehitliği’ndeki aile mezarlığında berzah âlemini bekliyor.
Böyle yüzlerce sanatkâr ailesinden bahsedebilirim. Ama bunun sonu yok. Bir kitap için geniş bir araştırma konusu dahi olabilir. Biz iyisi mi geçen yıl Hakk’a yürüyen ve bu ay içinde Eyüpsultan’da kabri başında duâlarla anacağımız romancı yazarımız Üstün İnanç Ağabey’imizin mesût ailesinden bahsederek mevzûmuzu tamamlayayım.
Üstün İnanç ağabeyimiz de ailesine çok bağlı bir münevverimizdi. Evine girip çıktım. Yönetmenliğini hasbelkader yaptığım Mihrabad Yayınları’nda romanlarını yayımlarken mutlaka Fatih’teki evine yeni kitabı ben götürürdüm. Kıymetli Hanımefendisi izzet ikramda bulunurdu. Üstün ağabey de yeni kitabın sevincini yaşardı. Yalnız Değilsiniz’in yazarı, iç huzuru ailesiyle de paylaşırdı.
Bu sene “Aile Yılı”… Bu satırların okurları olan aziz gençler, bu örnekleri biraz da sizin için verdim. Evliliğin ne kadar güzel ve hayırlı olduğunu bir nebze dile getirmeye çalıştım. Peygamber Efendimiz’in bu sünnetine uymak ve iyi bir yuva kurmak dünya ve âhiret saâdetine vesile olabilir. Bunu gerçekleştirmek size yakışır. Aile Yılı’nın ailelere ve yeni yuva kuracak gençlerimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Mehmet Nuri YARDIM
YazarYüce Allah, Âl-i İmrân Sûresi 159. âyette şöyle buyurmaktadır:"…iş hususunda onlarla istişâre et!..."İnsanoğlunun bilgisi sınırlıdır. Dolayısıyla insan, herhangi bir konuda doğru ve isâbetli karar ver...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Şair ve yazarların muhtelif yönleri, ilgi çekici cepheleri vardır. Bir şairi ve yazarı incelerken, hakkında yazarken, hele biyografisini ayrıntılı olarak değerlendirirken mutlaka bütün bu taraflarına ...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Şehir kültürü… Şehrin değerlerini ortaya çıkarmak, tanıtmak.Şehri merkeze dönüştürmek…Bayramîlik… Devlet, kültür ve tarîkat.15.yüzyılın önde gelen ilim ve irfân sahibi ulemâsından, mutasavvıf ve evliy...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Darende ve Hulûsi Efendi dostu olan kıymetli Miraç Akdoğan vekilimizle beraberiz. - Miraç Bey öncelikle daha gençlik yıllarınızdan itibaren Darende ve Hulûsi Efendi Hazretleri’yle ta...
Yazar: Musa TEKTAŞ