Sahabe Albümü: Ebû Cendel (r.a.)
Peygamberimiz (s.a.v.), gördüğü bir rüya üzerine 1400 sahabiyle umre için Kâbe’ye hareket etti. Bunu duyan müşrikler, Müslümanları Kâbe’ye sokmamaya karar verdiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), Hudeybiye’de konakladı. Mekke’den gelen elçilere, “Biz buraya savaşmaya değil sadece umreye Beytullah’ı tavaf yapmaya geldik.” dese de müşrikler kabul etmediler. Bir anlaşma için müşrikler, Süheyl bin Amr’ı görevlendirdiler. Süheyl o sıralarda henüz Müslüman olmamış azılı bir İslâm düşmanıydı.
Anlaşma metnine Besmele yazılmasına ve Peygamberimiz’den “Allah’ın Resulü” diye bahsedilmesine itiraz etti. Neticede anlaşma maddeleri tespit edildi ve yazıldı. Maddeler yazılmış, henüz imzalanmamıştı. Tam bu sırada, ayakları zincire vurulmuş bir genç, Rasûlullah’ın yanına geldi!
Bu, Süheyl bin Amr’ın oğlu Ebû Cendel’den başkası değildi. Süheyl, elindeki dikenli ağaç dalıyla yüzüne vurdu. Sonra da “Ey Muhammed, anlaşmamız gereğince bana geri vereceğin ilk kişi budur.” dedi. Peygamberimiz henüz anlaşmanın imzalanmadığını söyledi. Süheyl kabul etmedi. Oğlunu geri vermediği takdirde anlaşmayı imzalamayacağını söyledi. Bunun üzerine Peygamberimiz onu iade etti. Anlaşma imzalandı. Süheyl, oğlunu çekerek götürmeye başladı.
Ebû Cendel (r.a.), Müslümanlara hitaben, “Ey Müslümanlar! Siz bana işkence yapsınlar, beni dinimden döndürsünler diye mi müşriklere geri veriyorsunuz?!” diye haykırdı. Müslümanlar gözyaşlarını tutamadılar. Peygamberimiz, Ebû Cendel’in yanına yaklaştı. Onu teselli etti:
“Ebû Cendel! Bunlarla aramızda yazılan barış yazısı tamamlandı. Biraz daha sabret, Allah’tan bunun sevabını bekle. Hiç şüphesiz, Yüce Allah senin için de senin yanındaki Müslümanlar için de bir çıkış yolu yaratacaktır. Biz şu kavimle bir barış anlaşması yapmış, kendilerine Allah adına söz vermiş bulunuyoruz. Vefasızlık edemeyiz.” buyurdu.
Nitekim Hudeybiye Anlaşması birçok hayrı da beraberinde getirdi. Müslüman olduğu için işkencelere maruz bırakılan fakat bir yolunu bulup kaçan Ebû Basîr, Zülhuleyfe’de İs Vadisi’nde mekân tuttu. Hemen sonra Ebû Cendel (r.a.) ve daha birçok sahabi de Mekke’den kaçarak onun yanına geldiler.
Bu mücahitler, Kureyşlilerin ticaret yollarını keserek onları canlarından bezdirdiler. Nihayet müşrikler, Peygamberimiz’e, “Akrabalık aşkına sen onlara haber sal, bundan böyle kim senin yanına gelirse o emniyettedir, geri çevrilmeyecektir.” diye haber gönderdiler. Bunun üzerine Peygamberimiz, Ebû Basîr’e (r.a.) bir mektup yazarak, ailelerine dönebileceklerini, artık kervanlara saldırmamalarını emretti.
Rasûlullah’ın mektubu Ebû Basîr’e ölüm döşeğindeyken ulaştı. Ebû Basîr (r.a.) mektubu okudu, sonra da ruhunu teslim etti. Ebû Cendel de (r.a.), yanındaki Müslümanlarla birlikte Medine’ye döndü. Bunlar 70 kişiydiler.
Bundan sonraki hayatını İslâm’a hizmet yolunda geçiren Ebû Cendel (r.a.), Hz. Ömer’in hilafeti döneminde, Hicret’in 18. yılında vefat etti.
N.Nida DURAN
YazarZü’l-Celâli Ve’l-İkrâm: Azamet ve Kerem SahibiZü’l-Celâli ve’l-İkrâm, “azamet sahibi, yüce ve noksan sıfatlardan münezzeh ve kemâl sıfatlarıyla muttasıf olmak” anlamında “azamet ve kerem sahibi” demek...
Yazar: Editör
Bir gün, sıradan bir boyacıya, bir adam tarafından teknesini boyaması için iş verildi. Boyacı, malzemelerini topladı ve tekneye gitti. Teknenin sahibi, yalnızca gövdenin parlak kırmızı renge boyanması...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
İkinci Akabe Biatı’na katılanlar içerisinden seçilen 12 temsilciden biri de Berâ bin Ma’rur’du. Hz. Berâ, Akabe’de Peygamberimiz’e biat ederken şu mealde bir konuşma yapmıştı:“Bizi Muhammed’le şerefle...
Yazar: N.Nida DURAN
Hz. Beşir (r.a.), Medineliydi. İkinci Akabe Biatı’na iştirak etmiş, her türlü tehlikeye karşı Allah’ın Rasûlü’nü koruyacağına dair orada söz vermişti. Hayatı boyunca bu sözüne canı gönülden sadakat gö...
Yazar: N.Nida DURAN