Ulviye Sultan
Sultan II. Abdülhamid’e İlk Evlat Acısı Yaşatan Kızı Ulviye Sultan
Sultan II. Abdülhamid’in veliahtlık döneminde başkadını Nazikeda Kadınefendi’den doğan ilk çocuğu ve kızıdır. 1868 yılında Dolmabahçe Sarayı’nda dünyaya gelmiştir. İlk çocuğunun doğmasına çok sevinen Veliaht Abdülhamid Efendi, ona karşı tarif edilemez bir sevgi, şefkat ve bağlılık göstermiştir.
Sultan Abdülhamid’in diğer bir kızı Ayşe Osmanoğlu’nun anlatımına göre, Ulviye Sultan kara gözlü, uzun kirpikli, beyaz tenli ve pembe yanaklı melek gibi bir çocukmuş. Pek nazik, yaşından çok ileri bir akla ve zekâya sahipmiş. Erken yaşta okumaya başlamış ve kendisini epey de ilerletmiş. Yedi yaşına gelince eğitim-öğretim hayatı başlamış, yavaş yavaş özel hocalardan çeşitli dersler görmeye alışma süreci yaşıyormuş ki hiç beklenmedik talihsiz bir gelişme baş göstermiş.
Bir gün dersini bitirdikten sonra annesi Nazikeda Kadın’ın odasına gelmiş ve oynamaya başlamış. O esnada Nazikeda Kadın, sırtı kızına dönük bir halde, odanın diğer köşesinde piyano çalmakla meşgul imiş. Ulviye Sultan, masanın altında oynarken eline geçen bir kibriti yakmış. Aniden elbisesinin ve saçlarının alev alması sonucunda zavallı kız yanmaya, bir taraftan da canhıraş bir biçimde bağırmaya başlamış.
Maalesef annesi, sırtı dönük olduğu ve piyano çaldığı için müdahale etmekte gecikmiş. Öğle yemeği vakti olduğundan sarayda, kızın ve annesinin feryadını duyup yardıma koşacak kimseler de ortalıkta yokmuş. Nazikeda Kadın alevleri söndürmeye ve kızını kurtarmaya çalışsa da ne yazık ki muvaffak olamamış. Salondaki papağanın bağırışlarıyla saray görevlileri yetişmiş ve Ulviye Sultan’ın dadısı üzerine seccade atarak alevleri söndürmüş. Ancak biçare çocuk, vücudunda meydana gelen ağır yanıklar sebebiyle biraz sonra vefat etmiştir.
Babası Abdülhamid Han’ın hadiseyi haber alması, bir şey yapamaması, çaresizlikten kahrolması ve kızıyla yaşadığı son acıklı anı, “Baba!” diyerek vefat etmesi karşısında girdiği şoku Ayşe Osmanoğlu, hatıratında hazin cümlelerle kaydetmiştir. Netice itibariyle Ulviye Sultan 7 yaşındayken, 1875 yılı Ramazan ayının 5. günü bu surette kaza ile yanarak cennete uçmuştur.
Minik melek vücudu, Yeni Cami’deki Havatin Türbesi’ne dualar ve gözyaşları içerisinde nazikçe bırakılmıştır. Kızlarının küçük yaşta, feci bir şekilde vefat etmesi Sultan Abdülhamid ve eşi Nazikeda Kadın’ı âdeta yıkmış, derin ve dinmez bir kedere sevk etmiştir. Abdülhamid Han, üzüntüsünden bayılmıştır.
Kızı Ayşe Osmanoğlu, babasının ruhuna çöken kasveti ve kopan fırtınaları şöyle ifade etmiştir: “Babam, bu sevgili ilk evladının acısını hiçbir zaman unutmamıştır. Son zamanlara kadar ondan bahsederken içini çeker, ‘Allah sizleri bana bağışlasın!’ derdi. ‘Bundan sonra Ulviye’m kadar hiçbir evladıma düşkünlük göstermeyeceğim!’ dediği halde, birimizin rahatsız olduğunu haber alsa sıkıntıya düşer, merakla doktorlar getirtir, elinden geleni yapardı.”
Ulviye Sultan’dan 2 yıl sonra doğan, ağabeyi Sultan V. Murad’ın kızı Hatice Sultan’ı kızına benzeten Sultan Abdülhamid, buna hem sevinmiş hem de acısı ve hatırası tazelendiği için üzülmüştür. Ama Hatice Sultan’ı, Ulviye Sultan’ı sever gibi sevmekten, onu öpüp koklamaktan ve bağrına basmaktan da kendini alamamıştır.
Bir bakıma, Hatice Sultan’la avunarak kızının yokluğuna alışmaya ve yerini doldurmaya çalışmıştır. Nazikeda Kadınefendi de Ulviye Sultan’ın üzüntüsünü ömrü boyunca yaşamış, hep kendini suçlamış ve kahırlanmıştır. Başını her gece yastığa koyarken onu anmış, “Arslanım Ulviye’m!” diyerek gözyaşlarına boğularak uyumuştur.
Onun hazin hatırası, erken yaşanan ayrılık acısı, ona duyduğu ölçüye sığmaz özlem, silinmeyen hayali ve melek çehresi, ölünceye kadar hiç peşini bırakmamış, bedeninde hep diri kalmış ve son tahlilde kaderi olmuştur. Vuslat, kucaklaşma, kokusuna ve muhabbetine doyma; kendi şefkatini tam olarak hissettirme ve yarım kalan evlat sevgisini ve anneliğini tam olarak idrak et(tir)me öbür âleme ertelenmiştir.
5 Ramazan 1875’te Dolmabahçe Sarayı’nda âdeta zaman durmuş ve takvim donmuştur. Ulviye Sultan’ın acısı, feryadı ve narin bedeninden yükselen dumanlar, sarayın duvarlarında asılı kalmış ve her daim anılan ve bakılan unutulmaz bir hüzün tablosu oluşturmuştur.
Bengisu HAYAT
YazarAdem Peygamberden bugüne kadar,Yeryüzünde tüm insanlar kardeşiz.Kucaklaşacağız mahşere kadar,Her ülkede tüm insanlar kardeşiz.Dostunu yaralar dosttan gelen taş,Dünya baki değil, nedir bu telaş?Kavgala...
Şair: Rabia BARIŞ
Sultan Abdülmecid’in Gülcemal Kadın’dan olan ilk kızıdır. V. Mehmed Reşad ile Refia Sultan’ın da öz kardeşidir. 1 Ekim 1840’ta, Beşiktaş Sarayı’nda doğmuştur. İlk kız olması ve kendisinden önce dünyay...
Yazar: Bengisu HAYAT
Sultan Abdülmecid’in yedinci çocuğu olan Refia Sultan, 7 Şubat 1842 Pazar gecesi Beşiktaş Sarayı’nda dünyaya gelmiştir. Annesi, Sultan Abdülmecid’in ikinci ikbali olan Gülcemal Hanım’dı. Validesi Gülc...
Yazar: Bengisu HAYAT
Allah (c.c.) Âl-i İmrân Sûresi 103. ayetinde "Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” buyuruyor. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) bir defasında ashabına şöyle buy...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ