Sahabe Albümü: Berâ Bin Âzib
Hz. Berâ (r.a.) Medineliydi. Babası da Müslümandı. Kendisi küçük yaşta Müslüman olmuştu.
Berâ (r.a.), İslâm davasının kahraman bir mücahidiydi. Uhud Savaşı’ndan itibaren Peygamberimiz (s.a.v.)’le birlikte bütün savaşlara iştirak etti. Büyük kahramanlıklar gösterdi. Umre Seferi’ne katıldı. Bununla ilgili bir hatırasını şöyle anlatır:
Hz. Berâ’nın Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanında ayrı bir yeri vardı. Onu çok severdi. Zaman zaman kendisine bazı tavsiyelerde bulunurdu. Bir defasında ona şöyle demişti:
“Yatacağın zaman önce abdest al, sonra sağ tarafına uzanıp yat ve şöyle dua et: ‘Allah’ım, Sana teslim oldum. İşimi de Sana havale ettim. Seni sevdiğim ve Senden korktuğum için Sana dayandım. Ancak Sana sığınırım. Kurtuluşum da sendedir. İndirdiğin Kitaba ve gönderdiğin Peygamber’e iman ettim.’ Eğer böyle hareket edip o gece ölürsen Müslüman olarak ölmüş olursun. Öyle ise son sözlerin bunlar olsun.” buyurdu.
Berâ (r.a.), diğer sahabeler gibi sünnete çok bağlıydı. Her hareketinde sünnete uymayı esas alırdı.
Hz. Berâ, sahabilerin âlimlerindendi. Müslümanlar, anlayamadıkları meseleleri ona sorarlardı. Berâ (r.a.), sadece hadislerin izahını değil, tefsir ve fıkhı da bilirdi. Bir defasında, “Kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayınız.” mealindeki âyet söz konusu oldu. Mecliste bulunanlardan birisi, “Müşriklere hamle yapan biri, kendisini tehlikeye atmış olur mu?” diye sordu. Berâ (r.a.), şu cevabı verdi:
“Hayır, çünkü Cenâb-ı Hak, Kendi yolunda savaşmayı emrediyor. Bu sebeple bizler Allah yolunda cihat etmeye memuruz. Ayetteki tehlikeden maksat, parayı biriktirip Allah yolunda harcamamaktır.”
Berâ (r.a.), son derece mütevazıydı. İyi bilmediği meseleleri cevaplamaktan kaçınır, rahatlıkla, “Bilmiyorum.” diyebilirdi.
Bir defasında, kendisine bir soru sorulmuştu. O soruyu Zeyd bin Erkam’a havale etti. “Ona sor; çünkü o, benden daha hayırlı ve bu işi benden daha iyi bilir.” dedi. Hz. Berâ (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.)’den 305 hadis rivayet etti. Birkaçının meali şöyledir:
“Peygamberimiz (s.a.v.), bize yedi şeyi emredip yedi şeyi de yasakladı. Emrettikleri: cenazeye katılıp arkasından kabre kadar gitmek, hasta ziyareti yapmak, davete katılmak, haksızlığa uğrayana yardım etmek, yeminin gereğini yerine getirmek, selam verenin selamını almak, aksırdığında ‘Elhamdülillah.’ diyen kimseye ‘Yerhamükellah.’ diye dua etmek…
Yine bir gün Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte ensardan birisinin cenazesine katılmıştık. Cenaze defnedileceği sırada kabristana vardık. Rasûlullah (s.a.v.) oturdu. Biz de, sessiz ve sakin bir şekilde oturduk. Peygamberimiz (s.a.v.), elindeki bir sopayla yeri çiziyordu. Başını kaldırdı. İki ve üç defa, “Kabir azabından Allah’a sığınırım.” buyurdu.
N.Nida DURAN
YazarAile, toplumun en küçük sosyal birimidir ve birçok ailenin bir araya gelmesiyle toplum oluşur. Aile, zaman içinde yapısı ve işlevi birçok değişikliğe uğramış olsa da günümüze kadar varlığını sürdürmüş...
Yazar: Editör
Ebû Dücâne (r.a.), cesur bir sahabiydi. Allah ve Resûlü yolunda her an canını vermeye hazırdı. Bedir Savaşı’nda olduğu gibi Uhud Savaşı’nda da bunun alameti olarak başına kırmızı bir sarık sardı. Bunu...
Yazar: N.Nida DURAN
Leke tedavisi, yüz veya vücudun herhangi bir bölgesinde oluşan lekelerin giderilmesi için yapılan tıbbi bir tedavidir. Doğuştan, sonradan veya herhangi bir dönemde ortaya çıkan lekeler için bu tedavi ...
Yazar: Nesibe AYDIN
Hz. Dıhye, Medineliydi. Asıl ismi “Dıhye bin Halife” idi. Fakat o, “Dıhyetü’l-Kelbî” ismiyle meşhur olmuştu. Sima olarak ashâbın en güzel olanıydı. Cebrail birkaç defa Peygamberimiz’e onun suretinde g...
Yazar: N.Nida DURAN