Peygamber Ordusu ve Mercidabık Zaferi
Yavuz Sultan Selim, Haziran 1516’da ordusuna, Mısır seferi için hareket emri verdi. Ordu, Gebze yakınlarında mola verdi. Burası bağlık-bahçelik bir yerdi. Etraf, üzüm bağları ve elma bahçeleri ile doluydu. Padişah, Yeniçeri Ağası’nı huzuruna çağırdı ve şöyle emretti: “Bütün askerlerin heybeleri aransın. Heybesinde çalıntı bir meyve veya nesne çıkan askeri bana getirin!” Yeniçeri Ağası, saatlerce heybeleri arattı. Ancak hiçbir heybede çalıntı bir şeye rastlanmadı. Durum, Yavuz’a bildirildi. Padişah, çok sevindi. Askerleriyle gurur duydu. Allah’a şükrederek şöyle dedi: “Allah’ım sana sonsuz şükürler olsun! Bana haram yemeyen bir ordu verdin. Eğer askerim içinde tek bir kişi dâhi, sahibinden izinsiz bir meyve koparıp yeseydi ve ben bunu haber alsaydım, Mısır seferinden vazgeçerdim! Çünkü haram yiyen bir orduyla hiçbir yer fethedilemez!” Osmanlı Ordusu’nun bu imrenilecek hali; “Biz bütün seferlerimizi Allah’ın rızasına uygun yaparız! Allah rızası için, bütün dünyayı fethetmek istiyorum!” diyen bir Padişah’ın, tam da istediği şeydi. Böyle bir İslâm Ordusu’yla yeryüzünde fethedemeyeceği; Allah’ın adını ve dinini yayamayacağı; İslâm’ın ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in sancağını dikemeyeceği hiçbir nokta olamazdı.
İsmail ÇOLAK
YazarÇanakkale Savaşı kadını erkeği, yaşlısı genci ile milletimizin tüm fertleri ve tüm katmanlarıyla arzı endâm eylediği, omuz omuza verdiği bir kader, bir varlık yokluk mücâdelesi idi. Vaziyet böyle olun...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Sevgili çocuk dostlarım; Bursa Ulu Camii’nde yaptığımız çekimlerin ardından, bugün Uludağ'a çıkıyoruz. Uludağ deyince bir ürperti geldi içime. Her yerin karla kaplı olduğunu düşününce bir üşüdüm sank...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Sevgili çocuklar; Birinci yarıyılın sonlarına yaklaştık. Okullar açılıp, dersler başladığında, hiç bitmeyecekmiş gibi düşündüğümüz yazılılar, projeler, ödevler sona erdi. Ve nihayet tatil geldi. ...
Yazar: Naciye BEYZA
Sıra arkadaşım Hasan benim neşe kaynağımdı. Yaptığı taklitlerle ve şakalarla her zaman beni güldürmeyi başaran Hasan, neşeli, cıvıl cıvıl bir arkadaştı. Ne oldu bilmiyorum, son günlerde Hasan çok deği...
Yazar: Sırrı ER