Osman Hulûsi Efendi'nin Hutbelerinde Birlik ve Beraberliğe Çağrı
Osman Hulûsi Efendi (k.s.), sûfîlerin toplumu bir arada tutmaya vesîle olan misyonlarını, 20. asırda etkili bir şekilde gözler önüne seren isimlerden biridir. Hulûsi Efendi, Somuncu Baba olarak tanınan Şeyh Hamîd-i Velî (k.s.)’nin neslinden gelen bir âlim ve gönül eri olarak dönemin şartları içerisinde yaratılmışa hizmeti, Yaratan’a hizmet olarak gören bir şuurla hayatına yön vermiştir.
Hulûsi Efendi, Hakk’ın verdiği değer ile yaratılmışlar içerisinde “Halîfe”[1] olma vasfını kazanan insana verdiği değeri ise çok boyutlu hizmet anlayışı ile gözler önüne sermiştir. Onun ihyâ ve inşâsına vesile olduğu camiler, okullar, yollar, medreseler, kütüphaneler, aşevleri, hastaneler, çeşmeler, imam-hatip okulu, Kur’ân kursu, lise, endüstri meslek lisesi ve ilâhiyat fakültesi gibi hizmetleri, insanların birlik ve beraberliğini esas alan bir hizmet düşüncesinin ürünü olarak günümüzde de varlıklarını sürdürmeye devam etmektedir.[2]
Hulûsi Efendi, vahiy ve nebevî öğretiden aldığı ilham ile dünyaya bakışını birlik ve beraberlik düşüncesi ekseninde şekillendirmiştir.[3] Bu çalışmada Hulûsi Efendi’nin “Hutbeler”i özelinde, gönül dünyasının temelini oluşturan birlik ve beraberlik düşüncesine dair görüşleri ele alınacaktır.
Hulûsi Efendi’nin Hutbelerinde Birlik ve Beraberlik Vurguları
Cuma ve kurban bayramları dolayısıyla veya büyük çaplı toplumsal hâdiselerin sevk ve idaresi için okunan hutbeler, mü’minlerin bir araya geldiği, dinî ve millî duyguların zirvede olduğu, İslâm’ın özünü anlamak ve bu bakışla hayatı anlamlı kılmak için uygulanan bir etkileşimin adıdır.[4]
Hulûsi Efendi, bu özel zaman dilimlerini mü’minlerin birlik ve beraberliğini temin edebilmek için bir fırsat olarak görmüştür. İslâm’ın bir tevhîd yani birlik dini olduğu mesajını gönüllere yerleştirmek için hutbeleri vesîle edinen Hulûsi Efendi;[5] “İslâm’ın temel taşı olan tevhid, böyle bir mâna taşır ki bozulması cemiyet için felâket olur. Bunun içindir ki, büyük Peygamberimiz ‘Birlik rahmet, tefrika âfettir.’ buyuruyor.[6] Bu hususta Hazret-i Kur’ân, Müslümanları, parçaları birbirine kenetlenen yekpare bir binaya benzetiyor. Şu hâlde birbirimizi koruyup esirgemekte sevip saymakta, bir vücudun uzuvları mesâbesinde bulunduğumuzu asla hatırdan çıkarmamalıyız. Birbirimize karşı iyi niyetle ve faydalı olmaya çalışmalıyız, birbirimizi incitmemek, dinimizin emri ve icabı olmakla beraber aynı zamanda insanlık şiarıdır.” şeklindeki sözleri ile birlik ve beraberliğin temel ilkelerine dikkat çekmiştir.
Bu söyleme göre insanlar, birbirlerini korumalı, sevmeli, birbirlerine iyi niyetli olmalı, faydalı olmaya çalışmalı, kimseyi incitmemeli, İslâm’ın emir ve yasakları muvâcehesinde hayatlarına yön vererek birlik ve beraberlik harcını sağlam bir şekilde karmalıdırlar. Aynı hutbesinde Hulûsi Efendi, birlik ve beraberlik içerisinde olmanın millî ve dinî bir borç olduğunu söylemiş ve ancak bu birlik ve beraberlik rûhu ile millet ve memleketin yükselebileceği gerçeğini de hatırlatmıştır.[7]
Toplumun ayakta kalması için olmazsa olmaz bir şart olarak gördüğü birlik ve beraberlik rûhunu zedeleyecek tehlikelere de dikkat çeken Hulûsi Efendi, bu tehlikelerin birincisinin insanların yaşam haklarına ve mânevî şahsiyetine saldırmak olduğunu belirtmiştir.[8]
Hulûsi Efendi’ye göre milletin birlik ve beraberlik içerisinde olmasını istemeyen, içi başka dışı başka kimseler tarih boyunca var olmuş ve olmaya devam edeceklerdir. Bu münafıklara fırsat vermeme adına kişinin insanlıkta veya dinde kardeşi olan kimselere karşı rencide edici hareketlerden kaçınması gerektiğini savunan Hulûsi Efendi, toplumun temeline dinamit koymak için hırsla çalışan bu ikiyüzlü kimseleri ve faaliyetlerini fark edip onlardan uzak durmanın kişisel ve toplumsal manada kurtuluş ve ilerlemenin anahtarı olduğunu söylemiştir.[9]
Toplumsal barış ve huzurun birlik ve beraberlik duyguları ile inşâ edilebileceğini aktaran Hulûsi Efendi, huzur, güven ve barışa açılan en güçlü kapı olarak da ahlâkî hassasiyetleri gördüğünü belirtmiştir.[10] İslâm’ın bütün yönleriyle toplumsal bir nizam va’z ettiğini ifade eden Hulûsi Efendi, idealize edilen toplumsal düzen ve ilerlemenin, birlik ve beraberlik hassasiyeti ve ahlâkî yetkinlikle elde edilebileceği hususunu sıklıkla vurgulamıştır. Ona göre yüksek ahlâk ilkeleri, kişileri ve toplumları yükseltir, ahlâkî değerlerdeki yozlaşmalar ise kişileri ve toplumları alçak derecelere düşürür.[11]
İlk emri oku olan İslâm’ın[12] âlim ve ilme çok değer verdiğini hatırlatan Hulûsi Efendi, toplumsal barış, birlik ve beraberlik, huzur ve güvenin tesisi noktasında âlimlerin fonksiyonuna ve ilmin yönlendirmesine olan ihtiyaca da değinmiştir.[13] Ona göre âlimler, ilmin rehberliğinde sevgi, saygı, merhamet, adâlet, dünyayı ihyâ etmekle birlikte âhireti öncelemek, çalışmak ve gönüller fethetmek gibi adımlarla “sâlih amel” denilen işlerle meşgul olup toplumun birlik ve beraberliğini temin etmek için var güçleriyle gayret göstermelidirler.[14]
Sûret farklılıklarını zenginlik olarak görüp, özü itibâriyle insana değer vererek toplumsal birlikteliğin tesisi için gönüllere dokunmalarını da âlimlerin görevleri arasında zikreden Hulûsi Efendi,[15] bir su damlasının tek başına bir etkisinin olmayacağını ancak damlaların bir araya gelmesi ile oluşan denizlerin birçok engeli zorlanmadan aşabileceği gibi örnekler üzerinden toplumsal birlik ve beraberliğin önemini şöyle anlatmıştır:
“Yalnız başına bir damla bir hiç mesâbesindedir. Damlaların meydana getirdiği deniz ise çok güçlüdür. Yalnız başına bir tuğla hiçbir şey ifade etmez, tuğlaların yan yana getirilmesinden oluşan bina çok şey ifade eder. Yalnız başına bir insan, fazla bir şey yapamaz. İnsanların birleşmesinden hâsıl olan topluluk, çok şeyi başarabilir. Bunun için bu dinimiz birliği ve kardeşliği, huzur ve âhengi gerçekleştirecek her davranışı benimsemiş, güzel görmüş ve emretmiştir. Bunun aksine kardeşliği ve birliği bozacak her hareketi yasaklamış ve engellemiştir. ‘Allah’ın rahmet eli birlik ve topluluk üzerinedir.’[16] diyen Sevgili Peygamberimiz, diğer hadislerinde kardeşlik şuuru içerisinde birbirimizi sevmeyi, cennete girme sebebi olarak haber vermiştir.”[17]
Bu paragrafta Hulûsi Efendi, herkesin anlayabileceği örnekler üzerinden birlik ve beraberliğin önemini anlatmış ve böylece Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Allah’ın rahmetine vesîle olacağını belirttiği cemâat olma gayretinin nebevî kodlarından birine dikkat çekmiştir.
Toplumsal birlikteliğin tesisi için ibadetlerin de bir zemin oluşturduğu gerçeğine hutbelerinde değinen Hulûsi Efendi, özellikle zekâtın kişisel ve toplumsal barışa olan katkısına dikkat çekmiştir. Ona göre zekât; toplumun huzur, refah ve yardımlaşmasına vesile olan, yoksul ve âcizlerle zengin ve imkân sahipleri arasında köprü kuran, toplumsal zıtlaşmaları engelleyen ve böylece birlik ve beraberliğin teminatı olan bir ibadettir.[18]
Sonuç
Son dönemin etkin sûfîlerinden olan Osman Hulûsi Efendi (k.s.), zâhir ve bâtın yönlerini dikkate alarak insanın ve hayatın anlamlandırılmasını öngören, bunun için de kişisel ve toplumsal birlikteliğin değerini her fırsatta vurgulayan bir gönül eridir. Hizmetleri, birlik ve beraberliğe olan çağrısı ile Hulûsi Efendi, hizmet, birlik ve beraberlik yolunda ektiği tohumları günümüzde meyveye duran ufku geniş bir kanaat önderidir.
O, birlik ve beraberlik rûhunun sağlanması ve bu ruhun canlı bir şekilde sürdürülebilmesi için her fırsatı değerlendirmiştir. O, kelime anlamı itibariyle “toplayan” anlamına gelen camilerde, bayramlar veya Cuma günlerinin birleştirici yönlerini de davetine dayanak yaparak irad ettiği hutbelerde birlik ve beraberlik konusunu sıklıkla ele almıştır.
Bir hutbesinde Hulûsi Efendi, “Aziz mü’minler! Dinimizin her Müslüman’a zorunlu olarak yüklediği ibâdetlerde bu birlik ve kardeşlik rûhunu bulmak mümkündür. Herhangi bir rütbe ve sosyal sınıf farkının gözetilmediği camilerde, Cuma, bayram ve diğer vakit namazlarında aynı safa dizilerek, gönül gönüle, âdeta bir rûh hâlinde ibâdet eden, yine tam bir eşitlik içerisinde oruç tutmakla, sabır ve irade gücünü tazeleyen mü’minler, birlik ve kardeşliğin güzel bir örneğini vermektedirler.” şeklindeki ifadeleriyle birlik ve beraberliği tesis için etkin bir şekilde kullandığı araçlardan birinin hutbeler olduğunu açıkça ifade etmiştir.[19]
Birlik ve beraberliğin önündeki kişisel ve toplumsal sorunları tespit edip bu sorunlara çözüm önerileri sunan Hulûsi Efendi, son tahlilde birlik ve beraberliğin ancak iman, ibâdet ve ahlâkî yetkinlikle mümkün olabileceğini belirterek nihâî hakîkate vahiy penceresinden bir bakışla şu şekilde ışık tutmuştur:
“İnsanların huzurlu yaşamaları için mutlaka hayatlarını intizama koyan birtakım hükümlerin olması şarttır. Bunun içindir ki, mensubu bulunduğumuz İslâm dini, fertlerin dünya ve âhiret hayatlarını düzenleyen hükümler ortaya koymuştur. İnsanlar bu hükümler dâhilinde hareket ettiği müddetçe mutlaka saâdettedirler. Ne zaman ki bu hükümlerden ayrılırlarsa o zaman da mutlaka dalâlete düşerler. Okumuş olduğum âyet-i celîlesinde Cenâb-ı Hak, insanların huzur içerisinde yaşayabilmeleri için şu esasları emretmektedir: ‘Allah’a ibâdet edin, ona hiçbir şeyi eş tutmayın, anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, kölelerinize iyilik edin. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenen kimseyi sevmez.”[20]
[1] 2/Bakara, 30.
[2] İsmail Palakoğlu, Gönüller Sultanı es-Seyyid Osman Hulusi Efendi (Ankara: es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Yayınları, 1995), 118-122; Fatma Sundal, “Tarih ve Toplumsal Bilinç Önünde Hulûsi Efendi”, Somuncu Baba ve Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Sempozyum Tebliğleri (Ankara: Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı Yayınları, 1997), 188; DİA, “Osman Hulûsî Efendi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1998), 18/345; Hulusi Arslan, “Osman Hulûsî Ateş'in Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri ve Din Anlayışı”, Uluslararası Geçmişten Günümüze Malatyalı ilim ve Fikir İnsanları Sempozyumu Tebliğleri, ed. Nusret Akpolat - Fikret Karaman - Mustafa Arslan (Ankara: İnönü Üniversitesi Yayınları, 2018), 1/268-271.
[3] Palakoğlu, Gönüller Sultanı es-Seyyid Osman Hulusi Efendi, 185-187.
[4] Mustafa Baktır, “Hutbe”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2018), 18/425-428.
[5] Osman Hulûsi Ateş, Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler (Ankara: Nasihat Yayınları, 2016), 9.
[6] Münâvî, Feyzü’l-kadîr, thk. Ahmed Abdusselâm (Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 1440), 3/470.
[7] Ateş, Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler, 9.
[8] Ateş, Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler, 209.
[9] Ateş, Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler, 209.
[10] Ateş, Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler, 215.
[11] Ateş, Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler, 214.
[12] Alak 96/1-5.
[13] Ateş, Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler, 298.
[14] Ateş, Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler, 298.
[15] Ateş, Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler, 299.
[16] Hâkim en-Nisâburî, Ebû Abdillah Muhammed b. Abdillah, el-Müstedrek ala’sSahîhayn (Beyrut: yy, 1990), 2/156.
[17] Ateş, Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler, 413.
[18] Ateş, Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler, 105-106.
[19] Ateş, Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler, 413.
[20] 4/Nisa, 36.
Fatih ÇINAR
Yazar17.yüzyılda, Anadolu’da, dildeki başarısı ve gönlünün zenginliği ile dikkat çeken birçok mâneviyât erinden bahsetmek mümkündür.[1] Onlardan biri, üstâdı Abdülehad Nûrî-i Sivâsî (öl. 1061/1651) ve onun...
Yazar: Fatih ÇINAR
Anadolu kelamını duyunca,‘Cennet’ diye atar kalbimiz bizim.Hak mührünü vurduk tarih boyunca,‘Millet’ diye atar kalbimiz bizim.Kahramanlar al bayrağa kan verir,Er meydanı yiğitlere şan verir,Varlığıyla...
Şair: Bestami YAZGAN
Kur’ân, mü’minlerin kardeşliğinden bahsederken şöyle buyurur: “Şüphesiz ki ancak mü’minler kardeştirler. Öyle ise kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah'tan sakının ki merhamet olunasınız.”[1]Âyet, k...
Yazar: Ali AKPINAR
Beşiklerden mezarlara giderken,Günden güne katlanıyor günahım,Ömrümüze yıllar vedâ ederken,Kulluğunla gönenir mi sabahım?Tövbemizi kabul eyle Allâh’ım!..Yâ Rab bizi, kenetlenmiş saf eyle,Affa lâyık ol...
Şair: Halil GÖKKAYA