Nimetlere Nasıl Şükredilir
Nimetlere şükür, iki şekilde yapılır. Birincisi, bütün nimetlerin Hakk’ın lütfu olduğu idrakiyle, lafzan, yani sözlü olarak şükretmektir. İkincisi ise o nimetlerden mahrumlara ikramda bulunmaktır. Bu da fiilî bir şükürdür ki, mutlaka ifası lazımdır. Şu kıssa, bu iman ufkunu ne güzel hulâsa etmektedir: Şakik-i Belhî Hazretleri, geçimini temin edebilmek için ticaret yapmaya karar verir. Bunun için de uzak diyarlara gitmesi gerekir. Ayrılmadan önce, hürmet ve muhabbet duyduğu dostu İbrahim bin Edhem’e uğrayıp helâlleşir, ardından da yola çıkar. Fakat uzun bir süre görülmeyeceği sanılan Şakik, birkaç gün sonra çıkagelir. İbrahim bin Edhem, Şakik’i camide görünce hayretle: - Niçin çabuk döndün, diye sorar. Şakik-i Belhî: - Yolculuğumda çok acayip bir şey gördüm, ondan dolayı döndüm. der. İbrahim bin Edhem: - Hayırdır inşallah, ne gördün, deyince Şakik şöyle anlatır: - Yolculuk esnasında dinlenmek için bir kenara çekilmiştim. Orada kör ve topal bir kuş gördüm. Kendi kendime; “Acaba bu kuş burada yalnız başına nasıl yaşıyor, ne yiyip ne içiyor?” diye düşünürken, az sonra, ağzında yiyecek taşıyan bir başka kuş çıkageldi. Bu böyle birkaç defa tekrarlandı. Bunun üzerine ben; “Bu kuşu bu ıssız yerde rızıklandıran Allah, elbette beni de rızıklandırır, O’nun buna gücü yeter.” dedim ve döndüm. Bunun üzerine İbrahim bin Edhem Hazretleri şöyle der: - Şaşarım sana ey Şakik! Niçin kendini, başkasının yardımıyla yaşayan kötürüm bir kuşun yerine koydun da, hem kendisi için çalışan hem de diğer düşkünlere yardıma koşan kuş gibi olmayı düşünmedin?! Bu sözler üzerine Şakik-i Belhî hakikati anlar. Hemen kalkıp İbrahim bin Edhem’in elini öper ve ticaretine geri döner. İşte ailesine, akrabasına ve çevresine ikram ederek ilâhî ahlâkı yaşama gayreti, Hakk’ın muhabbet ve rızasına eriştiren bir fazilettir. Mü’min de, rızık hususunda yanlış tevekkül anlayışlarına kapılmayıp gücü yettiği sürece sa’y ü gayret göstermeli ve böylece rızıktan çok Rezzâk’ın peşinde olma ferasetini kazanmaya çalışmalıdır.
Sema KORKMAZ
YazarHazret-i Ömer’in (r.a.) hilâfeti döneminde Şam’ın Kayseriye taraflarında Rumlar üzerine bir İslâm ordusu gönderilmişti. Abdullah bin Huzâfe (r.a.) da orduda bulunuyordu. Rumlar onu esir ettiler. Krall...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Hükümdarın birinin çok cömert bir veziri vardı.Paraya sıkışıp kendisine gelen, borç isteyen insanları hiç boş çevirmez, onlara sürekli borç para verirdi.Borç alan kişiler; "Bu borcumuzu ne zaman ödeye...
Yazar: Sema KORKMAZ
Zeyd bin Sabit Hazretleri, “Peygamberimiz (s.a.v.)’in toplum içine katılarak çeşitli konularda sahabesi ile sohbet ettiğini” belirtiyor. Katıldığı davetlerde sırf arpa ekmeği ve hurma bile olsa onu şe...
Yazar: Sema KORKMAZ
Kalb, mânevî açıdan bakıldığında bir semboldür; iyi değerlerle beslendiğinde sahibine yol gösterir, estetik duygusu da böyle bir kalbe sahip olmakla başlar. Kalb fesada uğramış ise o kişide iyilik duy...
Yazar: Sema KORKMAZ