NİKSARLI HACI AHMET EFENDİ (K.S)
Niksarlı Hacı Ahmed Efendi olarak tanınan mürşîdimiz; aslen Mesudiye ilçesinin Beyseki köyünde doğmuştur. Tarikat-ı Aliyyenin otuz yedinci halkasıdır.
Niksarlı Hacı Ahmed Efendi olarak tanınan mürşîdimiz; aslen Mesudiye ilçesinin Beyseki köyünde doğmuştur. Tarikat-ı Aliyyenin otuz yedinci halkasıdır. Babasının adı Yusuf Efendi¸ annesi Marziyye Hanım'dır. Hicri 1279'da (M.1861'de) dünyaya gelen bu büyüğümüz¸ uzuna yakın orta boylu¸ siyah gözlü¸ uzun beyaz kıvırcık sakallı alnı geniş ve yüzü çok nurlu bir zattır. Daha çocuk yaşlarında ilk derslerini ve eğitimini¸ muhterem babaları Yusuf efendiden okumuştur. Zira o devrin en büyük âlimlerinden birisi olan Yusuf Efendi iki oğlunu ihtimamla okutmuştur. Gerçi altı çocuğu olan Yusuf Efendi bütün çocuklarının da okumalarını istemişse de¸ içlerinden Ömer Lütfi ve Hacı Ahmed Efendileri¸ zekâlarından ve ilme olan meraklarından dolayı özenle yetiştirmiş¸ daha sonra onları İstanbul'a göndererek ilimlerini orada daha da geliştirmelerini istemiştir. Hakikaten de bu iki büyük insan zamanın padişahının da takdiriyle oradaki âlimlerin takdim ve teşvikleriyle Enderun'a girmiş ve tahsillerini başarıyla bitirmişlerdir. Kardeşi Ömer Lütfi Efendi müderrisliğe kadar yükselmiştir¸ Kendileri de devrin büyük âlim ve mürşitleriyle derslerine devam etmişlerdir.
Hacı Ahmed Niksari (k.s.) hazretleri uzun yıllar sonra memleketi Mesudiye'ye dönmüşler ve burada ikamete başlamışlardır. O sıralarda Çorum'da şöhret bulan Mustafa Rûmi (k.s.) hazretlerinden intisab ederek batın ilminin inceliklerini ondan talim etmiştir. Onun manevi feyz ve bereketiyle olgunluğun zirvesine çıkan bu pirimize; mürşidi Çorumlu Mustafa Rûmi Hazretleri’nden¸ irşad vazifesi almıştır. Ömürünün son nefesine kadar Niksar'da kalmış ve ünü Kastamonu¸ Bayburt¸ Gümüşhane¸ Trabzon¸ Ordu¸ Tokat¸ Sivaş Çorum havalisine yayılmıştır.
Yaratılışı itibarıyla çok halim ve yumuşak huyludur. Bu yüzden Niksar'da ilk dönemlerinde Çilehane Medreselerinde talebe okuturken¸ talebesi onun bu yumuşak huyundan dolayı diğer medreselerin mevcudundan çoktur. Kendileri ders okuttuktan sonra medresede kalır¸ günlerini ibadetle geçirirler. Ne var ki Niksar'da bir sarhoş birazda etrafın dolduruşuyla Şeyh efendimizi taciz ve tehdit ederek talebesini dağıtmasını ve medreseyi terketmesini ister. Sûkut buyuran Hacı Ahmed Efendi o günü medresenin içinde değil de önündeki peykede yatarak geçirir. Aynı gece sarhoş kabadayı kendi evinde yatarken acayip bir rüya görür: Bakar ki rüyasında Niksar kalesinin başında¸ bir zat ona şu ihtarda bulunuyor;
-"Bizim Ahmed'imize bir daha dokunursan karışmam". Rüyanın dehşetiyle uyanan¸ kabadayı boy abdesti alarak doğru Hacı Ahmed Efendi'nin huzuruna gelir. Peykede karşılaştıklarında Niksarî Hazretleri: - "Ne o Ağa! Bizi buraya da mı koymayacaksın?" der. Hemen ayaklarına kapanarak ağlayan o sarhoş tevbe eder¸ gönül halkasının içine girer¸ olgunluk mektebine talebe olur.
Çok merhametli oldukları için müritlerini uzun boylu riyazata tabi tutmamıştır. Halife yetiştirmediğinden bir senetle ihvanlarının irşad vazifesini İsmail Hakkı Toprak Efendi (k.s)'ye bırakmıştır. Binlerce cilt kitabı bulunan büyük kütüphanesindeki kitapların bir kısmı kendilerinden sonra¸ İstanbul'a götürülmüştür. Soyu halen Niksar'da devam etmektedir. 1935 tarihinde dar-ı bekaya göçen bu pîrimiz; Niksar'da Melikgazi kabristanında metfundur. Manzum silsile de ismi şöyle geçer:
Niksari Şeyh Hacı Ahmed bu yolda rehnûma oldu
Ki zîra ol Çorumî'den alırdı feyz-i ruhanî.
Hüvel Bâki
Tariki Nakşîde erdi kemâle
Âşık idi daim nûr-ı Cemâle
Pîr-i Çorûmî'den terbiye aldı
Hakikat marifet bahrine daldı
Tokadı Hâkî'den aldı hilâfet
Ahlâkında müzeyyendi letâfet
Sivasî Takî'yle irşat yolunda
Gayretler gösterdi Tokat ilinde
Garîbu'llâhî Sivas'a edince teslim
Senedi meşhurla oldu tesellüm
İhramcızâde de nişân-ı hürmet
Bu yüce veliye vererek kıymet
Altın silsileye yazıldı ismi
Burada medfundur o aziz cismi
Şeyh Hacı Ahmet Niksârî şahın
Rahmet ummanına daldı Allah'ın
Ruhu için el-Fatiha
(1279-1935)
Necmettin SARIOĞLU
YazarSevgili çocuklar; “Bizim en vefalı dostlarımız kitaplardır.” desem abartmış olur muyum acaba? Beni bu yargıya götüren etkenlere bir göz atalım isterseniz. Hiç unutmam; orta ikinci sınıfa gidiyordum....
Yazar: Sırrı ER
Yavaşça gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Son hatırladığı şey zıplarken bir tele takıldığı ve karnının çok acıdığı idi. Ne kadar çabalasa da o telden kurtulamamış bitap düşmüştü. ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Şerefimiz, şanımız var Biz ne büyük bir milletiz Al bayrakta kanımız var Biz ne büyük bir milletiz Üç kıtada at koşturduk Akarsuları coşturduk Dağlar, tepeler aştırdık B...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Her ilim dalı ‘hoca-talebe’ münasebetinin zorunlu olduğu süreçlere şahitlik eder. Örneğin bir ustanın dizinin dibine oturmadan usta bir marangoz olunmayacağı gibi bir kimsenin alanında uzman bir hocan...
Yazar: Fatih ÇINAR