MUTLULUK BİRİKTİRİYORUM!
Ömer sevinçle merdivenleri çıktı. Kapıyı açan annesine selam verip içeriye girdi. Odasına yöneldi. Mutlu olduğu her halinden belli oluyordu. Odasından bir süre çıkmayan Ömer’i annesi merak etti. Ömer’e seslendi. - Ömerrr, ders mi çalışıyorsun yavrum. Okuldan yeni geldin, biraz dinlen sonra çalışırsın. - Hayır anne. Mutluluklarımı sayıyorum. Bu cevap üzerine annesi yerinden kalkıp Ömer’in yanına geldi. Ömer bir kavanozun içindeki küçük kâğıt parçalarını yatağının üstüne dökmüş, onları sayıyordu. Annesi kâğıt parçalarını incelediğinde, üzerlerine notlar alınmış, küçük kare şeklinde kesilmiş kâğıtlar olduklarını gördü. Merakla sordu, - Ömerrr bunlar ne yavrum! Ömer bir kâğıt parçası eline alıp, elli dedikten sonra, - Bu yaşlı teyzeye yaptığım iyilikten sonra duyduğum mutluluk. O gün yiyecek dolu poşetlerini taşımasına yardım etmiştim, o da çok mutlu olmuştu. Bir kâğıt daha eline alıp, elli bir dedi. - Bak bu da yavru kediye süt verdiğim sonrası yaşadığım mutluluk. Bu da konu komşumuza, akrabalarımıza, arkadaşlarıma ettiğim tebessümlerin mutluluğu. Tebessümüme tebessümle karşılık veriyorlar hepimiz mutlu oluyoruz anne. Bak bu da komşu teyzeye ekmek almıştım, aldığım dua sonrası yaşadığı mutluluk. Ömer saydı saydı. Annesinin ağzı açık kalmıştı. Ömer annesinin boynuna sarıldı. - Canım annem. Yaptığım iyiliklerle çok mutlu oluyorum. Hep iyilik yapmak istiyorum hep. Herkes para biriktiriyor, ben de mutluluk biriktireyim dedim. Bu gün de arkadaşımla silgimi paylaştım. İşteee bu hafta içinde yüzüncü mutluluğummm. Yaşasınnn! Annesi gülümseyerek - Ne güzel. Beni de şimdi çok mutlu ettin, bu da yüz birinci mutluluğun olsun tamam mı? İyilik meleğim benim...
Emine Yılmaz DERECİ
YazarAz gittim uz gittim. Dere tepe düz gittim.Dağları aştım, çölleri geçtim.Neler gördüm neler gördüm. Altın tüylü kuşlar, zümrüt yapraklı çiçekler, mücevher veren ağaçlar.Hayran kaldım her birine. Kuşlar...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Yavru tavşanlar, çayırlıktaki yuvalarında mutluydular. Anne ve babaları onlara yiyecek getirir, küçük oldukları için sık sık dışarıya çıkmalarına izin vermezdi. Anne tavşan her zaman yavrularına nasih...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Alpaslan, Afşin Bey, Sav Tekin karargâhtaydılar. Otağ-ı Hümayun’da oturuyorlardı. Maiyet eri içeri girdi. “Sultanım, uzaktan bir grup gelmektedir. Silahlı asker gibi gözükmektedirler.” dedi. Bir mü...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Her yıl olduğu gibi, eylül ayı gelince okullar açılmıştı. Mustafa beşinci sınıfa başlamıştı. Dört yıl ne kadar da hızlı geçmişti. Birinci sınıfa başladığı ilk günler; o tedirginlik, o heyecan hâlâ hat...
Yazar: Sırrı ER