Kuş Evi
“Hani beş taş oynayacaktık?!”
“Dur şimdi beş taşın sırası değil. Kuşlara bir faydan dokunsun istiyorsan hadi gel sen de.
Uzun zamandır, kışın sokakta titrerken gördükleri kuşlar için bir şeyler yapmaları gerektiğini düşünüyorlardı. Kış bitmiş, bahar başlamış, renkler ve güneş dünyaya sarılmıştı. Tüm bu süre boyunca düşünmüşler ama bir türlü istedikleri gibi bir çözüm bulamamışlardı. En sonunda okuldaki kütüphanede gördükleri kitap tüm sorularının yanıtı olmuştu. Bir kuş evi yapmak,tıpkı Osmanlı’da kuşlara taş evler yapan insanların yaptıkları gibi.
Oyunu bırakıp bahçedeki taşları toplamaya başladılar. İnce, geniş, büyük, küçük çeşit çeşit taşları avuçlarına doldurup bir kenara yığıyorlardı. En uzun boylu olan bağırdı; “Tamamdır millet, bu kadarı yeter!”
Çocuklar taşların yanına geldiler, yorulmuşlardı. Çimenlerin üstüne uzanıverdiler. Gökyüzüne bakarken taştan kuş evlerinin yapılışını aralarında tekrar konuşmaya başladılar. Biri taşların arasında güçlü bir yapıştırıcı sürmeleri gerektiğini söyledi. Babası inşaat sektöründe çalışan diğeri her bir taşın altına özel bir çimento sürülürse evin daha sağlam olacağını söyledi. Her biri akşam ailelerine danışmak üzere taşları ve güneşi geride bırakarak evlerine döndüler.
Sabah okula gitmeden önce her zamanki yerlerinde buluştular. Çıkışta herkes fikrini söyleyecekti. O gün derslerde tüm çocukların aklında kuş evinin detayları dönüyordu.
Öğleden sonra buluşma yerinde toplandılar. Gözlerinden kanatlanan kuşları oradan geçen herkes görebilirdi.
Taşları sıraya dizdiler. Dar olanlar kuş evinin kolonları olacaktı. Geniş olanları yan duvarlarda kullanacaklar, küçükler süsleme detayları için, büyük olanlar da çatı için kullanılacaktı. Taşların aralarına özel bir yapıştırıcı süreceklerdi. Böylece uzun yıllar kuşlar bu evi kullanabileceklerdi.
Kuş evinin yapımı bir hafta sürdü. Bu bir hafta boyunca okuldan çıkıp her zamanki yerlerinde buluştular ve taşları yerleştirip yapıştırmaya devam ettiler. Azimle çalışmanın sonucu elbette büyük bir hazinenin bulunuşuna benziyordu. Kuş evi sonunda bitmişti. Çocuklar karşılarındaki güzelliğe hayranlıkla bakıyorlardı. Elleriyle topladıkları taşlar bir sanat eserine dönüşmüştü âdeta. Hem de küçücük canlıları koruyacak bir sanat eseri.
Kuş evini mahallenin en büyük camisinin duvarına büyükleriyle beraber yerleştirdiler. Hem aileler hem de mahalle sakinleri çocukların dünyaya kattığı bu güzelliği, kuşların şarkıları eşliğinde hayranlıkla izliyorlardı.
Seda BAYRAK DURGUT
YazarMinik bir kediyim ben. Peki, minik bir kedi olmam insanların neden üzüldüğünü ya da sevindiğini anlamama engel mi sanıyorsunuz?Asla!Aksine insanlara yakın olmam onları daha iyi anlamam için bana müthi...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Çocuk sahildeki kumlarla oynuyordu. Şapkasını çıkardı. Güneşe karşı hassasiyeti vardı. Şapkasını çıkarmamalıydı. Denizden bir avuç su alıp yüzüne çarptı. Az önce şapkasını asla çıkarmamasını sıkı sıkı...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Annesi ve babasıyla deniz kenarında yaşayan sarı saçlı bir çocukla tanışmıştım. Annesi her gün masallar okurdu ona. Ben de uzaktan onları izlerdim. Okuduğu masallardan birindeki çocuk, kâğıda minik se...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Kanatlarını açtığında utanıyordu kumru. Gözlerinin küçüklüğünden, kuyruğunun kısalığından. Kendinden utanıyordu...Aslında bulutların sonsuz huzuru arasında süzülmeyi seviyordu. Etrafı seyretmek eşsizd...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT