Kudüs Sokaklarında
Bir zamanlar Kudüs'ün tarihî taş döşeli sokaklarında yaşayan Selim ile Kerim adında iki kardeş vardı. Babaları Türkiye’de doğup büyümüş, bilgisayar mühendisi olarak eğitim almış, anneleri ise Filistinli kalabalık bir ailenin en küçük çocuğuydu. Selim ile Kerim, çocukluklarını bu güzel şehrin tarih kokan sokaklarında geçiriyorlardı.
Bu sokaklarda, sık sık ellerinde son model tüfek ve teçhizatla gezen İsrail askerleriyle karşılaşmak kaçınılmazdı. İsrail askerlerinin sert bakışları ve tutumları, Selim ile Kerim'in içinde korku yaratıyordu. O nedenle Yahudi çocuklarıyla karşılaşmamak için onların bulunduğu sokaklara girmiyorlardı.
Bir gün, akşam eve döndüklerinde babalarına yaşadıkları korku dolu anları anlattılar. Babaları ise sakin bir şekilde onları dinledi ve ardından şöyle konuştu: “Çocuklarım, korkmamanız gerekiyor. Filistin toprakları, Müslümanların vatanıdır ve biz burada haklıyız.”
Babaları, onlara Filistin'in tarihini anlatarak bilinçlenmelerine yardımcı oluyordu. Yaşadıkları yerin kutsal topraklardan biri olduğunu, tarih boyunca birçok medeniyetin bu topraklarda yaşadığını ve herkesin bu topraklarda eşit haklara sahip olması gerektiğini anlatıyordu.
Selim ile Kerim, babalarının öğretileriyle büyüdüler. Artık sokaklarda İsrail askerlerini gördüklerinde korkmuyor, aksine dik duruyorlardı. Babalarının öğrettikleriyle büyüyen bu iki kardeş, hoşgörü, anlayış ve adalet duygularını da içselleştirmişlerdi.
Selim ile Kerim’in saklambaç oynadıkları bir gizemli kuytu sokakta büyük bir ağaç vardı ve dalları yemyeşil gökyüzüne doğru uzanıyordu. Bu ağacın altında oynamak, kardeşlere sanki bir masal dünyasına adım atmış gibi bir duygu hissettiriyordu. O gizemli sokakta oynarken, yanlarına güler yüzlü bir kız çocuğu geldi. Adı Lina idi ve Filistinli bir aileden geliyordu. Lina, Selim ve Kerim, üçü bir araya gelerek, sokaklarında yeni maceralara atıldılar. Birlikte oyunlar oynadılar, zeytin ağacının altında piknik yaptılar ve birbirlerine farklı kültürlerini tanıttılar.
Lina da ailesinden öğrendiği Filistin tarihini ve kültürünü Selim ile Kerim'e anlattı. Selim ile Kerim de Türkiye'deki hayatlarını ve ailelerinin hikâyesini paylaştılar. İki farklı dünyadan gelen bu üç çocuk, birbirlerini anlamaya başladılar.
Ancak bir gün, sokaklarından İsrail askerlerinin geçtiğini gördüler. Bu sefer, Selim ile Kerim, Lina'nın yanındaydı. Çocuklar cesurca durdular. Lina, “Arkadaşlar, korkmayın. Birlikte güçlüyüz.” dedi.Babalarının öğrettiklerini hatırlayan çocuklar, korkuya teslim olmadılar.
O günden sonra, Selim, Kerim ve Lina, birlikte büyüdüler, oyunlar oynadılar ve birbirlerinin kültürlerini daha iyi anladılar. Anlayış ve dostluk, onları farklılıklarına rağmen bir arada tutan büyük bir hazine hâline geldi. Her geçen gün, gizemli sokakta yeni maceralar yaşadılar ve birbirlerine güç verdiler. İki farklı dünyadan gelen bu çocuklar, birlikte yaşamanın ne kadar güzel olduğunu keşfettiler ve gelecekteki dostluklarını hiçbir engelin bozamayacağını anladılar.
Zamanla, Selim ile Kerim, kendi aralarında ve arkadaşlarıyla birlikte oynamanın, farklı kültürleri anlamanın ve barış içinde bir arada yaşamanın önemini keşfettiler. Bu küçük çocuklar, bir gün büyüdüklerinde dünyaya hoşgörü ve sevgiyle bakacak, kendi hikâyelerini yazarak barış dolu bir geleceğe katkı sağlayacaklardı.
Erbay KÜCET
YazarBir zamanlar, yeşillikler içinde bir bahçeli evde, Yusuf ve Nihan adında iki kardeş yaşardı. Anneleri sevgi dolu bir öğretmen, babaları ise zeki bir bilgisayar mühendisiydi. Evleri, ağaçlarla ve renkl...
Yazar: Erbay KÜCET
Sevgili çocuklar;Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:“Ey inananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılır günlerde farz kılındı....
Yazar: Sırrı ER
Her toplum, kültürünü ve değerlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma amacı güder. Geleneksel çocuk oyunları, bu kültürü ve değerleri taşıyan ve öğreten önemli bir araçtır. Bu oyunlar, toplumun değ...
Yazar: Editör
Kudüs'te, sabahın ilk ışıkları eski taş döşeli sokakları usulca selamlıyordu. Hava serindi, sessizliği yalnızca uzaklardan gelen ezan sesi delip geçiyordu. Rıza, her zamanki gibi, bu çağrıyı duyduğund...
Yazar: Erbay KÜCET