Kedi ile Karga
Abdurrahman şaşkın şaşkın pencereden dışarıya bakıyordu. Komşularının bahçesindeki kiraz ağacına bir kedi çıkmış, kalın dalların birine sıkıca tutunmuş duruyordu. İrice bir karga onun etrafından hızlıca uçarak, arada bir gagalayarak rahatsız ediyordu. Ağaçta tabiri caizse bir kavga vardı. Abdurrahman babasını çağırarak ağacı gösterdi: - Baba, kiraz ağacına bak! Bir karga, ağaçtaki kediyi rahatsız ediyor. Kedinin canını nasıl yakıyor baksana. Kedi de onu yakalamaya çalışıyor, yakalarsa o da onun canını fena yakacağı kesin. Neden kavga ediyorlar baba? Babası bir süre karga ile kediyi seyretti. Karga canı pahasına kediye saldırıyordu. Acaba karganın yuvası ağacın üzerinde miydi? Kiraz ağacını inceledi. Ağaçta yuva yoktu. Sonra gözü uzaktaki büyük ıhlamur ağacına ilişti. Ihlamur ağacının üstünde bir yuva vardı ve başka bir karga da arada sırada gaklayarak olayı seyrediyordu. Kedi sonunda pes edip ağaçtan aşağıya indi. Karga, kiraz ağacına konup, kediyi gözleriyle takibe aldı. Abdurrahman sorusunu tekrarlayınca babası cevap verdi: - Karga, kedinin yuvasını bozacağından, yavrularını yiyeceğinden korkuyor. O yüzden ağaca çıkan bir kediye tepki verdi. Çünkü bu kedi yarın ıhlamur ağacına da çıkabilir. Yavrularına zarar verebilir. Belki de bu tepkisiyle karga, ağaçlar kuşların vatanı, senin ağaç dallarında oturmana izin veremeyiz, diyordur. Kargaların zeki hayvanlar oldukları söylenir. Kedi oraya pusu kurmuş bence. Hem kedi tırmanma konusunda kendini iyice geliştirirse bütün kuşlar için tehlikeli olabilir. Kedi ağır adımlarla, öfkeli öfkeli miyavlayarak gözden kayboldu. Karga da yuvasına geri döndü. Karga bile vatanı saydığı ağaçlara düşmanlarını çıkarmıyordu. Yavrularının ve belki de tüm kuşların iyiliği için. Abdurrahman bir süre düşündü. Keşke dedi keşke, insanlar da bu dünyayı sevgiyle, barışla, huzurla, adaletle, neşeyle tüm güçleriyle donatsalar ya, tüm canlıların iyiliği için. Kendi kendine söz verdi. Bütün hayatı boyunca elinden ne geliyorsa yapacaktı. Vatanını canı pahasına koruyacaktı. Bunları düşününce içine bir huzur doldu. Pencerenin kenarından gülümseyerek ayrıldı.
Emine Yılmaz DERECİ
YazarYemen’de yaşayan Hud (a.s.), Hz. Nuh’un oğlu Sam’ın soyundan bir peygamberdir. Geçimini ticaretle sağlar, toplumu içinde de sevilip sayılırdı. Hud Peygamber, takva ve ibadet ehli, cömert ve yoksullar...
Yazar: Ali BÜYÜKÇAPAR
Yavru tavşanlar, çayırlıktaki yuvalarında mutluydular. Anne ve babaları onlara yiyecek getirir, küçük oldukları için sık sık dışarıya çıkmalarına izin vermezdi. Anne tavşan her zaman yavrularına nasih...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Bakınca görülür, gelişin başkaÇiçeğe bürünen dallar sendedirRengârenk duruşun, gülüşün başkaYeşiller, beyazlar, allar sendedirTaşıdığın umut herkese yeterAşk bacayı sarar, gönüller tüterKendinden geçe...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
İnebolu’ya bağlı Üçlüce köyünde doğdum, büyüdüm. Köyümüzde yardımlaşmak, birlik ve beraberlik içinde zorlukları aşmak gelenek hâline gelmişti. İmeceye katılmayı her köylü kendine vazife bilirdi. Bunu ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ