Kardeşlik Ahlâkı
Kardeşlik; beşerî ilişkilerde kan bağı ve duygusal bağ ile kurulan bir yakınlığı ifade eder. İnsanlar, ya bir anne ve babadan olmaları hasebiyle kan kardeşidir ya da inanç ve gönül bağı sebebiyle mecazi anlamda kardeştirler. Kan bağı ile oluşan kardeşlik bir tercih değildir, Allah’ın takdiri ile olmaktadır. İnanç ve gönül bağı ile kurulan kardeşlik ise bir tercihtir. Biriyle kardeşçe ilişki kurmak beşerî ilişkilerin en güzel başlangıcıdır. Kardeşim hitabı, kulağa ulaştıktan sonra gönülde yankılanır, duyanın ruhunu okşar. Kardeşçe ilişki kurmak kolaydır; asıl marifet kardeşçe ilişkiyi, herhangi bir içten pazarlık içine girmeden, samimi bir şekilde, fedakârca yürütebilmektir.
Kardeşlik ilişkisinin en büyük düşmanı bencillik, haset ve çıkar sağlama düşüncesidir. Bu sebeple güzel başlayan, kardeşçe olduğu sanılan birçok arkadaşlık ve dostluk ilişkisi, araya kötü niyetin girmesi ya da sonradan niyetin bozulması sebebiyle uzun ömürlü olamamakta, bozulan ilişkilerin ardından da maalesef herkes kendisini haklı göstermekte ve kardeşini suçlayabilmektedir. Kardeşlik ilişkisinin ömür boyu devam edebilmesi için birtakım dinî ve örfi adap ve kurallara riayet edilmesi gerekir. Kardeşlik ilişkisini düzenleyen ve yazılı olmayan kurallar, “kardeşlik ahlâkı” olarak ifade edilmektedir. Şimdi kardeşlik ahlâkına dair bazı hususlara kısaca temas edelim:
Kardeşlik ilişkisinde temel şart güvendir. Güven duygusu temel bir ihtiyaçtır, sevgiye ve huzura yol açar. İnsanın kendisini iyi hissetmesini sağlar. Güven ailenin de temelidir. İnsanlar güvenmediği kimselerden ve yerlerden hızla uzaklaşırlar. İnsanlar, güvenmek istediği kimseleri çeşitli şekillerde deneyerek emin olmak isterler. Yarım asır mahkemelerde duruşmalara girmiş yaşlı ve tecrübeli bir avukat, baktığım davaların birçoğu, birbirine güvenen insanlar arasında idi, diyor. İnsan, tanımadığı ve güvenmediği biriyle bir iş yapacağı zaman, işini resmî yapar ve tedbirli olur. Ne yazık ki birçok hak ihlali birbirine güvenen insanlar arasında gerçekleşmektedir.
Kardeşliğin yazılı olmayan ikinci şartı vefadır. Kardeşler arasında bir menfaat beklentisi olmasa da tarafların karşılıklı olarak birbirine fedakârlık yapmaları beklenir. Kardeşine faydalı olunca da mutlu olurlar. Kardeşlerin birbirlerinden gördüğü maddi-manevî faydalara karşılık olarak da vefakâr olmaları gerekir. Vefa, görülen iyiliği unutmamak ve iyilikle mukabele etmektir. İyi ve kötü günde kardeşin yanında olmak, sadece işi düşünce değil, işi düşmediğinde de aramak, bir ihtiyacının olup olmadığını sormak vefa ilkesinin bir gereğidir.
Kardeşlik hukukunun bir üçüncü şartı ise kardeşine karşı agâh olmaktır. Yani onun iyi ve kötü halleri hakkında bilgi sahibi olmak, onunla ilgilenmek, halden anlamak ve zor durumlarda yanında olarak ona destek olmaktır. Yarar sağlamak amacıyla kardeşlik ilişkisi kurmak samimiyete terstir fakat gerekmesi halinde kardeşlerin birbirine maddi-manevî destek olması kardeşliğin bir gereğidir.
Diğerkâm olmak, empati yapmak, kendi ihtiyacı varken bile kardeşini tercih etmek (îsâr) de kardeşlik ahlakının gereklerindendir. Gerçek dostlarımız, zor günlerde yanımızda olanlardır. Bu bağlamda sahabe-i kiram, İslam kardeşliğinin en güzel örneklerini ortaya koymuşlardır. Özellikle Medine’ye hicretten sonra, muhacirlerin barınma ve beslenme sorunlarını çözmek için Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Mekkeli bir muhacir ile Medineli bir ensarı kardeş yapmış, onlar da kardeşlerini anne-baba bir kardeş gibi bağrına basmış, evini yurdunu onlara açmıştır. İnsanlık, manevî kardeşliği sahabeden öğrenmiştir. Sahabe de insanlara din kardeşliğinin, manevî kardeşliğin kan kardeşliğinden öte derin anlamları olduğunu bizzat yaşantılarında göstermişlerdir.
Hatasız dost arayan dostsuz kalır, denilmiştir. Peygamberler dışında herkes hata yapabilir. Kardeş kabul ettiğimiz birini, bir hatasından dolayı ayıplamak ve onu terk etmek kardeşlik ahlakı ile bağdaşmaz. Eğer bir hata kasten, bile bile ve inadına yapılmıyorsa anlayışla karşılanmalı, kardeşimizin hatasını görmesine, düzeltmesine yardımcı olmalıyız.
Kardeşlerin hataları baş başa kalındığında yüzüne yapıcı bir üslupla söylenmeli, iyi halleri ise başkasına anlatılmalıdır. Bir kardeşimizin hatasını başkasına anlatmak, sırlarını ifşa etmek en hafif ifadeyle ihanettir. Gıyabında da kardeşimizi savunmamız gerekir. Bir kardeşi gıyabında savunmak, hatalarını savunmak değildir. Hatayı ilk duyduğumuzda öyle yapmamıştır, yanlış anlaşılmıştır, bir de kendisine soralım, onun da bu hususta mutlaka bir açıklaması vardır, diyerek hüsnü zan etmektir.
Yazımızda bazı temel ilkelerini anlatmaya çalıştığımız kardeşlik ilişkisinin ömür boyu devam edebilmesi için tarafların aynı anlayışa ve özene sahip olmaları gerekir. Bir tarafın kardeşçe ve dostça yaklaşımına karşın diğerinin sorumsuz ve umursamaz tutum sergilediği bir kardeşlik ilişkisi uzun ömürlü olmadığı gibi kul hakkına da sebep olur.
Kardeşlik, tarafların birbirini eşit düzeyde kabul ederek birbirlerine hayatı kolaylaştırmaları ve yaşamı anlamlı hale getirmeleridir. İki tarafın da birbirine, iyi ki varsın, iyi ki seni tanıdım, demesi ve ona daima hayırlı işler yapması ve iyi durumlarla karşılaşması için dua etmesidir.
Nitelikli bir kardeşliğin nasıl olacağı hususunda birçok insanın bir fikri ve öngörüsü vardır fakat nasıl uygulanacağı hususunda insanların çoğu aynı beceriyi gösterememektedir. Sahabe gibi kardeşliği ise sadece kitaplarda okumaktayız.
Emine Büşra YÜKSEL
YazarSultan Murad Hüdavendigar’ın kızıdır. Annesi, Gülçiçek Hatun’dur. Kaynaklarda ismi, Nefise ve Sultan Hatun şeklinde de geçmektedir. Doğum tarihi bilinmemektedir. Hayatı hakkında fazla bir malumat yokt...
Yazar: Bengisu HAYAT
İslam dini, insanların hem aklına hem de gönlüne hitap eder. Davette, gönül dilini kullanır. İslam’ın mesajı gönüllere hitap eder, zira imanın mahalli kalptir. İnsanlar, dinini dili ile ikrar ederler,...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Sismolog bir bilim adamından dinlemiştim: “Yeryüzü hareket ettikçe yer altında enerji birikiyor, biriken enerji yer kütlesinin kırılması ile tahliye oluyor. Yer kabuğunun kırılması ise depremlere yol ...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Allah insanı en güzel şekilde yaratmıştır. İnsan, Allah’ın en güzel eseri olması bakımından değerlidir. Allah’ın sıfatlarından olan “el-Kerim”, değerli ve cömert anlamlarına gelmektedir. Kur’an’da “ke...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL