Karahindiba
Karahindibalara baktı. Gözleri parladı. “Anne, baksana şunlara hadi koş hemen üfleyelim hepsini!” diyip yeşilliğin içine daldı küçükkız. Kırmızı elbisesi koyu yeşil çimenlerin arasında parıldıyordu...
Gördüğü en büyük karahindibadan başladı önce. Eline aldı, tüm gücüyle üfledi. Her bir tohum gökyüzüne savrulurken, kızın neşesi de etrafa yayılıyordu sanki...
Annesi kızın peşinden koşuyordu. Bu dünyada küçük şeylerle mutlu olmayı en iyi bilenler çocuklar olmalı, diye düşündü. O sırada yanlarından beyaz bastonlu bir adam geçiyordu. Annesinin ve çocuğun neşeli konuşmaları adamın dikkatini çekmişti. Önce çocuğa seslendi. “Küçük hanım bakar mısınız?” dedi gülümseyerek. Annesi adama baktı. Babası yaşlarındaydı, gülümseyen yüzünden küçük kızla sohbet etmeyi ne kadar istediği belli oluyordu.
Kız annesine baktı onay almak ister gibi. Annesi başını sallayınca kız adamın yanına koştu. “Efendim amca?” dedi. “Sen karahindibaları mı topluyorsun?” dedi adam. Kız adamın elindeki bastonun ne işe yaradığını önce anlayamadı. Sonra adamın gözlerine baktığında göremediğini fark etti. “Evet amca. Topluyorum ve tohumlarını gökyüzüne üflüyorum. Uçsunlar ve başka karahindibalara tohum olsunlar diye. Ve tabii başka çocuklar da onları üflesin diye!” dedi zıplayarak.
Adam kızın neşesini kalbinde hissetti. “Peki, benim de seninle karahindibalara üflememe izin verir misin?” dedi. “Tabii!” dedi kız ve koşup üç tane karahindiba getirdi. Adamın önünde durdu. Adam eğildi. Önce çiçeklere dokundu yapraklarını uçurmamaya çalışarak. Sonra kıza döndü, “Üç deyince” dedi. Nefeslerini tutup üçe kadar saydılar ve o narin tohumları gökyüzüne savurdular. Kız neşeyle zıplıyordu. Adam kalbiyle gördü tohumları sonsuzlukta süzülürken...
Minik kızın annesi olanları gözleri dolarak izledi. Adamın yanına gitti. Kız, çiçek toplamaya devam ediyordu. Adama dönüp “çocuklar küçük şeyleri görmeyi ve onlarla mutlu olmayı ne güzel beceriyorlar değil mi?” dedi. Adam kadını başıyla onayladı. Sonra derin bir iç çekerek “küçük şeyleri görebilmek için gözler yetmez, kalple bakmak gerekir ve çocuklar kalpleriyle bakmayı en iyi bilenlerdir” dedi.
Annesiyle ve küçük kızla vedalaşıp gülümseyerek devam etti yoluna adam. Karahindibaların tohumlarını gökyüzüne savurduğu günü hiç unutmadı...
Seda BAYRAK DURGUT
YazarAnnemle eve yürüyorduk, mis gibi bir bahar günü. Sokağımızdaki kayısı ağacı çiçek açmış etrafa beyaz gülücükler saçıyordu âdeta. Yanından geçenler telefonlarını çıkarıp fotoğrafını çekiyorlardı ağacın...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Hayatının bir film olduğunu düşün, hem de ödüllü! Bu filmde başrol oynayan anne-babanın ve etrafındaki diğer yetişkinlerin yanı sıra; okula başladığın andan itibaren, filmindeki en etkili karakterlerd...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Şimdi, Seha'ya bakarken, onunla ilk tanıştığım gün geldi aklıma. Ne kadar da küçüktüm. Evet, evet miniciktim. Seha beni o küçücük poşetten çıkarıp masmavi bir saksıya bırakıverdiğinde. Ellerind...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
1920 yılının Temmuz ve Ağustos aylarıydı. Milli Mücadele’nin en bunalımlı zamanları yaşanıyordu: Mudanya, Edremit, İzmit, Tekirdağ, Lüleburgaz, Edirne ve Bursa Yunanlılar tarafından işgal edilmişti. B...
Yazar: İsmail ÇOLAK