İnsan Olmanın Zarafeti
İnsanı insan yapan değerlerin başında edep ve hayâ gelir. Edep, bir insanın hem kendisine hem de başkalarına karşı duyduğu saygı ve nezaketle şekillenen bir erdemdir. Hayâ ise utanma duygusunun inceliğidir, ahlak ve vicdanın derinlerinde kök salmış bir iç denetimdir. Bu iki kavram, insan olmanın zarafetine işaret eder; ruhu güzelleştirir ve toplumsal yaşamın temellerini sağlamlaştırır.
"Edep" kelimesi, Arapça "adb" kökünden türemiş olup başlangıçta nezaket, terbiye ve güzel ahlak anlamlarını taşır. İlk yazılı kaynaklarda İslam medeniyetinin başlangıcında, Kur'an ve hadislerde yer aldığı görülür. Edebiyatımızda da "edep", Osmanlı Dönemi’nde, özellikle tasavvuf ehlinin dilinde derin bir kavram olarak yerini almış; insana, Allah’a ve topluma karşı sorumluluğu ifade etmiştir.
"Hayâ" kelimesi de Arapça kökenlidir ve "hayy" kökünden gelir. Bu kök, "hayat" anlamıyla bağlantılıdır. Yani hayâ, insanın yaşama bilinciyle iç içedir; utanma duygusunun yaşamsal bir değer olduğunu vurgular. İlk olarak hadislerde "Hayâ imandandır." ifadesiyle yer bulmuş ve Müslüman toplumlarında yüzyıllardır ahlakın en temel unsurlarından biri olarak kabul görmüştür.
Türk edebiyatı, edep ve hayâ kavramlarına büyük önem vermiş, bu değerleri işleyen pek çok eser vermiştir. Mesela Mevlâna, "Edep bir taç imiş nur-u Hüda'dan/Giy o tacı emin ol her beladan" diyerek, edebin ilahi bir nurdan geldiğini ifade eder. Burada Mevlâna, edebi bir korunma kalkanı olarak resmetmiştir.
Tıpkı bir tacın başı süslemesi ve ona asalet kazandırması gibi, edep de insanın maneviyatını taçlandırır. İlahi nurdan gelen bu taç, kişinin hem dünyevi hem de manevi tehlikelerden korunmasını sağlar. Mevlâna, bu dizesiyle insanın edebi kuşandıkça dünyadaki her türlü sıkıntıdan emin olacağını, iç huzura kavuşacağını dile getirir. Edep, sadece bireysel bir erdem değil, aynı zamanda toplumu şekillendiren, ilişkileri güzelleştiren ve kişiyi koruyan manevi bir zırhtır.
Hayâ kavramı ise Süleyman Çelebi’nin meşhur eseri "Vesiletü’n-Necat"ta, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayâ sahibi oluşuyla özdeşleştirilmiştir: "O hayâ timsaliydi, utanmak ondan doğmuştu." Bu dizelerde, Peygamber Efendimiz, hayâ erdeminin en yüksek temsilcisi olarak anlatılır.
Süleyman Çelebi, hayânın bir peygamber erdemi olduğunu, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayâ duygusunu adeta dünyaya yaydığını ifade eder. Burada hayâ, sadece bireysel bir utanma duygusu değil, ahlâkî bir kılavuz olarak karşımıza çıkar. Utanma ve hayânın, insanı yanlış yoldan koruyan bir irade ve ahlaklı yaşamın teminatı olduğuna dikkat çekilir.
Edep ve hayâ, modern toplumda unutulmaya yüz tutan değerler arasında. Dijital çağın hızı, bireysel özgürlük arayışları ve toplumsal değişimlerle birlikte, bu iki kavramın anlamı zaman zaman göz ardı ediliyor. Oysa bu iki erdem, toplumsal ilişkilerde samimiyeti ve güveni besler; aynı zamanda içsel bir huzurun kapılarını açar.
Sonuç olarak edep ve hayâ, sadece bireysel ahlak kuralları değil, insanlığın en derin değerleri arasında yer alır. İnsan, edep ve hayâyı gönlünde taşıdıkça hem kendisi hem de etrafı için huzur ve güvenlik inşa eder. Bu iki değer, toplumsal barışın ve insanlık onurunun korunmasında da anahtar rol oynar. Günümüz dünyasında edep ve hayâ gibi kavramları hatırlamak, hatırlatmak ve yaşatmak insanlığın geleceği için en önemli görevlerden biridir.
H. İklil ABBASOĞLU
Yazar“Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar.” dizesinin sahibi büyük üstat Necip Fazıl Kısakürek on iki yaşında şiir yazmaya başlamış, annesinin dileği üzerine şair olmuştur. Herkes tarafından çokça sevilen ese...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
“Derdinle hemdem olmayan bir kimseye, ne gönlün yanışı tesir eder ne de sazın iniltisi.” diyor Yavuz Sultan Selim bir şiirinde.Kula bir hemdem gerek. Hatta bize güzel demler getirecek bir hemdem gerek...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Filistin toprakları, yalnızca savaş ve siyasetin değil, aynı zamanda ezber bozan kadın portrelerinin de sahnesidir. Tam da bu noktada, kadınlar ikiye ayrılır dersek abartmış olmayız: Filistinli kadınl...
Yazar: Gülşen CANPOLAT
Türkler nasıl diyen baksın tariheViyana önünde şan vermişiz şanİşgal diyenler de baksın fetiheEziilmiş halklara, can vermişiz canKişnemiş atımız Tuna boyundaMasayı kurmuşuz her bir oyundaAltay sırtlar...
Şair: Hulusi TATAR