İlk Müslüman Türk Hükümdarı: Satuk Buğra Han
İslâmiyeti Yayması ve Menkıbevî Hayatı
Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han Türk İslâm tarihinde, İslâmiyet’i kabul eden ilk Türk hakanı ve tarihin akışını değiştiren en önemli kişilerden biri olarak yer alır. İslâmiyet’i devlet dini olarak kabul edip resmîleştirmesi, Türklerin kitleler hâlinde Müslümanlığa geçişini sağlaması, İslâmiyet adına verdiği cihat ve gaza mücâdelesiyle Türk İslâm tarihi için çok önemlidir.
İslâm Medeniyetinin temel unsurunu oluşturan Karahanlılar Türkçeyi resmî dil olarak ilân etmişler, Türk kültürünün yayılmasını sağlamışlardır. Hem İslâm’ı yayarken hem de Türk dili ve kültürünü yaymışlardır. Bu dönemde yazılan Kutad-gu Bilig ve Dîvân-ı Lügat’it-Türk çok önemli kaynaklar arasında yer alırken Türk dilinin zenginliği ve Türk kültürünün önemi hakkında bizleri aydınlatır.
İslâm medeniyeti, çok değişik ırkî unsurların katkılarıyla oluşmuş ve gelişmiştir. Bununla birlikte şüphesiz bu medeniyetin oluşum döneminde ve daha sonra uzunca bir süre Arapların önemli katkılarını unutmamak gerekir. Bağdat Abbasi hilâfetine bağlı olan Tahirî (821-873) ve Samanî (819-1005) Devletleri kurulduktan ve 10. yüzyılda yeni İran edebiyatı geliştikten sonra ise, Arap dil ve kültürünün yanında İran dili Farsça ve kültürü kendi yerini almıştır.
Karahanlıların bir Türk-İslâm Devleti olarak ortaya çıkmalarından sonra ise, bu medeniyete üçüncü bir unsur, Türk unsuru, inkârı mümkün olmayan ağırlığını koyacaktır. Daha sonra ilim ve medeniyette İslâm âlemine büyük katkıları olacak, Abbasilerin ilk dönemlerinden hemen sonra yavaşlayan, nihayet duran İslâm yayılmasına da kuvvetle omuz verecek olan Türklerin, İslâmiyet’i kabul edip devletler kurması, şüphesiz hem İslâm dünyası ve hem de millî tarihimiz için son derece önemlidir.
İşte gelecek asırlardaki bütün bu şanlı istikbâlin ilk başlangıçlarını biz Karahanlılar döneminde bulmaktayız. İslâm dünyasındaki birlik sağlanırken İslâm medeniyetinin inkişâfının başlaması hem siyâsî hem de kültürel yapının güçlenmesini sağlarken ilâ-i kelimetullah düşüncesi de tüm alanlara çok hızlı bir şekilde yayılmaya başlayacaktır.
Karahanlı hükümdarları İslâmiyet’i samîmî olarak kabul etmişlerdi. Dönemin İslâmî devlet anlayışının bir gereği olarak halifeler ve kendi adlarına hutbe okutmuşlar, halifelerden hilâtler giymişler ve onlar tarafından tevcih edilen lâkapları kullanmışlardır. Aynı zamanda da Karahanlı hükümdarları, gaza ve cihâda önem vererek Budist Uygurlara ve öteki gayri Müslimlere karşı İslâm’ı korumak ve yaymak için mücâdeleler vermişler, bu yolda şehit olmuşlar ve gazi, mücâhid gibi dinî yönü ağır basan sıfatları taşımaya hak kazanmışlardır.
Karahanlılar, sahip oldukları topraklarda çok sayıda cami, medrese, kervansaray, hastane gibi dinî sosyal müesseseler kurmuşlardır. Bu dönemde bir taraftan Kaşgar ve Balasagun’da, diğer taraftan da Semerkant ve Buhara’da, bütün Maveraünnehir’de yüksek bir ilim ve kültür muhiti ortaya çıkmıştır. Bütün bu merkezlerde Türk kültürü, İslâmî prensipler içerisinde kaynaşarak gelişmiştir. Sonuçta da Türk-İslâm kültürünün ilk ürünleri ortaya çıkmaya başlamış, kültür ve medeniyet merkezleri oluşmuştur.
Satuk Buğra Han
920 yılında Satuk Buğra Han’ın İslâmiyet’i kabulü Türk İslâm tarihinde yeni bir sayfa açar. Bu tarihten sonra ve özellikle Satuk Buğra Han’ın İslâmiyet’i resmî devlet dini olarak ilân etmesiyle Türklerin boylar, kabileler hâlinde Müslüman oluşları hız kazanmıştır. Müslüman olduktan sonra Abdülkerim adını alan Satuk Buğra Han gayrimüslim amcası Kadır Han Oğulçak ile hem siyâsî hem de dinî boyut kazanan bir mücâdeleye girişerek Karahanlıların batıdaki topraklarında Müslümanlığın yayılması için çabalar.
Mücâhit ve gazi unvanlarıyla anılan Satuk Buğra Han, Tabgaç Balık, Atbaşı ve Kaşgar şehirlerini fethetmiş, sonunda amcasını bozguna uğratarak Buğra Han unvanını almıştır. Satuk Buğra Han’ın aynı zamanda Kara Han unvanını kullandığı görülür. Onun Kara Han unvanını kullanması, hakanlığın merkezi olan Balasagun’u fethettiğini kanıtlamaktadır.
Ayrıca, Karahanlı hükümdar ailesinde Müslümanlığı kabul eden hanedanın atası ve en yaşlısı olması da Kara Hakan unvanını kullanmasının bir başka nedeni olarak gösterilmektedir. Karahanlı Devlet tarihiyle ilgili verilerin sınırlı olması Satuk Buğra Han’ın siyâsî faaliyetleri hakkındaki bilgileri de kısıtlar.
Tezkire-i Satuk Buğra Han’daki bilgiler efsanevî ve menkıbevî niteliktedir. 955’te vefât eden Satuk Buğra Han Kaşgar’ın kuzeyinde Artuç’a defnedilmiştir. Kabri bugün bile Müslümanların ziyâret ettiği kutsal mekânlardan biridir. Binlerce insanın uğradığı ziyâretgâh hâline gelmiştir.
Satuk Buğra Han’ın Menkıbevî Hayatı
Karahanlıların ilk Müslüman hükümdarı Satuk Buğra Han’ın İslâmiyet’i kabulü, yayma çalışmaları, ailesi ve onun kerâmetlerinden bahseden destan, millî-dinî bir karakter arz eder. Elde bulunan ve oldukça da geç bir dönemde istinsah edilmiş nüshaları Tezkire-i Satuk Buğra Han adını taşır. Eser bu haliyle Türkçe mensur bir “Menâkıb Mecmuası”dır.
Tezkire-i Satuk Buğra Han’da Satuk’un doğum hadisesi menkıbevî unsurlarla rivayet edilir. “Hz. Muhammed (s.a.v.) -Miraç hadisesi- Burak tarafından göğe çıkarıldığı sırada orada peygamberleri görür. Cebrail’e onlardan birinin hangi peygamber olduğunu sorar. Onun; “Bu peygamber değil, sizin ölümünüzden üç asır sonra, sizin dininizi Türkistan’da yayacak olan bir rûhtur.” demesi üzerine, çok sevinir. Yere inince de, her gün bu kişi için duâ eder.
Sahabeler bu zatın rûhunu görmek isteyince de, yine duâda bulunur. Bundan sonra karşılarında silahlı kırk atlı belirir. Selâm vererek yaklaşan bu atlıların Satuk Buğra Han ve arkadaşlarının rûhlarının olduğunu anlarlar.
Satuk doğduğu zaman yerin sarsıldığı, dağdaki kaynakların kaybolduğu, kış mevsimi olmasına rağmen bahçe ve çayırların çiçekle dolduğu ifade edilir. Bu durum karşısında kâhinlerin ileride Müslüman olacağını anladıkları bu çocuğu öldürmek istediklerini fakat annesinin onlara karşı gelip “Şimdi dursun Müslüman olduğu zaman öldürürsünüz.” dediği anlatılır.
Satuk Buğra Han’ın İslâmiyet’i kabulü de doğum hadisesi gibi menkıbevî unsurlar barındırır. El-Kâmil Fi’t-Tarih’ deki kayda göre Satuk Buğra Han’ın rüyasında gökten inen bir kişinin kendisine Türkçe olarak, “Müslüman ol ki dünya ve âhirette selâmet bulasın.” dediği, böylece İslâmiyet’i kabul ettiği ve sabah olunca Müslüman olduğunu herkese açıkladığı rivayet edilir.
Tarih u Kaşgar ve Tezkire-i Satuk Buğra Han’daki kayda göre Satuk on iki yaşında İslâmiyet’i kabul eder. Bir taraftan gizlice Müslümanlığın gerektirdiği ibâdetleri yerine getirirken diğer taraftan da hanedân üyelerinden başlayarak yakın çevresini gizlice İslâm’a yöneltir. Satuk’un babası ölünce, annesi amcası ile evlenir.
Bundan sonra Satuk bir gece amcasını Hak dinine davet eder ama o bunu kabul etmez. Onun inkârı üzerine, yer yarılır ve amcası içine gömülür. Bu hadiseden sonra da, Satuk hükümdar olur, İslâmiyet’i Türk illerinde yayar. Amcası Kadır Han Oğulçak’a (tezkireye göre üvey babası Hârun Buğra Han) karşı üstünlük kazanarak Kâşgar şehrini ele geçirdiğinde yirmi beş yaşındadır.
Muhârebelerde ağzından çıkan ateşler kafirleri yakar; düşmana çevirdiği kılıcı kırk adım uzar. O kılıcın korkusu Satuk Buğra Han doksan altı yaşına geldiği zaman, Amuderyâ boylarına, güneyde Kışkezek’e, kuzeyde Karakurum’a kadar uzanan saha içindeki halkı Müslüman eder. Bir yıl Çin ile harp ederek, İslâm dinini Turfan’a kadar yayar. Sonra Kaşgar’a döner ve orada ölür, Artuç’ta da gömülür”.
Sonuç olarak; Satuk Buğra Han, İslâmiyet’i kabul eden ilk Karahanlı hükümdarıdır. İslâmiyet’i devlet dini olarak benimseyen Satuk Han döneminde Karahanlı Devleti’nin tamamına yakın bir bölümü İslâm dinine girmiştir. Karahanlı Devleti ise ilk büyük Müslüman Türk devleti olmuştur.
Müslüman olduktan sonra Abdülkerim adını alan Satuk Buğra Han, Türkler arasında İslâmiyet’in yayılması için mücâdele etmiş ve bu nedenle “El-Mücâhit”, “El-Gazi” unvanları ile anılmıştır. Bu dönemde Türkler kitleler hâlinde İslâm’a girmişlerdir. Böylece birlik, beraberlik ve bütünlük sağlanırken çok önemli bir siyâsi güç olarak tarihe mühürlerini basmışlardır. Aynı zamanda Türkçeyi resmi dil olarak kabul etmeleri ile Türk kültürünün yayılması sağlanmış İslâm medeniyetine çok önemli katkı sağlamışlardır.
KAYNAKÇA
İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, İstanbul, 1996.
İbnü’l-Esîr, El-Kâmil fi’t-Târîh, (Çev. Abdülkerim Özaydın). İstanbul, 1987.
Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, İstanbul, 2021.
Pritsak, “Karahanlılar”. MEB İslâm Ansiklopedisi, c. VI, İstanbul: MEB Yayınları, 1977.
Zeki Velidi Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1970.
Vasilij V. Barthold, “Buğra Han”. MEB İslâm Ansiklopedisi, C. 2, İstanbul, MEB Yayınları, 1997.
Resul KESENCELİ
YazarÂlim, Arapçayı ve bu dilin özelliklerini, Yüce Allah’ın yaşam kılavuzu olarak gönderdiği Kur’ân-ı Kerimi ve Kur’ân ilimlerini, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hadislerini ve Nebevî sünnetini iyi derecede bi...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
17.Yüzyıl Osmanlı Devletinde Bursevî’nin Mürşidi Osman Fazlı Efendiİsmail Hakkı Bursevî, Celvetiye mürşidi Osman Fazlı Efendi’ye intisap etmiştir. Onun terbiyesinde yetişmiş tasavvufî eğitimini tamaml...
Yazar: Resul KESENCELİ
1.BeyitSafâ ancak gönülde yâr için sevdâ-yı aşkdır hepDevâ-yı derd ü gam âlemde bir sahbâ-yı aşkdır hep(Gönül rahatı, iç huzûru sevgili için çekilen aşkın sevdâsındadır. Âlemde, çekilen dertleri...
Yazar: Resul KESENCELİ
Bestami Yazgan’ın çocukluğu ve gençliği hem ailesinin hem de imam hatipte eğitim almasının etkisiyle mânevî bir ortamda geçmiştir. Küçük yaşta ibâdetlerini yerine getirmeye başlayan şair, yüreğindeki ...
Yazar: Yusuf HALICI