Hikmetler Nüshası
Ey fahr-i rüsül pâdşeh-i ‘arş-ı cenâb
Kim zikrini ref’ içün nüzûl itdi kitâb
Bir nüsha-i hikmet-i ilâhîsin sen
Şerh itse n’ola sadrını Rabbü’l-erbâb
“Ey bütün peygamberlerin padişahı, göğün efendisi! Kitap, senin adını yüceltmek için indi. Sen, yüce hikmetlerin bir nüshasısın. Allah, senin sadrını şerh etse buna şaşılmaz!”
Neylî, Klasik Türk şiirinin mazmunlarını ve sanatlarını ustaca istif ettiği bu rubaisinde Hz. Muhammed (s.a.v.)’i farklı bir anlatımla tavsîf ediyor. Şiirde dikkat çekici birçok nokta var. Bunlardan birisi hemen her kelimenin farklı anlamlarını da düşünmemizi gerektirecek şekilde seçilmiş olması.
İkincisi ise tenâsüp ve tezat teşkil edecek kelimelerin şâirâne bir üslûpla kullanılması…
Rubâîdeki ilk mısra Hz. Muhammed (s.a.v.)’e bir hitap cümlesidir. Hz. Muhammed (s.a.v.), peygamberlerin şâhıdır, başkanıdır. Padişah ile sadr (başkan) kelimeleri arasında anlam ilgisi vardır. Ref’ kelimesinin bu şiirdeki anlamı “kaldırma, yükseltme”dir. Nüzûl ise “inme” mânâsındadır.
Bu iki kelime arasında anlam zıtlığı dikkat çekiyor. Kur’ân-ı Kerim, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in adını yüceltmek için indirilmiştir. Çünkü Kur’ân’da Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vasıflarını ve yüceliğini anlatan âyetler mevcuttur. Üçüncü mısrada Peygamber Efendimiz, Allah’ın hikmetlerinin yazılı olduğu bir belge gibi tasavvur edilmiş. Şairi böyle bir hayâle iten sebep, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in yaşayışı, ahlâkı, hâl ve tavırlarıyla Allahu Teâlâ’nın örnek gösterdiği Müslüman kimliğini her yönüyle taşıyor olmasındandır.
İncelenmeye değer görülen ya da bir değer taşıyan her yazının mutlaka şerhe, yani açıklamaya ihtiyacı vardır. İşte Allahu Teâlâ da Hz. Muhammed (s.a.v.)’i şerh etmiş, açmış, açıklamıştır. Bu anlatım ile Neylî, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in göğsünün yarılması hâdisesine telmihte bulunuyor.
Âyette de belirtildiği gibi, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in göğsü melekler tarafından açılmıştır. Hz. Muhammed (s.a.v.) çocukken arkadaşları ile oynadığı bir sırada, Cebrâil ona görünerek, onu yere yatırır, kalbini yarar, içinden bir parça çıkarır. Sonra kalbini altın bir tas içinde zemzemle yıkar ve göğsünü kapatır. Mirac’a çıkarılmadan önce de bu amelenin tekrar edildiği kayıtlıdır.
Âyette bu hususla ilgili olarak şöyle söyleniyor: “Biz senin göğsünü (kalbini) açmadık mı?/Ağırlığından dolayı belini büken yükünü senden alıp atmadık mı?”
Neylî, Peygamber Efendimiz için yazdığı şiirlerinde genellikle rubâî şeklini tercih etmiş. Bu, şairin yaşadığı asra göre bir bakıma haklı ve akıllıca bir tercihtir; zira Neylî’nin yaşadığı yıllara kadar zaten birçok şair, söylenecek sözleri söylemiş; kullanılacak mazmunları birçok şiirde edibâne bir biçimde kullanmıştır.
Farklı bir anlatımı olmayan şairin, söylenmiş onca sözün istifine imkân hazırlayan rubâî şeklini kullanmasından daha akıllıca bir işin de olmayacağı muhakkaktır. Nitekim Neylî’nin Dîvânında 5’i yine rubâî kalıbında olmak üzere 6 tevhidden sonra, tamamı 14 olan na’tin 8’i rubâî şeklindedir.
Neylî’nin, çağdaşı olan hikemî tarzın üstâdı Nâbî’den geniş ölçüde etkilendiği gözleniyor. Nâbî’nin: “Sakın terk-i edebden kûy-ı Mahbûb-ı Hüdâdır bu/Nazargâh-ı İlâhîdir Makâm-ı Mustafâ’dır bu” beytiyle başlayan na’tine Neylî’nin: “Matâf-ı enbiyâ beyt-i Cenâb-ı kibriyâdır bu/ Gözün aç gâfil olma kim nazargâh-ı Hudâdır bu”
matlalı naziresi Peygamber Efendimiz ve Kâbe vasfında yazılan güzel şiirlerdendir.
Vedat Ali TOK
YazarKızgınlık ve öfkelenmeye sevk eden durumlarda kişinin kendine hâkim olup ağırbaşlı ve sâkin davranması onun hilm sahibi olmasıdır. Hilmi şiâr edinenler öfkelendiği kimseden intikamını alma gücüne sahi...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
İnsan sınırsız duygu ve isteklerle donatılmış bir varlık. Doymak bilmeyen bir iştah ve hırsla malûl. Hangi duygusunu gözden geçirse “Daha yok mu?” sorusuyla karşılaşır. Daha yok mu? Daha yok mu?...
Yazar: Mahmut KAPLAN
Hz. Aişe (r.anhâ) şöyle anlatıyor: “Ey Allah'ın Rasûl’ü! Verilmemesi caiz olmayan şey nedir?” dedim. “Su, tuz ve ateş!" buyurdular. Ben tekrar: “Ey Allah'ın Rasûl’! Evet, suyu anladık öyledir, a...
Yazar: Vedat Ali TOK
Cemi’-i enbiyâlardanMuhammed cümlenin şâhıYüzü nurundan almışlarFelekler şems ile mâhıYedi kat gökleri geçtiKadem arş üstüne bastıErişdi kâbe kavseyneTavâf eyledi dergâhıAnın seyr ü sülûkundanMelekler...
Yazar: Vedat Ali TOK