Hemşire Öğretmenler
Kurtuluş Savaşı’nın o zorlu ve sıkıntılı zamanlarında Ankara’daki Cebeci Hastanesi’nde, her gün ayrı bir can pazarı yaşanıyordu. Bu can pazarında, bitmek tükenmek bilmeyen bir hayatta kalma mücadelesi veriliyordu.
Ankara Darülmuallim/Öğretmen Okulu’nun bayan öğretmenleri, hastanede gönüllü olarak hemşirelik yapıyorlardı. Öğretmenler, büyük bir azim, gayret ve fedakârlıkla yaralılarla ilgileniyorlardı. Şefkat ve sevgiyle yaraları sarıyorlardı. Aslında yaptıkları, ayağa kalkmaya çalışan bir milletin yüreğini sarmak ve iyileştirmekti.
Cebeci Hastanesi, daha ilk yaralı kafilesinin gelişiyle dolmuştu. Yeni hastaneler hazırlamak gerekiyordu. Yaralı akını azalmadığı için, Öğretmen Okulu ile yanındaki Sanayi Okulu da hastaneye çevrilmişti. Ankara Sultanisi/Lisesi’nin bahçesindeki, sınıf olarak kullanılan barakalar, okul tatilde olduğu için boşaltılmıştı.
Bu barakalara ve kurulan çadırlara, Sağlık Bakanlığı ambarından ve Ankaralılardan tedarik edilen yataklar yerleştirildi. Burası 300 yataklı hastaneye dönüştürüldü. Büyük çadırlardan biri ameliyathane yapıldı. Böylece tarihî Numune Hastanesi’nin temeli atılmış oldu.
Bu çalışmalar sırasında, Öğretmen Okulu’nun görevli olmayan diğer hanım öğretmenleri de hemşirelik yapmak için başvurdular. İstekleri hemen kabul edildi.
Doktor Hasan, Cebeci Hastanesi'nde başhekim yardımcısı idi. Biraz sinirli bir doktordu. Bağırışlarıyla ortalığı inletiyor, hemşirelerin yüreklerini titretiyordu. Ama işini düzgün yapanlar, kendisinden çok memnundu.
Bir sabah gönüllü hemşireleri topladı. Henüz uyum sağlayamamışlardı. Hata yapıp duruyorlardı. Hemşireler, doktorun yine haşlayacağını sanarak, korku içinde toplandılar. Fakat Doktor Hasan, hiç beklemedikleri bir konuşma yaptı;
“Hanımlar!
Gönüllü hemşire olarak, uygarlık hareketinin öncüleri arasına sizler de katıldınız. Bu cesur tavrınız dolayısıyla, hepinizi kutluyorum.
Beni iyi dinleyiniz!
Bir toplum donup kalmaz, değişip gelişir. Biz de ister istemez değişip gelişiyoruz. Hayatımıza öğretmen, çeteci, işçi, kağnıcı, yazar, dernek yöneticisi hanımlar karıştı. Vatan savaşına katılmayı namus borcu biliyorlar.
Türkiye’nin geleceği bu çatışmayı sizin kazanmanıza bağlı. Bu çizgide durun, gerilemeyin, ödün vermeyin, korkmayın, geleceğimizi kurban etmeyin!
Haydi hanımlar, kolay gelsin!”
İsmail ÇOLAK
Yazar
Çilek genellikle bahar ve yaz aylarında yetişen bir meyvedir. Mayıs ayı çilek tüketiminin tam zamanı!İçerisinde bol miktarda kalsiyum, fosfor, demir ve A, B, C vitamini bulunduran çilek; kısa zamanda ...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Ayasofya, manevî ve kültürel yönüyle tartışmasız bir değere sahiptir. Tarihî ve mimarî açıdan çok büyük yeri olan Ayasofya İstanbul’un en önemli simgelerinden biridir.Mimarî açıdan çok değerli olan A...
Yazar: Naciye BEYZA
Zebra Afrika kıtasında yaşayan hayvan türlerindendir. Zebralar tıpkı atlar gibi otçul olarak beslenmektedirler. Dolayısıyla yaşamlarını sürdürmek için en çok su ve ot tüketmektedirler. Zebra yiyecek b...
Yazar: Hamidullah HALICI
Kahvenin ilk çıktığı yer, kaynak olarak Habeşistan Ülkesi kabul edilmektedir. Ancak tanınması, benimsenip kök saldığı coğrafyanın da Yemen toprakları olduğu hâkim görüştür.Osmanlı Devleti de dâhil İsl...
Yazar: İsmail ÇOLAK