Gül Bahçesindeki Çocuk
Çocuk annesinin elini tutuyordu. Caddenin karşısına geçmek için bekliyorlardı. Her sabah yaptıkları gibi bu sabah da fırından ekmeklerini alıp arkadaşının evine gideceklerdi. Bıkmadan usanmadan. Her sabah...
Annesi, “Hasta ziyareti şifadır.” derdi oğluna. “Onun seni görmesi, senin onunla geçirdiğin vakit, her biri şifa her biri sadakadır.” derdi. Sonra da eklerdi; “Arkadaşına sabırla umut vermenin de tarifi yoktur güzel oğlum.”
Çocuk, bu sabah da gül bahçesine uğramak istedi. Her sabahki gibi. Kadın çocuğu kırmazdı. Yolları biraz uzayacaktı… Her sabahki gibi.
Hafif bir yağmur başladı. Ne de olsa sonbahardı… Yaprakların sarı olanları, yeşil olanlarından fazlaydı. Sayılarını bilen var mıydı?
Gül bahçesine geldiklerinde, çocuk yine dikenleri saymaya başladı. Adı gül bahçesiydi evet, ama bahçede açan bir güle henüz rastlayan olmamıştı.
Kadın, çocuğun dikenleri sayışını ve onlarla ettiği sohbeti izledi ilgiyle. “Nasıl olur da...” dedi kendi kendine. “Hiç gül olmazken bu kupkuru gül bahçesinde... Böyle umutla gül bekleyebiliyor bu çocuk? Hayret!” Durdu, durdu. Bir cevap bulamadı çocuğun bu hâline.
Çocuk dikenlerle uzun uzun sohbet ettikten sonra annesinin onu ilgiyle izlediğini fark etti. Yanına gittiğinde kanayan parmağını arkasına gizledi. Sabretmek, biraz can yaksa da, güzeldi. “Anneciğim, haydi gidelim.” dedi.
Birlikte arkadaşının evine doğru yola koyuldular. Küçücük evin kapısından girerken çocuk, hasta olan arkadaşına her sabah olduğu gibi sevgiyle gülümsedi. Yanına oturup kitaplar okudu, masallar anlattı. Getirdiği taze ekmeğin içine domates ve peynir koydular. Bir yandan yediler bir yandan gülüşüp sohbet ettiler.
Anneler de hem çocukları seyrediyor hem çaylarını yudumluyorlardı. Çocuğu hasta olan hüzünlü anne, misafir olana “Merhamet sanki onların kalplerinde gizli, değil mi?” dedi gülümseyerek. Mahzun ama umutluydu...
Günler gelip geçerken ve dünya hızla dönerken, bir gün... Çocuk yine annesiyle gül bahçesine gitti. Ve dikenlerin içinde gezinirken, onu gördü. O kırmızı gülü. Annesine baktı. Güle dokundu. Kokladı. Annesi çocuğun yanına koştu. Gördüklerine inanamadı.
Çocuk annesine döndü. “Her sabah onlara sabırla umut verdim anne!” dedi.
Kadın oğluna baktı. Sağ gözünden bir damla yaş aktı.
Çocuk nazikçe okşadı kırmızı gülün yaprağını. Ve arkadaşına gittiğinde anlatacağı masalı düşünmeye başladı...
Seda BAYRAK DURGUT
Yazar
Uzun zamandır annesini izliyordu çocuk. Annesi, gözlüğünü yakına bakarken çıkarıp uzağa bakarken takıyordu. “Anne, niye uzağa bakarken gözlük takıyorsun?” diye dayanamayıp soruverdi bir gün. “Uzağı iy...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Şu ağacın tepesinde ne zamandır dünyayı izlerim bilmem. Gündüzleri, geceleri, kedileri, köpekleri, hüzünleri, sevinçleri, uçan balonları, uçamayan arabaları, işe giden insanları, okula giden çocukları...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT
Kabuğunun altında yüzlerce kırmızı minik taneler saklıdır. Bu yüzden nara bazen “bereket meyvesi” denir. Nar, sert kabuklu ama içi tanelerle dolu bir meyvedir. Her tanesinin içinde minicik ...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Çocuk soru işaretleriyle dolaşırdı. Bazen sırtında bazen omuzlarında, bazen paçalarında… Hep onlarlaydı. Soru işaretleri durmadan çocuğun kafasını karıştırırlardı.Çocuk bu durumdan şikayetçi değildi. ...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT