Hafız Recep
15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal eden Yunanlılar, Aydın’a doğru ilerliyordu. Düşman askerleri şehre girerken, halkın oluşturduğu millî kuvvetler kahramanca karşı koydu. Halk, kadını erkeği, yaşlısı genci, çoluğu çocuğuyla mücadeleye katıldı.
Yedi yaşındaki Recep’in babası da, köyden şehre giden savaşçılar arasındaydı. Babası giderken ona şöyle dedi:
- Baba ne zaman geri döneceksin?
- Sen Kur’an’ı ezberlediğinde geleceğim inşallah Recep’im!
- Söz babacığım ezberleyeceğim, senin yüzünü kara çıkarmayacağım. Gözün arkada kalmasın! Sen yeter ki gel, tamam mı? Haydi, Allah’a emanet ol, gazan mübarek olsun!
- Sen de Allah’a emanet ol canım yavrum, aslanım benim! Annene ve kardeşlerine iyi bak. Artık evin reisi, benim yerime sensin. Göreyim seni!
Babasının bu sözleri, aslında uzun süre dönemeyeceğinin işaretiydi.
Küçük Recep’i savaş ortamında ayakta tutan tek şey, babasına verdiği söz ve ezberlemeye çalıştığı kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’di.
Bir kere söz vermişti babasına, mutlaka ezberleyecekti. Ve ne kadar çabuk ezberlerse, babası da o kadar çabuk gelecekti. O zaman bütün sıkıntıları bitecek ve dünyanın en mutlu çocuğu olacaktı. Babasına kavuşacak ve özlem bitecekti.
Nihayet birkaç ay sonra Recep, hafız oldu. Kur’an-ı Kerim’i baştan sona ezberledi. Ona artık herkes, “Hafız Recep” diyordu. O da çok mutlu oluyor, gurur duyuyordu. “Ya bir de babam duysa, acaba ne der, ne kadar sevinirdi.” diye düşündükçe, daha da mutlu oluyordu.
Bir şey daha gerçekleşirse çok daha mutlu olacaktı. Kur’an’ı ezberlediğine göre artık babası da gelmeliydi. Çok bekledi, yolunu çok gözledi. Ama babası gelmedi, gelemedi. Çünkü Aydın’da şehit düşmüştü.
Savaş bittikten sonra annesi ve dedesiyle birlikte Aydın’a gittiler. Şehitlikte, babasının kabrini buldular. Hafız Recep, hem çok üzüldü hem de çok dua etti babasına. Babasına getirdiği en büyük hediye, ezberlediği Kur’an-ı Kerim’den Yasin Sûresi’ni okumak oldu.
Babasına veda etmeden önce son sözü şunlar oldu:
- Babacığım, sana verdiğim sözü tuttum ve hafız oldum. Bana artık Hafız Recep diyorlar. Senin bana verdiğin en büyük hediye önce şehit olman, sonra da beni hafız yapman oldu. Merak etme, hayatım boyunca hiç unutmayacağım, sürekli tekrarlayacağım Kur’an’ımızı… Seni her andığımda ruhuna Kur’an okuyacağım. Canım babacığım, haydi Allah’a emanet ol!
İsmail ÇOLAK
YazarMinare: Biz Müslümanların ibadet yeri olan camilerde, namaz zamanının geldiğini bildirmek için müezzinin çıkıp ezan okuduğu yüksek ve ince yapı yapılı yerlerdir. Minareler çoğunlukla taştan, tuğladan ...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Bahar mevsimi denilince; çiçekler, kuşlar, arılar, kelebekler, uğur böcekleri ve renklerin en güzelleri gelir aklımıza. Bahar lalelerin, sümbüllerin, güllerin ve menekşelerin mevsimidir. Küçük k...
Yazar: Naciye BEYZA
Safiye Hüseyin, Osmanlı’nın ilk hasta bakıcılarındandı. Savaş sırasında Reşit Paşa Vapuru Hastanesinin baş hastabakıcısıydı.Burada, yüzlerce Mehmetçik’in yarasını bir anne şefkatiyle sarmıştı.Safiye H...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Beyzanur anı defterine bakarak düşünüyordu. Onun arada gülümsediğini gören ablası sordu;-Kendi kendine neye gülüyorsun Beyzanur? Söyle de ben de güleyim:-Şey, aklıma dünkü kaplumbağa geldi. Onun tüm g...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ