GÜYA UYANIK OLANI BENDİM
Ağabeyim ve ben Belçika’da yaşayan gurbetçileriz. İkimiz de evliyiz, evlerimiz ayrı yerlerde. Bayram veya özel günler haricinde de pek görüşmeyiz. İçimizde uyanık geçinen ben olsam da mantıklı kararları veren hep o olmuştur. Babam öldükten sonra bir gün ağabeyim, “Türkiye’deki yerleri satalım, nasıl olsa geri dönmeyeceğiz.” dedi. Bu kafama yattı, kabul ettim. Tapu gününden birkaç gün önce Türkiye’ye gidip hangi tarla daha değerli diye araştırma yaptım. Kuru arazi, sulu arazi, verimli, verimsiz diye ince ince araştırarak arazilerin değerlerini belirledim. Bazı yerlerden yol veya elektrik hattı geçecekti, bunları belirledim. Gerçeği söylemek gerekirse taşınmazların iyilerini kendime alıp kötülerini ağabeyime bırakmayı düşünüyordum. Çünkü evlendiğimiz zaman babam ağabeyimin düğününe yardım etmiş, eşyalarını almıştı. Bana ise “Sen uyanıksın, kendin halledersin.” diyerek yardım etmemişti. Bu haksızlığı, mal paylaşımı yaparken telafi etmeyi düşünüyordum. Tapu gününde ağabeyim benim yaptığım taksime güvenip araştırma yapmayarak imzayı attı. Kamulaştırma yapılacak yerler onda kalmıştı. Kamulaştırma süreci uzun sürdüğü ve değerinden az fiyat biçildiği için o yerleri ağabeyime vermiştim. Kamulaştırma mahkemelerine git gel parası bile arazi değerlerinden fazla tutacaktı hesabıma göre. Ama atladığım bir husus vardı. Kamulaştırma kanunu değişmiş, artık anlaşanlara yüksek para ödüyorlarmış. Devlet, ağabeyimin hesabına arazilerinden yüksek bir para yatırdı. Gerisini de üçe beşe bakmadan emlakçının birisine sattı. Ben ise tarlaları parça parça satmak zorunda kaldım. Çünkü tarlaların hepsini alacak devlet gibi bir müşteri bulmak zordu. Tarlaları bölük pörçük sattım, yarı parası da gel git masrafına gitti. Hâlbuki ağabeyim tarla parasıyla iyi bir yatırım yapmıştı. Bir keresinde ağabeyimle sohbet ediyorduk. Ona, “Güya uyanık olanımız benim, hâlbuki sen daha çok zengin oldun.” dedim. Bana ibretlik bir cevap verdi: “Başarının ölçüsü zenginlik değil ki. Çevrene hoş bir seda bırakabilirsen, kulluğunu layıkıyla yapabilirsen asıl başarı o. Gelmişim 71 yaşına, şimdiye kadar kazandım, bundan sonra ne işe yarayacak? Üç beş sene sonra geriye sadece bir mezar taşı kalacak.”
Sema KORKMAZ
Yazar13-14 yaşlarındaki bir delikanlı, sokakta bir cüzdan bulur ve hemen karakola götürür. İçine dahi bakmadan cüzdanı karakola verir. Karakoldaki komiser cüzdanın içini açar ki cüzdan şehrin en zenginleri...
Yazar: Sema KORKMAZ
Huzurevine yatırılan yaşlı bir kadının yazdığı acı dolu bir mektup. Bu mektup şimdiki hayatımızın gerçeklerini anlatıyor. Mektup şöyle:“82 yaşındayım; 4 çocuk, 11 torun, 2 büyük torun sahibiyim. Şimdi...
Yazar: Sema KORKMAZ
Çevremize baktığımız zaman titiz insanlarla karşılaşırız. Bunların arasında komşumuz olduğu gibi arkadaşımız, eşimiz, dostumuz da olabilir. Fakat titizlik hemen hepsinde farklı özelliktedir. Toplum...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ibadet hayatında oruç ibadetinin çok özel bir yeri vardır. Allah Rasûlü, henüz orucun farz kılınmadığı zamanlarda Mekke’de iken Muharrem ayının onuncu günündeki aşûra orucunu...
Yazar: Musa TEKTAŞ