Gençlerimiz ve Ertelenen Evlilikler
Nikâh, günümüz yasalarına göre on sekiz yaşını doldurmuş, İslâmî hükümlere göre bülûğ çağına ermiş, aklı yerinde olarak evlenme ehliyetine sahip, evlenmelerinde dinî ve yasal açıdan bir engel bulunmayan kadın ile erkeğin şâhitlerin huzurunda, birbirleriyle evlenmeleri konusunda karşılıklı rızâlarını ifade etmelerinden ibâret bir akittir.
Evlenmenin esas hedefi, mutlu bir aile yuvası kurarak birlikte huzur içinde yaşamak ve nesli devam ettirmektir. Buna rağmen, günümüz gençliğinin en önemli sorunlarından birisi, evlilik yaşını ertelemeleri ve evlenmekten çekinmeleridir. İleri sürülen gerekçelerden ilki, kariyer yapmak; bir diğeri de, evliliğin ekonomik maliyetinin yüksek oluşudur. Gençleri evlenmekten korkutan bir diğer husus da boşanmaların çokluğudur; bu durum güvensizliği artırmaktadır. Gençler bu sebebleri, aile kurmanın önünde bariyer olarak görmektedirler.
Gençlerin bu konularda başta ebeveynler olmak üzere idareciler tarafından iknâ edilmeleri gerekir. Bu konuda devlet evliliği kolaylaştırıcı sosyal imkânlar sunmalı, aileler de önceliği maliyeti artırıcı konfor ve şatafata değil, huzura vermelidirler. Her alanda olduğu gibi bu alanda da dinimizin kolaylaştırıcı ilkelerinden istifade edilmelidir.
Önceden eğitimle bunun alt yapısı oluşturulmalıdır. Eğer aile kurmada gösteriş odaklı değil de ihtiyaç odaklı bir yaklaşım sergilenirse sorun kendiliğinden çözülecektir. Bir de gençlerimize, evliliğin, aile kurmanın her yönden yararı müdellel bir şekilde anlatılmalı ve gençler iknâ edilmelidir. Evlenip çoğalmak artık her milletin stratejisinin bir parçası hâline gelmiştir. İşte biz bu makalemizde gençlerimiz niçin evlenmeyi ertelememelidir, sorusuna cevap arayacağız.
Kur’ân-ı Kerim, insanlık tarihinin Hz. Âdem ve Hz. Havva’dan oluşan bir aile ile başladığını gösteriyor. Yeryüzünde yaşayan insanların ilk atası olan Hz. Âdem bir eşe sahip olmuş ve bu ilk karı-kocanın çocuklarıyla beraber bir aile yuvası kurulmuştur.[1] Zira Âdem olmadan Havva olmaz; Havva olmadan da Âdem olmaz.
Her bir eş, birbirini tamamlayan bir bütünün parçaları gibi, birbirinin mütemmimidir. Yüce Allah, her iki cinsi birbirine cinsî bir cazibe duygusu ile bağlamıştır. Bu anlamda evlilik, gençlerin hayatına düzenlilik ve âhenklilik getirir, onların mahrem yerlerini iffetli tutar ve bakışlarını harama yönelmekten alıkoyar.
Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.v.), “Ey genç topluluğu! Aranızdan evlenmeye gücü yetenler evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan korumak ve iffeti muhâfaza etmek için en iyi yoldur.”[2] buyurmuştur. Sosyal devletin önemli görevlerinden birisi de evlilik imkânı bulamayan gençleri evlendirmektir. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.) bizzat evlilik yaşına gelmiş gençlere rehberlik etmiş ve biz Müslümanlara da rehberlik etmenin sorumluluğunu hatırlatmıştır.
Müslümanlar sadece kendi çocukları için değil ümmetin diğer fertleri için de ön ayak olmalı, gençlerin aile kurmalarına bu şekilde yardım etmelidir. Maalesef bu konuda biz Müslümanlar da üzerine düşen görevi hakkıyla yapmamaktadırlar. Evlilik çağına gelmiş olan gençler, zamanında evlendirilmelidir. İffetin ve mahremiyetin korunması kolay değildir. İnsan ancak hayâ ve iffetini, sâlih ve sâliha eşler sayesinde koruyabilir.[3]
Evlilik, insan hayatına psikolojik huzur ve rahatlık getirir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Kendileri ile huzur bulasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.”[4]
Yüce Allah, erkek ve kadınları aynı özden yaratmıştır:[5] “Hepinizi bir özden (Âdem’den) yaratan ve erkek için can yoldaşı edinsin diye kendi özünden eşini (Havva’yı) yaratan Odur.”[6] Evliliğe adım atan eşlerin birbirlerine karşı gönüllerinde sevgi, saygı ve sadâkat duygularının oluşması aile bütünlüğünün mânevî temînâtıdır.
Birbirine yabancı olan bir erkekle kadının hayatlarını birleştirmesi Yüce Allah’ın en büyük mûcizelerinden birisidir. Âyette geçen “sevgi ve şefkat duyguları” eş olma hissinin yakın zamana kadar birbirlerini tanımayan iki ayrı cinsi çok güçlü psikolojik ve biyolojik bağlarla birbirine bağlar.
Bu da Yüce Allah’ın bir lütfudur. İyi düşünen kimseler için gerçekten bundan çıkarılacak dersler vardır. Dolayısıyla genç bir adam ya da kadın evlendiğinde, rûhu karışıklıktan ve kaygıdan kurtulur ve vicdanı rahatlar. Bu anlamda evlilik insan ruhunu iyileştirir, sâkinlik, huzur ve dinginlik kazandırır.
Günümüzde ülkelerin nüfuslarında gittikçe düşüşler yaşanmaktadır. Nüfusun düşmesi bir ülkenin geleceği açısından birçok sıkıntının doğmasına yol açabilir. Bu sebeple evlilik çağına gelmiş kız ve erkek gençlerin erken evliliğinin faydalarından biri de göz aydınlığı olacak çocuk sahibi olmaktır.
Nitekim Yüce Allah, evliliğin göz aydınlığı getireceğini va’detmiş ve şöyle buyurmuştur: “Onlar, ‘Ey Rabbimiz!’ derler. ‘Bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet; bizi günahtan sakınanlara öncü yap!”[7] “Bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet.” duasındaki mutluluktan, inancı ve yaşayışıyla iyi ve erdemli eşler ve çocuklar kastedilmektedir. Evlenmek sûretiyle çocuk sahibi olmak İslâm milletinin ve toplumunun büyüklüğünü artırır. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Evleniniz, çoğalınız. Çünkü kıyâmet günü sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.”[8]
Evliliğin, getirdiği avantajları ve faydaları gençlerimize iyi anlatırsak evliliğe engel olacağı düşünülen sorunlar ortadan kalkacaktır.
Öte yandan, evliliğin kariyer yapmayı, akademik başarıyı ve çalışmayı engellediğini söylemek doğru değildir. Aslında tam tersi evlilik, huzur, gönül rahatlığı ve gözlerin doyması gibi bahsettiğimiz faydaları sağladığı için akademik başarıya olumlu yönde katkıda bulunur.
Akademik başarının olmazsa olmazları arasında; rahat bir vicdan, zihnî kaygılardan uzak bir düşünce hayatı ve zorluklara karşı mânevî destek veren bir eşin varlığı yer alır. Kafası karışık ve sosyal destek ünitesinden mahrûm olan bir fert istenilen düzeyde akademik hayatta başarılı olamaz.
Ayrıca erken yaşta evlenmenin, aile fertlerinin ihtiyaçlarını karşılayamayacağı endişesi de yersizdir. Çünkü evlilik, bereket ve iyilik getirir. Çünkü evlilik dinimizde bir ibâdettir, âyet ve sünnetle sabittir. Eğer bir genç, Yüce Allah’ın emrine ve Sevgili Peygamberimiz’in tavsiyelerine uyarak, hayrı ümit edip hâlis niyetlerle evlenirse, bu evlilik onun için bir hayır kaynağı olur.
Rızık, Yüce Allah’ın elindedir; “Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’ın üzerine olmasın.”[9] Senin için evliliği kolaylaştıran, senin ve çocuklarının da rızkını kolaylaştıracaktır. Rızıkların verilmesi biraz da çocuklar yüzündendir: “Sizin de, onların da rızkını Biz veririz.”[10]
Yine bir başka âyette de şöyle buyrulur: “Biz onların da sizin de rızkınızı veririz.”[11] Bu âyetlere göre, açlık ve kaynakların azlığını bahane ederek evlenmemek ya da doğum oranını kontrol etmek insanların en büyük hatasıdır. Yukarıdaki her iki âyette insana şöyle bir uyarı yapılmaktadır: “Ey insan, yiyeceklerle ilgili düzenlemeleri yapan sen değilsin, fakat seni yeryüzüne yerleştiren, sana nimetler veren ve senden sonra geleceklere de nimetler verecek olan Allah’tır.”
Tarih bize, bir bölgenin nüfusu ile beslenme kaynaklarının aynı oranda arttığını hatta besin kaynaklarının daha da hızla arttığını söylemektedir. Bu sebeple insanın Allah’ın işine ve düzenlemesine karışması doğru değildir.[12] Esas olan ekonomik hayatta âdil ve hakkâniyet ölçülerine göre bir dağılım yapmaktır. Evlilik, kimi gençlerin zannettiği gibi bir yük, başarının önünde bir ayak bağı değildir. Evlilik iyilik ve bereketin de vesilesi olup, Yüce Allah’ın insanlık için koyduğu fıtrat kanunlarından ilkidir.
Sonuç olarak, Yüce Allah her şeyi olduğu gibi insanı da çift olarak yaratmıştır. Bu mânâda evlilik, evlenme ehliyetine sahip olan bir erkekle kadının hayatlarını meşrû ölçüler dâhilinde birleştirmesidir. Son dönemlerde evlilik yaşları gittikçe yükselmektedir. Özellikle gençlerimiz kariyer yapmak ya da ekonomik sebepleri bahane göstererek evlilikten uzaklaşmaktadırlar.
Bu durum, ülkemiz nüfusu ve ahlâkî durum itibariyle tehlike arz etmektedir. İslâm evliliği teşvik etmektedir. Yüce Allah evlenip yuva kuracak olanları kendi katından destekleyeceğini va’detmektedir. O hâlde bir Müslüman kariyer yapmak ya da rızık endişesi gibi yersiz endişelerle evlilik meselesini ertelememelidir.
Evlilik hem kişinin sükûneti ve hem de toplumsal huzurun sigortasıdır. Bu konuda ailelere ve kamu gücünü elinde tutan makamlara büyük görevler düşmektedir. Gençlerimiz evliliğe teşvik edilmeli, onlara maddî ve mânevî destekler sağlanmalıdır. Unutmayalım. Biz milletimizin geleceğini ya ailede kazanacağız ya da ailede kaybedeceğiz.
[1] Bkz. 5/Mâide, 27; 7/A’râf, 23; 20/Tâhâ, 117-119.
[2] Buhârî, Nikâh 3; Müslim, Nikâh 1.
[3] 70/Meâriç, 29-30.
[4] 30/Rûm, 21.
[5] 4/Nisâ, 1.
[6] 7/A’râf, 189.
[7] 25/Furkân, 74.
[8] İbn Mâce, Nikâh 1.
[9] 11/Hûd, 6.
[10] 6/En’âm, 151
[11] 17/İsrâ, 31.
[12] Mevdûdî, Ebu’l-Â-lâ, Tefhîmu’l-Kur’an, çev. Komisyon, İstanbul: İnsan Yayınları, 1986, III, 97.
Ramazan ALTINTAŞ
YazarFerit Kam (1864-1944)Bir mislini getirmiş olsaydı kilk-i kudretBeytü’l-kasîd olurdun manzûme-i cihândaMısrâ’ısın ki sun’un berceste tâ ezeldeFerdiyetinle kaldın dîvân-ı kün fe-kânda Koca Ragıp P...
Yazar: Vedat Ali TOK
İnsan için en kolay olanı başkasına buyurmasıdır. Oturduğu yerden emirler ve direktifler vererek diğerlerinin yapmasını istemesidir. Bu şekilde kendisinin yapmadığı şeyleri başkalarından istemek nefse...
Yazar: Enbiya YILDIRIM
İslâm dünyası, iki milyara merdiven dayamış bir nüfusa sahip. Bu nüfusun kâhir ekseriyetini gençler oluşturuyor. Hâlâ buna rağmen İslâm dünyasının kendi aleyhine yönelik askerî, fikrî, kültürel ve siy...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
İslâm’ın temel inançlarından birisi kazâ ve kadere imân etmektir. Kader, Yüce Allah’ın ezelden ebede kadar olacak olan olayların, zamanını, mekânını ve niteliklerini bilmesidir. Yüce Allah’ın bi...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ