Fatih Sultan Mehmed Han'ın Fütuhâtı ve Batı Dünyasının Hezimeti
Âl-i Osman’a kim ki kılıç çeker
Gönül bağına mihnet dikenin eker
Onların ululuğunu Hak diledi
(Hoca Sadettin Efendi)
Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan Trabzon Rum Krallığı prensesi Despina ile izdivaç gerçekleştirmiştir. Rum kadınları arasında aşırı güzelliğiyle ünlüydü, devlet işleyiş usûllerini de sarayda yetiştiği için çok iyi biliyordu. Uzun Hasan, bu evlilikle Osmanlı karşıtı ittifakını güçlendirdi ve birçok Rum, Ermeni ve Gürcü’nün desteğini kazandı.
Trabzon ve Akkoyunlular arasında siyasî olarak da iş birliği gerçekleşmiş oldu, böylece Osmanlı Devleti’ne karşı bir ittifak sağlamış olacaklardı. Uzun Hasan sayesinde Batı ikinci bir Timur olayını Osmanlı’ya yaşatmak istiyor, Osmanlı Devleti’nin fütûhatlarını durdurmayı hayal ediyordu. Ancak unutuluyordu ki, karşılarında çağ açıp çağ kapatan ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’in övgüsüne mazhar olmuş olan bir hükümdar bulunuyordu.
Trabzon’un Fethi
Fâtih Sultan Mehmed Han’ın hedeflerinden birisi Trabzon’u fethetmek ve Anadolu’nun içerisinde bir hançer gibi saplı olan Rum Krallığı’na son vermekti. Koca Sultan Trabzon üzerine yürüdüğü sırada Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın annesi Sare/Saray Hatun, Fâtih Sultan Mehmet Toros Dağlarını aşıp Mardin şehri yakınında ordugâh kurunca, sultan ile elçi olarak görüşmeye gitmiştir.
Fâtih Sultan Mehmed Han, Uzun Hasan’ın bağlılık mesajını getiren Sare Hatun’u saygıyla kabul edip dinledikten sonra, oğlu ile antlaşma yapmaya rızâ göstermiş, ancak Sare Hatun’u geri göndermeyerek, Trabzon seferine katılması için alıkoymuştur. Trabzon’un geçit vermez sarp yollarında ilerleyen Fâtih’e, Sare Hatun sorar; “Ey oğul! Bu Trabzon’a bunca zahmet neden dür?" Çağları aşan Sultan şu cevabı verir: "Ana bu zahmet din yolunadır. Zira bizim elimizde İslâm kılıcı vardır, eğer bu zahmeti ihtiyar itmesüz bize gazi demek yalan olur."
Osmanlı Hükümdarı II. Mehmed, 1461'de Trabzon'a yürüdü. Uzun Hasan başlangıçta Rum Krallığını destekledi, ancak annesi Sara Hatun'un başarısız arabuluculuğundan sonra Trabzon'u terk etmeye mecbûr kaldı. Osmanlı Devleti Doğu sınırını güvence altına aldıktan sonra, 1461'de teslim olan Trabzon'u fethetti.
Aslında Osmanlıların Türk devletleri ile bir meselesi yoktu. Onlar devamlı Batı ile gazâ hâlinde idiler. Fakat Akkoyunlu Uzun Hasan, uzun bir süredir yönünü Osmanlı ülkesine çevirmiş bulunuyordu. Bir taraftan Avrupa’daki müttefikleri ile irtibata geçerken diğer taraftan da Karaman meselesi ile ilgilenmeye başlamıştı.
Avrupalı müttefikleri Uzun Hasan’ı Osmanlı’ya karşı kışkırtıyor her defasında Osmanlı’yı yenebileceğini söyleyerek iki Türk devleti arasında savaş olması için ellerinden gelen tüm çabayı harcıyorlar, uzun Hasan’ın eşi Despina Hatun’u da bu kışkırtıcılıkta yönlendiriyorlardı.
Otlukbeli Savaşı
Akkoyunlular bir sabah ansızın Tokat’a baskın verdiler. Şehir baştan başa yıkılarak tahrip olundu. Halka karşı pek merhametsizce davranmışlar ve karşı koyanı acımadan katletmişlerdi. Tokat’ın tahribi Fâtih Sultan Mehmed Han’ı son derece üzmüş ve kızdırmıştı. O kızgınlıkla, kışın yaklaşmakta olduğunu dahi hesaba katmadan acele bir kararla sefer hazırlıklarına başlanmasını emretti.
Otağını da Üsküdar’a kurdurdu. Ancak devlet adamları kış mevsiminin yaklaşmakta olduğunu bildirip güçlükle seferi bahara aldırdılar. Padişah bu fikri kabul etmiş fakat çadırını Üsküdar’dan geri getirtmemişti. Bu durum Padişah’ın her ne olursa olsun fikrinden geri dönmeyeceğinin göstergesiydi. Bu arada seferlerinde uyguladığı gizlilik prensibini de çiğneyerek Uzun Hasan’a mektup göndererek savaşın mukadder olduğunu ve gerekli cezanın kendisine verileceğini sert bir dil ile ifade etmiştir.
Akkoyunlu Devleti 15'inci yüzyılda Doğu Anadolu'da iyice güçlenmiştir. Irak ve Azerbaycan'ı alan Akkoyunlu Devleti, Karakoyunlu Devleti'nin yok olmasına sebep olmuştur. Gittikçe güçlenen Akkoyunlu Devleti Venediklilerle anlaşmıştır. Osmanlı Devleti'nin Karamanoğulları Beyliğine ve Dulkadiroğulları Beyliğine yardım etmesi, Akkoyunlu Devleti Hükümdarı Uzun Hasan’ı iyice rahatsız etmeye başlamıştır.
Fâtih Sultan Mehmet Han büyük bir ordu ile 11 Ağustos 1473 tarihinde doğuya doğru hareket etmiştir. Uzun Hasan ve komutasındaki birlikler, Fâtih Sultan Mehmet'in ordusunda görevli Has Murad Paşa komutasındaki öncü birliği tarafından pusuya düşürülerek imhâ edilmeye çalışıldıysa da asıl büyük muhârebeler Erzincan ve Tercan arasında Otlukbeli bölgesinde meydana gelmiştir.
Otlukbeli Savaşı'nın kısaca sebepleri şu şekilde özetlenebilir:
Nihayet 11 Ağustos 1473 Çarşamba günü Fırat havzasını Çoruh Suyu membalarından ayıran ve Otlukbeli diye şöhret bulan mevkide iki büyük Türk ve Müslüman devleti amansız bir harbin eşiğinde idiler. Burası öyle bir yerdi ki bozulanın mahvolması mukadderdi.
Fâtih Sultan Mehmed daha da tehlikeli bir vaziyete düşmemek için vadi içerisinde bulunan Davud Paşa komutasındaki öncü birliklerini derhâl harekete geçirdi. Davud Paşa Anadolu askeri ile süratle vadiden sırtlara doğru ilerledi ve Akkoyunlu Gavur İshak kuvvetlerinin aşağı inerek yolları bağlamalarına meydan bırakmadı. Otuz bin kadar Anadolu azab askeri Gavur İshak komutasındaki Akkoyunlu kuvvetlerinin taarruzlarına şiddetle karşı koymuştu.
Hilâl taktiğinin uygulandığı bu savaşta özellikle ateşli silah ve isabetli atış üstünlüğünü elde bulunduran Osmanlı ordusu; merkezde Fâtih Sultan Mehmet, sağ kanatta Şehzâde Mustafa ve sol kanatta Şehzâde Bâyezîd komutasındaki Osmanlı birlikleri kolaylıkla Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ın komutasındaki birlikleri dağıtmıştır.
Öte yandan şiddetli top ve tüfek atışlarıyla desteklenen Şehzâde Bâyezîd kolunda, Akkoyunlu birlikleri çabuk sarsılmış komutanları Mehmed Bakır tutsak edilerek sancağı ele geçirilmişti. Bâyezîd’in yanındaki birlikler şimdi Osmanlı merkez kolunu kontrol eden Uzun Hasan’ın diğer oğlu Uğurlu Mehmed üzerine yöneldiler.
Uğurlu Mehmed bu durum karşısında daha gerilere çekilmek zorunda kaldı. Uzun Hasan ise oğlu Zeynel’in öldürüldüğünü ve sağ cenahının bozulduğunu görmüştü. Büyük bir üzüntü içerisinde yanında bulunan Karamanoğlu Pir Ahmed’e dönerek; “Karamanoğlu hanedânın harap olsun.
Beni bir ciğerpâremden ve bunca dilâverimden çıkarıp perişan olmama sebep oldun. Benim Osmanlı ile ne işim vardı.” diye bağırmıştı. Yenilgiye uğrayan Uzun Hasan kalan birlikleri ile savaş alanını terk etmek zorunda kalmıştır. Savaşın sonucu belli oluyordu. Fâtih’in sağ kanat geri bölgesinden ileriye kaydırdığı Mihaloğlu Ali Bey’in kuvvetleri Akkoyunlu Halil Bey’in birliklerini kısa sürede bozguna uğrattılar.
Halil Bey çarpışmada maktûl düştü. Sol kanatta ise diğer namlı akıncı komutanlarında İskender Bey de karşısındaki Akkoyunlu kuvvetlerini perişan ederken komutanları Hurşit Bey’i de esir almıştı.
Uzun Hasan böylesine kötüye giden durum karşısında başarı şansı kalmadığını artık anlamıştı. Akkoyunlu ordusu hemen hemen bütünüyle muhârebeye girdiği ve çözülmeye başladığı hâlde karşısında henüz muhârebeye katılmamış Osmanlının en seçkin merkez birlikleri duruyordu.
Bu itibarla ordusunu tamamen mahvolmaktan kurtarabilmenin kaygısına düşerek yenilgiyi kabul edip ricat emrini verdi. Üç günlük yolu bir günde alan Uzun Hasan çoluk çoğunun bulunduğu karargâhına ulaşmış ve ailesini de yanına alarak Aladağ’a çekilmişti. Bir müddet burada gizlenen Uzun Hasan takipçilerin korkusundan emin olunca Tebriz yolunu tuttu.
Artık Akkoyunlu ordusunda umûmî bir bozgunluk baş göstermişti. Savaş meydanı bir kovalamacaya dönüşmüştü. Akkoyunlular kaçıyor Osmanlılar ise kovalıyordu. Uzun Hasan’ın sancağı, davulu, mehteri, cephanesi ve hazinesi Osmanlıların eline geçti. Elde edilen hazineler, kıymetli kitaplar ve kumaşlar sayısızdı. Artık kesin zafer kazanılmıştı.
Otlukbeli Savaşı’nın sonuçları ise kısaca şu şekilde özetlenebilir:
KAYNAKÇA
Resul KESENCELİ
YazarEyyûp Sultan ve Civarı İstanbul'un Kalbi MesâbesindedirEyyûp Sultan deyip de geçmemek lâzım. İstanbul'un rûhu ve kalbidir Eyyûp Sultan. Bu şehrin tarihinin ve talihinin ön sözüdür (mukaddimesi) tarihe...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
1.BeyitEy gönül hâk idi aslın sen yine hâk olagörDerd-i Hakk ile yanuban cümleden pâk olagör(Ey gönül! Senin aslın toprak idi, sen yine (aslına dönerek) toprak ol, Hak (Allah’a kavuşma) derdiyle yanar...
Yazar: Resul KESENCELİ
İstanbul’da bir sohbette Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri askerlik hatıralarını anlatırken şöyle buyurur: “Diyarbakır’da askerdik. Bir pazar günü arkadaşlarla beraber Dicle Nehrinin kenarınd...
Yazar: Resul KESENCELİ
Bir çağı açıp bir çağı kapatan İstanbul’un fethi ile dünyanın siyâsî, askerî, kültürel ve sosyal gidişatı değişmiştir. Akşemseddîn (k.s.) başta olmak üzere birçok gönül erinin rehberliğinde II. Mehmed...
Yazar: Fatih ÇINAR