EL-KÂBIZ: ALMAK, TUTMAK, AVUCUNDA TUTMAK, SAHİP OLMAK
El-Kâbız; "tutan, sıkan ve kıtlık veren" anlamlarına gelir. Allah'ın bir sıfatı olarak el-Kâbız, dilediğine rızkı az veren, ölüm zamanı gelince ruhları alan ve kıyâmet günü bütün bir âlemi yok eden mânâsı taşır. Yeryüzünde bulunan bütün varlıklar, Yüce Allah'ın güç ve kudretinin emri altındadır. O, istediğini, dilediği şekilde evirir çevirir. Meselâ, güneşin hareketlerine göre gölgenin boyutlarının kısalıp uzaması O'nun yasasının bir gereğidir. Güneş doğup çevreyi aydınlattıkça, gölge küçülür. Tasavvufta, maddî âlem, ruhlar âleminin gölgesi olarak tanımlanır. Gerçekten bu dünya gölgeler âlemidir. Asıl hakîkat âlemi, âhiret hayatıdır. Onun için, gölgeler âlemi olan bu dünya fânîdir, âhiretin tarlasıdır ve imtihan alanıdır. İnsan yaşamının vazgeçilmezlerinden olan rızık konusu, kullarına rızkı gerektiğinde bol bol veren, gerektiğinde de daraltan Yüce Allah'ın hem el-Kâbız ve hem de el-Bâis isimleriyle ilişkilidir. Bundan dolayı insan varlık ânında da yokluk ânında da Allah'ı devreden çıkarmamalıdır. O, bütün zaman ve mekâna, bütün bir varlığa hâkim olan yegâne güçtür. Her iki durumda da insan imtihan hâlindedir. Elbette varlıklı olanların imtihanıyla yokluk içinde yaşayanların imtihanı; işçi ve patronla, memur ve âmirin; cahillerle âlimlerin, yöneticilerle yönetilenlerin imtihanı bir olmayacaktır. İşte bu bağlamda her ne kadar insan, iktisat alanında beşerî bir çaba içerisine girmişse de elde ettiği nimetlerle şımarıp Allah'a karşı küstahlığa tevessül etmemelidir. Her an O'na muhtaç olduğunu bilmeli ve sahip olduğu nimetin şükrünü hakkıyla yerine getirmelidir. Netice itibariyle, birey ve toplumların hayatında özgürlükler bağlamında daralma günleri yaşanabilir. Bu konuda gerek fert ve gerekse toplum, kabz hâlinin ilelebet sürmemesi için çaba sarf etmelidir. En kötü kabz hâli, inançsızlığın verdiği psikolojik sıkıntıdır. İnanan insan için ruh darlığı, her zaman inşirah bulabilir. Bu sebeple, Allah'ın yüce kudretinin bir delili olan el-Kâbız isminden her mü'min hisselenmeli ve ruh darlığının ruh dinginliğine, her türlü sıkıntı hâlinin ferahlığa dönüşmesi için O'ndan yardım istemelidir. Unutmayalım ki, insan hayatı ne mütemâdiyen kabz ve ne de mütemâdiyen ba’s hâlinde tek düze gider. Bu her iki hal arasında da bir adalet, denge ve hakkaniyet ölçüsü vardır. Onun için gerçek âşıklar, "Nârın da hoş nurun da hoş!" diyebilenlerdir.
somuncueditor
YazarIII. Mustafa Han’ın baş kadınefendisi ve Sultan III. Selim’in annesidir. 1745 yılında doğduğu rivayet edilmektedir. 1761’de oğlu Şehzade (III.) Selim’i dünyaya getirmiştir. Topkapı Sarayı ve İstanbul’...
Yazar: Zühal ÇOLAK
Birçok insan gün içerisinde ya da gece uyurken istemsizce gerek iş yoğunluğu, gerekse günlük yoğunluk gibi nedenlerle ciddi bir stres dalgası yaşayabiliyor. Bu stres, zaman zaman fizyolojiye yansıyor ...
Yazar: Nesibe AYDIN
“Anne, Yüce Yaradan’ın “Hâlık” ve “Rahim” isimlerinin tecellisine mahzar olup, İlâhi emaneti yüklenendir. Yeni bir canı bu dünyaya hediye ederken korunan ve aranandır. Kucağı Cennet bucağıdır. A...
Yazar: Muammer YILMAZ
Kitabın Adı: Mevlana Yazarı: Sezai Karakoç Yayınevi: Diriliş Yayınları Yayın yeri ve yılı: İstanbul 2018 Sayfa sayısı: 94 Yaş aralığı:14 İşlenilen konular: Hz. Mevlana’nın hayatı, d...
Yazar: Sait ÖZER