EL-AZÎM: ÇOK AZAMETLİ, ÇOK BÜYÜK, VARLIĞI VE MAHİYETİ İNSAN İDRAKİNE SIĞMAYACAK DERECEDE BÜYÜK OLAN
Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan el-Azîm, emirlerine hiçbir şekilde karşı gelmek mümkün olmayan ve âciz bırakılamayan, zâtının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu varlık mânâsını ifade eder. El-Azîm, mutlak anlamda, sadece Allah'a ad olabilir. Çünkü hiçbir zaman âciz bırakılmayan kâdir-i mutlak ve gerçek mânâda azîm sahibi sadece Allah'tır. Bütün bir varlık alanında egemen tek güç, Allah'tır. Yaratan O, yöneten O. Bu bağlamda iman, aynı zamanda Allah'ın varlığını, birliğini, O'ndan bize iletilen ilâhî mesajı ve kozmik egemenliğin O'na ait oluşunu kabul etmek anlamına gelir. İman ilkelerini diliyle ikrar, kalbiyle tasdîk eden kimse, mü'mindir. İşte asıl ve gerçek mü'minlik, O'ndan gelenlerin yüce değerler olduğunu tasdîk etmektir. Allah'tan başka hiçbir varlık, Allah statüsünde yücelik vasfıyla vasfedilmeyi hak edemez. Müslüman’ın inancında, bu itikattan en küçük bir sapma düşünülemez. "Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O, yücedir, büyüktür." Bu sebeple, bir Müslüman’ın, bütün bir varlığın kendi lisanında Yüce Allah'ı tesbîh ettikleri/büyükledikleri gibi, büyüklemesi gerekir. Allah'ın büyüklüğünü kavramak, O'nun hakkında derinlikli bilgi sahibi olmakla gerçekleşir. Biz O'nun hakkında bilgiyi, ya varlık düzlemindeki sonsuz gaye ve nizamlılığı müşahede etmekle ya O'nun bütün sıfatlarını içeren isimlerinin anlamlarını öğrenmekle ya da ilâhî vahyin özüne muttali olmakla sağlayabiliriz. Bunun yolu, üç aşamadan geçmektedir: Bunlardan ilki taklittir. İkincisi ilim, üçüncüsü ise, zevk dediğimiz dinî tecrübe alanıdır. Demek ki, Allah'ın yüceliğini kavramada; ilim vardır, hâl vardır, ef'âl vardır. O'nu yakînî olarak bilmek, iç dünyamızda O'na olan iştiyak ve vecdimizi arttırır, davranış planında da hayatımızı O'nun emir ve yasakları ölçüsünde yaşamaya teşvik eder. Her Müslüman, Yüce Allah'ın el-Azîm ism-i şerîfinden ahlâkî planda kendi derecesine göre hisselenmelidir. Allah'ı yüceltmek, dilimizde kalbden gelen evrâd ve ezkârla, O'nun en büyük oluşunu ibadetler bağlamında beden yoluyla, mal yoluyla, hem mal ve hem beden yoluyla fiilî olarak göstermektir. Allah'ı yüceltmek, zikir, fikir ve ibadet üçlüsüyle olur. Allah'a karşı sorumlulukları hakkıyla yerine getirmek olan takvâ, O'nu yüceltmenin ve ululamanın zirvesidir. Bunun temelinde, yapılan bütün ibadetleri sadece ve sadece O'na has kılmak vardır. Bunun adı, ihlâstır. Allah'ı yüceltmek, Allah'tan gelen ilâhî öğretiyi hayata taşımak sûretiyle ihtiramda bulunmaktır. Allah'ı yüceltmek, İslâm'ı hayatımızın bütün alanlarında görünür kılmaktır.
Editör
Yazar
Sevgili çocuklar;Gözlerinizi kapatıp bir ormanı hayal edin: Kuşların cıvıltısı, rüzgârda sallanan yapraklar, sevimli tavşanlar, koşan sincaplar... İşte Rabb’imizin bize sunduğu bu güzellikler, sadece ...
Yazar: Editör
Bir melek gibiydin ömrün sonunda, Sırrını kimseye açmadın annem. Çoktan vazgeçmiştin dünyadan ama Canlarından asla geçmedin annem. Gelen var mı diye bakarak cama, Gözlerin nem...
Şair: Yusuf DURSUN
Anne, baba ve yetişkinlerin çocukluk çağında ibadetler ile ilgili verdikleri eğitimin amacı, çocuklara ibadetleri tanıtmak ve onları ibadetlere alıştırmak olmalıdır. Ramazan ayının manevî psikoloji...
Yazar: Eşref BOLUKÇU
Telkâri saçlarıma düğümledim beyazı, Yürüdüm adım adım ölümün kucağına. Arzda bozulmaz imiş gökte yazılan yazı, Gönüllü gidiyorum sevdanın sıcağına. İman-ı kâmil ile gel eyle Yaradan’ım, ...
Şair: Rabia BARIŞ