EDİTÖR’DEN... (EYLÜL 2018)
Merhamet peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v), Yüce Allah (c.c.)’ın ilahî rahmetinin en büyük aynasıydı. Çünkü o, bütün varlıklar için bir rahmet olarak gönderilmiş nebilerin son halkasıydı. O, şöyle buyuruyordu: “Ey insanlar! Ben ancak âlemlere hediye edilmiş rahmet elçisiyim.” (Hâkim, Müstedrek, I, 35.) diyordu. Mü’minlere karşı çok şefkatli olan Rahmet Peygamberi’nin sözleri de insanları sevgi ve merhamete çağırdı: “Merhametli olanlara Rahman (olan Allah) merhamet eder. Siz yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin.” (Ebû Davud, Edeb 58/4941.) “İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” (Müslim, Fedâil 15/66) hadisleri Allah’ın merhametine nail olmanın, gökteki meleklerin mağfiret dualarını almanın yollarını açan çığırdı. Bütün güzellikler onda kemâl buldu. O, rahmet ve merhamet peygamberi olarak gönderildi. Dünyaya saadet getirdiği için yaşadığı asır da “Saadet Asrı” olarak vasıflandırıldı. Allah’ın rahmetinin en büyük tezahürü olan Allah Rasûlü, her hâliyle oldu merhamet kaynağı. O; sonsuza kadar akan, nasiplilerini sulayan bir rahmet pınarı. O, hanımlarına iyi bir eş, çocuklarına şefkatli bir baba oldu. Yetimlerin başlarını okşadı, fakirlerle yemeğini paylaştı. Mü’minlere çok düşkün olan Hz. Peygamber (s.a.v.), özellikle inananlar arasında bu duyguların yerleşmesi için çalıştı ve mü’minlerin tek vücut olup sevinç ve acılarını paylaşmalarını öğütledi. Mü’minler arasında sevgiyi yaymak, merhameti gönüllere nakşetmek için kini, düşmanlığı, hasedi, gıybeti yasakladı; bunların yerine selamlaşmayı, hediyeleşmeyi, sadaka vermeyi, sıla-i rahmi tavsiyede bulundu. Kızı Zeyneb (r.anh.)’in çocuğu, yani kendi torunu can çekişirken ağladı ve buna şaşıranlara da “Bu bir rahmettir. Allahu Teâlâ onu kullarının kalplerine koymuştur. Allah ancak merhametli olan kullarına rahmet eder.” (Buhari, Merdâ 9/5655.) buyurdu. Allah’ın rahmetine nail olmanın ölçüsünün mahlûkata merhametli davranmak olduğunu her fırsatta ümmetine duyurdu. Aydınlanan, ilâhî rahmetle gönlü temizlenen mü’min, her canlıya merhametle yaklaşmayı o Merhamet Peygamberi’nden öğrendi. O tebliğini, hep şefkat ve merhametle yapardı. O, imkân bulduğu herkesle her yerde görüşürdü. Onun merhamet ve sabrı, nice gönüllere muhabbet şuleleri düşürdü. Onun peygamberliği nasıl evrensel ise, şefkat ve merhameti de evrenseldi. Rahmet nazarları bütün yaratılmışları kuşatan coşkun bir seldi. İnsanların sıkıntıya uğraması ona ağır gelirdi, onlara çok düşkün ve özellikle şefkat eli mü’minlerin üzerindeydi. Merhamet Peygamberi’nin yolunu takip edenlere selam olsun…
Musa TEKTAŞ
YazarSohbet; arkadaşlık edip ünsiyet kurmaktır. Bedenle ya da gönülle uzun süre beraberlik hâlinin tesis edildiği, dinî veya dünyevî konuların konuşulduğu toplantıya da sohbet denir. Ancak tasa...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Tasavvuf ehli; gayret, nusret ve ilâhî lütufla bazı mertebelere ulaşır. Bunlardan âbidler, zâhidler ve ârifler kâbiliyet ve mertebeleri yönüyle farklı konumlarda değerlendirilirler. Âbidler çok ...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Gönlünün gülizârı seyrana değer ey yâr Senden gayrı ne varsa nisyâna değer ey yâr Hoyrat eller koparmak istese de dalından Seninle yaşanacak hazâna değer ey yâr Titresin cümle gül-berk adımı a...
Şair: Ekrem KAFTAN
İslâm tasavvufunda asıl amaç, Allah’a ulaşmaktır. Bu hedefe varabilmek için dünyevî bağlardan, aşırı mal sevgisinden ve en nihâyetinde kendi varlığından geçmek gerekmektedir. Bu süreci gerçekleştirebi...
Yazar: Musa TEKTAŞ